.
OLASILIK KORKUNÇ..
PEKİ YA ÖNLEMİ..?
Çanakkaleli bir Doktor ağabeyin paylaşımından söz edeceğim. Doktor Reşat Korkmaz’ ın, sosyal medyadan paylaştığı ve okur iken bendenizin;
“Bakın görün.. Her eve bir Kedi.. Ne de gerekliymiş okuyun da görün ” diye tepki verdiğim o ifadeler, ne de güzel geliyordu aslında.
Dileseniz, hemen başlayayım aktarmaya.
Başlık şöyle; “BILIM ADAMLARINDAN OLUŞAN KURULLARIN HIÇ AKLINA GELMEYEN KORKUNÇ OLASILIK..”
“Hoppala, bu da ne şimdi?” de sorduğunuzu duyar gibiyim..
Yazıya dökülen, olasılığından söz edilen konu, düşününce pek de mantıklı geliyor insana.
Reşat hocayı çıkaramayanlar için, bir minit anımsatma yapayım önce. Müptelası olduğumuz sevilen Dizi ‘ARKA SOKAKLAR’ ın komiser Ali’sinin babası Reşat hoca. Ali Korkmaz’ ın..
Hemşehrimiz her ikisi de. Hele Ali, tanımayan yok malum..
“Olasılık, özetle şöyle..” diyemeyeceğim çünkü anlatım hayli uzun. İyisi mi, Reşat hocanın; ’ALINTI’ vurgusu yaparak kişisel sosyal medya hesabından paylaştığı o yazıyı, bütünüyle ben de şimdi sizlere sunayım, buyurun okuyun..
“Pandemi başladığı andan itibaren hemen hemen tüm Dünyada aşağı yukarı benzer tedbir ve önlemler uygulanıyor.
Ancak bunlardan ikisi çok büyük bir riski üretiyor.
İlki Cafe, Restoran, Bar, Otel gibi toplu yiyecek tüketilen mekanların kapatılması.
İkincisi ise sınırlı ya da tam sokağa çıkma yasağı uygulanması.
Fareler ve insanlar binyıllardır birlikte yaşıyor. Özellikle Newyork, Tahran, Paris, İstanbul gibi büyük şehirlerde lağım fareleri, Restoran ve benzeri toplu yemek üretilip tüketilen işletmelerin çöp ve yiyecek atıklarından besleniyor. “
İşin içinde olasılığın geçtiği bir koca şehir İstanbul olunca, haliyle dikkat eksildim kaleme alınanlara. Sanıyorum ki, siz de çarpıcı buldunuz dile gelenin yazıya dökülen halini.
Yazıda; “Kanalizasyona sızan et ve tavuk suları, çöplere dökülen et ve tavuk parçaları artık yok. Dolayısıyla bu farelerin beslenme kaynakları da kurumuş halde.
Bir aydan uzun süre kapalı kalan toplu yeme içme mekanlarının katı ve sıvı atıklarından mahrum kalan lağım ve kiler fareleri açlıktan yamyamlaşıp birbirini yemeye başlamış.
Hatta bazı büyük şehirlerde toplu halde sokaklara taşıp yiyecek aramaya başlamış.” Şekliyle bir ifade geçiyordu ki, aklıma hemen şehre inen Domuz sürüleri geliverdi.
El ayağın çekildiği sokakları güvenli bulan Yaban hayat, yiyecek derdinde , yalan mı..?
Neyse ben yazılanlara döneyim. Şöyle geliyordu sonraki bir ifade;
“Dünyanın en fazla sokak kedisi beslenen şehri İstanbul, bu konuda diğerlerinden hayli şanslı.
Çünkü adeta Dünyanın kedi başkenti gibi.
Sokaklarında bir milyonun üzerinde kedi yaşıyor. Evlerinde de bir milyona yakın. Yoğun kedi nüfusu ve kedi kokusunun yaydığı korku farelerin yüzeye taşıp bölükler halinde dolaşmasını engelliyor.”
Çanakkalemizde de Kedilerimizin maşallahı var. Her ne kadar, ben bizim apartmanın bahçesini yaşam alanı olarak kendine seçen Kediyi, bazı sakinlere sevdirememiş olsam da, ona yaptığım yuvaları hazmedemeyenler olsa da, umarım, bahse konu fareler onlara gelmezler.. Bahçede bir kedi var iken, kokuyu alıp ürkmeleri söz konusu fareler, yine umarım kimseciklere zarar vermezler.
