.
Salsa nedir?" desem kimler bizim dans kültürümüzden uzak olduğunu ifade edebilir ki acaba? Salsa dansı ile ilgili bazı bilgilerin net olmaması ile birlikte kökeninin Karayipler’e uzandığı düşünülmektedir. Günümüzde genelde genç ve orta yaşlardaki kişilerin yapmış olduğu bu dansın temeli uzun yıllar önce atılmış olup popülerliğini günümüze kadar sürdürmüştür.Salsa dansı, kendine özgü bir müzik tarzına sahip, kontrollü adımlardan oluşan bir dans türü olmakla birlikte günümüzde Tango ile rekabet içinde olduğunu söyleyebiliriz. Neredeyse bütün dans kurslarında mevcut olan bu dans türü mambo dansına da benzetilmektedir aralarındaki fark ise Mambo genellikle ileri ve geri hareket ederken, Salsa’nın yan yana hissetmesi daha fazladır.
Salsa hakkında biraz bilgiler edindim ve sizlerle de paylaşmak istedim:
SALSAnın TARİHİ
Salsa, Karayipler kökenli olduğu varsayılan, salsa adıyla belirtilen müzik türleri eşliğinde çiftler halinde veya grupça icra edilen, Latin Amerika’nın ve ABD’nin modern bir dansı. Önceleri yalnızca Latin Amerika halkları arasında yaygın olan bu müzik türü, Karayipler’den ABD’ye göçenler sayesinde ABD’de de yaygınlık kazanmış ve salsa dansı özellikle 1980'lerden sonra tüm dünyada tanınır ve uygulanır duruma gelmiştir. Günümüzdeki salsa dansı Afrika, Karayip ve Avrupa stillerinin, dans ve müzik unsurlarının bir karışımı olarak nitelenir.
Salsa’nın kökenlerinin çeşitliliği ve çeşitli stillerden oluşan bir karışım olması adının anlamını da açıklamaktadır. "Salsa" sözcüğü aslında İspanyolca konuşan Latin Amerika ülkelerinde çeşitli baharatların karıştırılmasıyla hazırlanan “sos” anlamına gelir. Söz konusu müzik ve dansa da çok farklı kültürel öğelerin karışımını içermelerinden dolayı bu ad verilmiştir.
İşte bende bugünlerde bu dansa ve tam zıttına merak salmış olmalıyım ki bu dansları kurslarına başlamadan önce öğrenmeye çalışmamdan kaynaklı olsa ki bütün vücudum dile geldi ve yeter artık dans senin neyine diyor sanki bana ama ben vazgeçmiyor ve devam ediyorum derslerime ve yine her zaman olduğu gibi sürekli sandalyede oturup durmaktan ve bazen dansların gözümü korkutmasından kaynaklı olmalı ki her yerim tutulmuştu. Pazar günü tek bir hedefim vardı oda Bütün gün yatıp hiç kalkmamak.
Sırtımdaki, kolumdaki , bacağımdaki kısaca bütün vücudumda ki tek bir kası bile kıpırdatamıyordum.Uzun zamandır, öyle kimse bakmıyormuş gibi eve geldiğim andan itibaren hiç durmadan saatlerce şimdiye kadar hiç dans etmemiştim.
Sırtım daki kaslarım napıyorsun dedi tabii sonrasında. Kaskatı kesildiler.
Evde ruh gibi geziyordum ama neşem tamdı.Bütün bu dans çalışmaları sanırım en çok öğrenmek istediğim salsa ve zumbaya olan merakımdan ve yakında bu kurslara başlayacak olmamdan kaynaklanıyordu.Önceden çalışmalıydım ki yeni birşeyler doğurmak adına bütün bu katlandıklarıma değmeliydi. Çünkü ben her daim çok iyi biliyorum ki ;Sancısız bir şey doğmazdı tabiri cayi ise.
Yorulmadan, tükenmeden, kahramanımız yerlere kapanıp ölmek üzere olmadan zafer yoktu. Çocukluğunda masal dinlemiş olan herkes bunu bilirdi.
Yine de neden bu kadar zor bir şeye kalkıştığımı düşündüm. Belli ki 10-15 gün canım çıkacaktı ama vücudum alışana kadar ve meraktan öldüğüm her gördüğümde iç çektiğim o iki dansı öğrenene kadar durmayacaktım. Can’la başla çalışmaya başlamıştım kendimce arı gibi.
‘Vah ki ne vah’ desem bedenin buna dansla nasıl karşılık veriyor diyordu.
Aklıma gelen şeyleri yapıyordum, ‘Dans tamamen sana ait olmalı. Öyle saymalı, bir ki üç’lü şeyler yapmayalım. Sen o cümleyi söylerken ne hissediyorsan, bedeninle anlat’ anlat ki sana bazen de bedenimle yapabildiklerin bile yetmesin diyordum kafamda Dans ne güzel şey.Müziğin suyuna girip sürükleniyorsun.
Bence bütün sihir başkalarını unutmakta.Dünyanın sonu olsaydı, ve sokakta bir tek sen kalsaydın, ve hoparlörlerden de bir müzik geliyor olsaydı, nasıl dans ederdin? Kimse izlemezken, o duyguların kurtlarını nasıl dökerdin?Yine de evde kıpırdamadan yatarken, vaz geçmeyi düşündüm.Her şeyi durdurmak ne kolay hayatta. Yapmıyorum demek.Yapmayalım demek. Yapamıyorum demek.
Vazgeçtim demek. Başka zaman demek. Sonra demek. Hazır olunca demek. Daha değil demek.Sonra bir cümle okudum: ‘Pes etmediğimde neler yapabildiğimi görmek istiyorum.’ Hepimiz bir yerlere gidiyoruz ve yolumuzda işimize yarayan tabelaları görüyoruz.Ben de bunu gördüm işte. Bu cümle benim tabelam. ‘Aynen devam’ diyen tabelam. Demek devam etmeliyim, pes etmemeliyim diye düşündüm.
İşin pisi, pes etmediğimde neler yapabileceğini görmek istiyordum ,Bir gün donakaldıktan sonra, ayaklandım. Turuncu bir ay gibi doğdum yarına. Yükseldim tepelere. Hadi dedim. Hadi demeye bayılırım. Ne olursa ‘hadi’den olur. Bir tek hadi oldurur. Kalmak nedir, durmak nedir, dayanmak nedir kendime tatlı tatlı yaşatmamışım.Tatlı tatlı diyorum çünkü bu bir oyun gibi, kendi üzerinde kurduğun bir disiplin.Kimse seni mecbur etmiyor.Sen istersen neler yapabileceğin görmüş oluyorsun. Kendini baştan yarat ama öyle bir baştan yarat ki, hem biz rahatsız olmayalım hem de sen zorlanmış ol.
Bizi eğlendirecek kadar ilginç bulacağımız ama bizi korkutacak kadar da delice olmayan şeyler yap. Özgürlük bu işte. İçini tamamen terse çevirip güneşe asabilecek cesareti göstermek. Billie gibi.
Çıkıp “Bu düzeni böyle kurdunuz ama anladım ben oyunu” demek Taylor gibi.
Bir insan eskimek istemiyorsa, kendine yeni gözlerle bakabilmeli.
Ciltler ve şovlar yenilenir, filtreler herkesi genç gösterir.
Ama şayet kendi oyununu yazacaksan, kendini baştan yaratman gerekmez, kendine baştan bir bakman yeter.Güzel haftalarınız olsun.Sevgiyle kalın.