Güven karşınızdaki kişiye kendinizi emanet etmenizdir. Güven duymadan fikirlerinizi, düşüncelerinizi, içinizi kısacası gerçek sizi açamazsınız.

KİMİNE GÖRE ADI KOŞULSUZCA GÜVENMEK ,
BANA GÖRE ADI SADECE AKIL TUTULMASI…
 
Güven karşınızdaki kişiye kendinizi emanet etmenizdir. Güven duymadan fikirlerinizi, düşüncelerinizi, içinizi kısacası gerçek sizi açamazsınız. Bu inancı oluşturacak olan şey ise o kişinin tavır, davranış ve kişiliğiyle bunu yansıtmasıdır. Sözlerinin, söylediklerinin arkasında durmasıdır. Verilen vaatlerle, ortadaki gerçeklerin örtüşmesi güvenmenizi sağlayacaktır.
İnsanoğlu dünyaya geldiği andan itibaren sevme ve sevilme ihtiyacı duyar. Ekmek - su nasıl ki fiziksel ihtiyacımızsa sevme ve sevilme duygusu da ruhumuzun gıdasıdır. İnsanın sevgiye zaafiyeti vardır. Tüm hayatımız boyunca bu duyguyu tam anlamıyla içimizde hissedebilmek için çabalarız. Sevdiğimiz zaman mı güveniriz, güvendiğimiz zaman mı sevgi duyarız? İki bilinmeyenli denklem belki de...  İşte denklem bitince sadece akıl tutulması geçecek ve aslolan güven duygusu sorgulanmaya başlayacaktır. O kişi güven duygunuzu tatmin etmiyorsa da "acabalar"ın belirmesi kaçınılmaz olacaktır.Bir insanı sevebilmek irademiz dışında gelişir. Birçok şeyi sevmek için gayret edebiliriz belki ama bir gönlü bir başka gönüle akıtabilmek kendiliğinden oluşur. Sevmenin yönlendirmesi, zorlaması olmaz. Birini sevebilmek karşınızdaki kişinin çok mükemmel olmasıyla da bağıntılı değildir. Sevme duygusu nedensizce ve hesap kitap yapmadan insanın kendi kalbinde bağımsızca gelişir. Ancak sonrasında sevgiyi yönlendiren, devam ettiren, büyüten ya da yok eden bir sürü etmen devreye girer. İşte bu faktörlerin en önemlisi ve olmazsa olmazı da güven duygusudur...
 Güvenmekle Başlıyor ya Her kadının damdan düşmesi…
Tabiri Cayi ise Sahi nedir ki bu Damdan Düşmek deyimi?
Bana göre damdan düşen yada düşecek olan kadınların:İçlerinde garip bir titreme vardır, üşürler. Bu üşüme bildiğimiz üşüme değil; ruhun üşümesi. Ruhları çok yorulmuştur, yara almıştır. Ancak onları damdan düşen kadınlar anlar. Sanki korkusuzdurlar, gelen her ilişki varsın bildiği gibi gelsin kafasındadırlar artık. Ama bir o kadar da savunmasız ve içleri üşüyen kadınlardır.Çevremizde çoktur böyle kadınlar ama belli etmezler kendilerini. Ancak içlerini ısıtanlara açarlar kendilerini. Beklentileri ilgi ve matematiksiz sevgidir. Çünkü hep bu zamana kadar kendileri sevmiştir kuralsızca.Damdan düşen kadınlar hep güçlü görünmeye çalışırlar, damdan düştüklerini kimse anlamasın diye ancak damdan düşen anlar yüzündeki hikayeleri. O hikayeler hep yüzlerinde asılıdır aslında, çizgilerinde de bellidir. Herhangi bir kırışık değildir onlar, düştüklerindeki izlerdir. Kimisi eşten, kimisi dosttan, kimisi evlattan ötürü damdan düşmüştür. Bundan sonrası onlar için yoğurdu üfleyerek yemektir. Bir daha düşmemek için. Ama nafile azıcık içleri ısındı mı yine kapılırlar mevsim rüzgarlarına. Unuturlar geçmişi, yaşadıklarını, damı. Hikayeleri hep birbirlerine benzemektedir. Güçlü ise yanındadır tüm sevdikleri. Gücünü yitirdiği zaman 'sen çok değiştin' söylemleri gelir kulaklarına damdan düşen kadınların. Onların güçsüz olma gibi, zayıf olma gibi bir durumu olamaz, hep dik durmak zorundadırlar. Ama kadınsın neticede damdan düşsen de, kadın…
Sevgisini gösteren, saygısını belli eden, ilgisi ile yücelten insan ararlar etrafta. Kimi zaman yalnız olmayı tercih eder. Yüreğine koyamaz kimseyi tekrar damdan düşer diye. Uzun süren sessizlik olur içinde. Ta kii birisi gelip, sessizliğini bozana kadar. Unutur o anda düştüğü damları, sadece bitmeyecekmiş, sonu gelmeyecekmiş gibi o anı düşünür, bırakır kendini… Sonrasında bozulursa büyü, yine sessizliğine bürünür.Gidene kal demez, yediremez kendine… Hatta gideceğini hissettiğinde kendisi git der karşındakine…Damdan düşen kadınlar merhametlidir, vicdanlıdır. Küçücük şeylerden mutlu olan kadınlardır onlar. Ama dışarıdan öyle görünmezler, burnu havada görünürler, öyle olmak zorundadırlar, kimse anlamasın damdan düştüklerini diye. Bu gün Hıdrellez aslında konusu açılmışken neler yapılır yada yapılmaz buğün gelin birlikte bakalım:
 
Hıdırellez'de:
- Kesici alet ele alınmaz (makas, bıçak)
- Hiçbir yeşil koparılmaz ve eve yeşil sokulmaz. Evin dış kapısına güneş battıktan sonra yeşil dallarınızı toplayıp asabilirsiniz. Apartmanda yaşıyorsanız pencerenize asıp camı açık bırakıyorsunuz. (Hızır Atanın) tüm yeryüzünü dolaşırken sizi kolay bulması için...
- Odun, çalı çırpı da eve girmez.
- Dışardan içeri su sokulmaz ve dışarı para asla verilmez.
Bunların hepsi güneş batana kadar...
Hıdırellez'de ne yapılır?
-Evimizi ve kendimizi arındırmalıyız.
-Ateşten atlama sansınız yoksa ellerinizi bir ateş üzerinde gezdirip bedeninizi süpürür gibi temizleyebilirsiniz. (Dileklerinizi oluşturmadan hemen önce)
-Dilekler şifa içinse taşa çizilir. Ev, araba, toprak vb. şeyler içinse çamurdan yapılır.
- Dilekler 5 Mayıs akşamı gül ağacının dibine konur (Biz gömmüyoruz).
- Gece kavanozların, cüzdanların vb. ağzı açık bırakılır. (Bereket için)
- Ve yatmadan önce ayışığını görecek şekilde dışarı bir bardak su koyun. Sabah bu suyu ağzınıza alıp yine bereketi çoğaltmak istediğiniz yere püskürtün. (Sadece bir ağız dolusu olacak)
6 Mayıs'ta topladığınız birkaç kır çiçeğini kaynatıp banyo yaparsanız şifalandırır çünkü 5 Mayıs gecesi tüm yeşile ve suya şifa yağıyormuş Hıdrellezimiz Kutlu olsun...
SEVGİYLE KALIN…