Bizim evde PATİ Bey var. Onun varlığını gösterir Kokusu yeter farelere. Bizim PATİ beyi yaşam ortağı etmemizin nedeni, elbette ki fare korkusu değil. Seviyoruz can dostları, bütün mesele bu..
Çarpıcı buluğdum olasılık üzerine kaleme alınanlarla devam edeyim aktarmaya.
Şöyle geliyordu sonraki bir cümle;
“Restoranlar ve benzeri toplu tüketim yerlerinin yerini evler almış durumda. Çünkü insanlar yemeye içmeye devam ediyor. Evlere dağılmış çöp ve atıkları da kanalizasyonlara sızıp çöplerde birikmeye devam ediyor.
Bu evlerine kapanıp yaşayan insan türü için gittikçe yaklaşan ve en az virüs kadar büyük bir tehtidi gündeme getiriyor. Aç kalan farelerin kanalizasyondan atık su borularına tırmanıp oradan da insanların kullandığı helâlardan evlerin içine sızması.
Fareler tükürüğü ve bıyığında uyuşturucu özelliği taşıyan garip hayranlardır. Özellikle burun kulak gibi çıkıntılı yumuşak doku organlarına asılıp yemeye bayılırlar. Hele ki açlar sa. Kırsalda yaşayanlar bilir. Ara sıra fareler tarafından burnu kulağı yenmiş çocuklar bebekler getirilir hastanelere. Büyük insanlara da saldırırlar. Bebek ve çocuk varsa onları tercih etmelerinin sebebi ise büyüklerden korkmaları değil onların yumuşak dokulu organlarının kartlaşmış olmasıdır.”
Buyurun, işte; “Hadi buyur buradan yak mevzusu. Bilmem anlatabildim mi?” Şu günlerde, bu olasılık bence ciddiye alınmalı ya neyse..
Bahsettiğim yazıda; “Onun için varsa evinizdeki kedilere gözünüz gibi bakın.” Vurgusu yapılıyordu ki, elbette ki anlayana..
Sonra da; “ Yoksa en az bir tane edinmeye bakın. Mümkünse ince tüylü ve ince kuyruklu ve dişi olsun. Avcılık ve oyunculuk özellikleri yüksektir. Üstelik te bazı kaba kuyruk kediler gibi miskin tembel ve muhtemel fare baskınında fareye köpek muamelesi yapıp kabarıp kaçacak kadar korkak değildir. “
Bu arada, kedi köpekten haz etmeyenler, ‘Farede ne ki?’ diye sorabilirler.. Bilmem, sahi nedir fare..!
Dikkatle okuduğumu paylaşımda, geçmişten örnekle pek güzel bir hikaye de geliyordu. Buyurun bir göz atıverin;
“Evde kedi yoksa alafranga tuvaletlerin kapakları üzerine ağır eşyalar koyun. Koyunki fare başıyla hafif kapağı itip eve sızamasın. Alaturka çömelme tuvaletlerin kubur deliğine ise mutlaka dışbükey kapak takın.
Avrupa şehirleri Ortaçağda vebadan kırılıp önlem olarak ev ev mahalle mahalle yakılırken İstanbul un nispeten salgından etkilenmemesinin temelinde Bizans tan miras kalan su ve hamam kültürü ile İstanbul ahalisinin geleneksel kedi sevgisi vardı. Çünkü Orta-çağ Avrupasında yalnız kadınlar cadı olduğu gerekçesiyle canlı canlı yakılırken besledikleri kedicikleri de peşlerinden ateşe atılınca kedi nesli azalmıştı.
Tabi yıkanma kültürü yerine silinme kültürünün hakim olduğu Avrupa sokaklarına ve evlerine fareler hakim olurken veba Avrupa nüfusunun üçte birini öldürmüştü.
İnsan değiştirdiği ekosistemin bir parçası. Insan türü yüzünden büyük şehirlerde en az insan kadar fare de yaşamakta. Insan şimdi kendi doğasını değiştirdiği için tehdit altında.
Bu yazımın sonunda da ; "Belirsizlik ilkesi" nin yazarı "Heisenberg" i unutan bilim kurullarına onu hatırlatıyor ve felakete sebep olmadan önce fare istilâlarına önlem almaya davet ediyorum.
Evde kalmak hayatta kalmak ise evlerin de çok daha güvenli olması gerekiyor.”
Tüm bu ifadelerin altında ‘İmza mı?’ İmza; Alıntıdır…