.
Halen dahi birileri kalkıyor, ‘bizim orada ne işimiz var?” diye soruyor.
Birileri kalkıyor, Yunan’ı savunuyor, haklılığından bahsediyor.
Birileri var ki, “Kapıdan giremeyen düşman, Çanak antenle evi giriyor” ifadesi ile ne de güzel özetliyor.
Bugün bağıra bağıra, inadına Türklük, inadına Vatan desem, muhtemeldir ki o birileri , “Kes bakayım. Şov yapma..!” diye verecek tepkisini. Olsun diyeceğiz artık. Neden olmasın..!
Başkent gündeminde tur atıyor, denilenleri anlamaya çalışıyorum. Bir haber metni, bir liderin vurgulu sözleri. Buyurun bir de siz göz atıverin;
“Bizler, bu toprakların çocukları; gerekirse bayrak nöbetinde, başına yağan bombalardan ölürüz.
Vatanı, bayrağı, inancı beklediğimiz müddetçe, ‘vatan sağ olsun’ deriz, bağrımıza taş basar, Yüce Mevladan sabır, inayet dileriz. ‘Devletimiz var olsun’ deriz.”
Düşününce denilenleri, ne de büyük anlam yüklüydü dedikleri. Tabi ki bence..
Ve inanıyorum ki, kalkıp birileri, bu denilenler üzerine de türlü kelime oyunları eşliğinde, eleştiri getirecek. Tek meseleleri, Türkiye üzerine muhalefet etmek ya. Süslü sözlerle, bakalım neler diyecek o birileri..?
Siyasi partilerin Grup toplantıları vardı TBMM’ de.. Denilen çoktu, okkalı çıkışlar da.. Kimi ifadeler vardı, manası çok anlamlıydı, tabi ki bence..
İYİ Parti Grup Toplantısında, Genel başkan Akşener kürsüde, Vekiller sıralarda. Toplantının sonunda oluşan fotoğraf ise, çok ama çok anlamlıydı.
Toplantı sona eriyor, İdlip şehitlerinin fotoğrafları kalıyordu Milletin vekillerinin sıralarında.
Duygulanmamak elde değildi elbet bu anlarda.. İçinde, Bayrak, Vatan ve Millet sevgisi olana elbet..
Peki ya neler deniliyordu kürsüde. Genel başkan Akşener’ in sözleri neydi..
İYİ Parti Genel Başkanı Meral Akşener: “Türkiye’yi güçlü, mutlu, zengin bir ülke yaparak borcumuzu ödeyeceğiz” diyordu da, bu sözü hangi anlatımının ardından veriyordu..?
Abonesi olduğumuz İHA’ nın bültenindeydi, meslektaşlarım Ahmet Umur Öztürk - İbrahim Berat Yılmaz’ ın kaleme aldıkları.
İYİ Parti Grup Toplantısı Salonu’na bayraklar ve şehitlerin fotoğrafları konulmuştu. Akşener, 36 oğullarını toprağa verdiklerini ve bir tanesini de bugün toprağa vereceklerini belirtiyor ve ekliyordu;
“Mesela Bayram Teğmen. 2 ay önce babasını kaybetmişti. Cenazeden sonra gittiği berber arkadaşına demişti ki; ‘Arkadaşlarım orada çarpışıyor. Ben de döneceğim. Belki bu son tıraşım olur’. Öyle oldu.
Batuhan Onbaşı. Şehit torunuydu. Daha 6 ay önce nişanlanmıştı. Yuva kuracaktı, çoluğa çocuğa karışacaktı. Şimdi karışamayacak.
Mesela Birhan Onbaşı. ‘Biz 7 yaşında yağmurun altında, soğuktan titreyerek, varlığım Türk varlığına armağan olsun’ derken şaka yapmıyorduk’ diyen koca yürekli bir yiğit. O kendi varlığını Türk varlığına armağan etti.
Mesela Mehmet Astsubay. Henüz 21 yaşındaydı. Göreve başlayalı daha 1 ay olmuştu. Toprağa düştü.
Mesela Burkay Onbaşı. Bir kızı sevmişti, evleneceklerdi. Ölüm onları ayırdı. Mesela Selman Çavuş, bir buçuk yaşındaki Uygur'un babasıydı. O, oğlunu büyürken göremeyecek. Mesela Ahmet Onbaşı, 23 yaşındaydı. Anası-babası her aradığında, ateş çemberindeyken bile, ‘İyiyim, merak etmeyin’ diyordu. Artık telefonu açamayacak.
Mesela Süleyman Yüzbaşı. Arkasında iki küçücük çocuk bıraktı. Onlar babasız büyüyecek. Mesela Selim, Veysel ve Şükrü Onbaşı. Eşleri hamileydi, baba olacaklardı. Artık olamayacaklar” şehitlerden ve son sözlerinden örnekler aktararark.
“Bizler, bu toprakların çocukları; anaları, babaları, evlatları, kadınları ve erkekleri, devletimizi sever, devletimizi sayar, devletimizi biliriz. Bayrağımızı yere düşürmez, düştüğü yerden kaldırır, düşürenlerden hesap sorarız.” diye ekliyordu Akşener, dahası da vardı dediklerinin. Mesela mı..?
Mesela şunları diyordu; “ İnancımız da budur, fikrimiz de budur, zikrimiz de budur.
Bizler, bu toprakların çocukları; acının, yokluğun ne olduğunu biliriz. Acı çekene, yokluk çekene, biz çekmiş gibi davranır, yarasını sarar, ekmeğimizi böleriz. Bizler, bu toprakların çocukları; gerekirse bayrak nöbetinde, başına yağan bombalardan ölürüz. Vatanı, bayrağı, inancı beklediğimiz müddetçe, ‘vatan sağ olsun’ deriz, bağrımıza taş basar, Yüce Mevladan sabır, inayet dileriz. ‘Devletimiz var olsun’ deriz.” Sözünü ediyordu önce, sonra da bahsettiğim, ve hangi sözü ardından veridğinie dikkat çektiğim o sözü veriyordu Akşener.
Şehitlere olan borçlarını Türkiye’yi cennet bahçesine çevirerek ödeyeceklerini yani..
Kısacası sözleri tam olarak şöyle idi Akşener’ in. Kısacı diyorum lakin, düşününce hiç de kısa değildi denilenler. Özü hayli genişti bence..
Ya da şöyle mi demeliyim, bu verilen söz bence pek çarpıcı.
Söz söz diyorum da, sözü tam olarak aktarmayı unutuyorum şu an. İyisi mi, verilen sözü aktarayım.
Akşener’ in ifadesi; “Biz bu borcu, Türkiye'yi bir cennet bahçesine çevirerek ödeyeceğiz. Kenetlenerek, birbirini seven ve sayan bir toplum olarak ödeyeceğiz. Fakirliği, işsizliği ortadan kaldırarak ödeyeceğiz. Şehitlerimizin çocuklarına iyi bir eğitim vererek, onların iş sahibi olduklarını görerek ödeyeceğiz. Türkiye’yi güçlü, mutlu, zengin bir ülke yaparak ödeyeceğiz” şeklindeydi.