İnternetteki forumlarda birçok kadın “engellenmekten” şikâyetçi.

Kadının “güzel” olma çabası, (içgüdüsel olarak bildiği) erkeği çağırma şekli.
İnternetteki forumlarda birçok kadın “engellenmekten” şikâyetçi. Engelleyen ya yakınlarda tanıştığı, ya da yeni bir ilişkinin başında olduğu bir erkek. Başta heyecanlı göründüğünü ve ilgili olduğunu, sonra birden değiştiğini, ne olduğunu anlamadığını söylüyor her bir kadın. Kullandıkları iki ortak cümle var. “Tutarsız davranıyor.” “Neden böyle birden uzaklaştığını hiç anlamıyorum.”



Naçizane, temel sorunun kadınla erkek arasındaki farkı görmemekten, kabul etmemekten kaynaklandığını düşünüyorum ve neden böyle düşündüğüme biraz açıklık getirmek istiyorum. Bir kadınım neticede.



İlişkinin başında ikisi de hevesli aslında. Ama kadın biraz acele ediyor. Diyelim yeni tanıştılar, bir-iki kez görüştüler. Devam edip etmeyeceklerini, başka bir deyişle onu hangi konuma –sevgili, âşık, çift, artık adına ne dersek– koyacağını bilmek istiyor. Kendine ise bir isim koymak: “Ben onun sevgilisiyim.” Belki biraz farklı tonda vurgulayarak: “Onun sevgilisi benim.” (Yani “Benimle beraber, başkasıyla değil”.)



Görünüşe göre, kadının acelesini besleyen iki sebep var: İlki “seçilmeme” korkusu. Erkeğin başka kadınlarla da görüşme ihtimalini hesaba katıyor. Onlardan birini seçme olasılığını sıfıra indirmeye çalışıyor. Bu tespiti yaptıran, aralarındaki konuşmalarda kullandıkları sözler: “Kafası mı karışık acaba?” (Teknolojinin sunduğu imkânları da düşünerek) “Bakalım kimi, hangimizi seçecek.”Evet, kadın da işin başında başkalarıyla görüşüyor. Aralarındaki fark, kadının eleme işlemini erkeğe göre daha hızlı bitirmesi. Madem fena başlamadı, hatta iyi gidiyor gibi, neden bir tür “ön resmiyet” kazanmasın ki aralarında başlayan şey?



Kadının acelesinin ikinci sebebi ise “yalnız kalma” korkusu. Ortada başka kadın aday olmasa bile, erkek ilişkiye başlamayıp gidebilir ve kadın “yalnız” kalabilir. Bu saptamanın sebebi, kadınların ergenlikten itibaren yaşadığı deneyimler. Biraz gezip dolaşmak, görmek isteyen daha ziyade erkek. Duygularından hemen emin olan ise kadın. Daha açık söylersek, erkek merakla keşfetmek isteyen, kadınsa hemen bağlanan konumda.



Bu iki durum, (belki bin yıllar içinde değişebilecek ama bugün geçerliliğini koruyan ve) kadınların türlü gerekçelerle reddetmekte ısrar ettiği iki gerçeği açıklıyor. Bir: Kadınlar arasındaki rekabeti. İki: Seçenin erkek olduğunu. İlki (rekabet), ikincinin (seçilen olmanın) doğal sonucu.



Kadınların görüntüleriyle onca ilgili olmalarının, onunla oynamalarının, aynadaki suretlerini değiştirmeye çalışmalarının, yaptıkları makyajın, seçtikleri dekoltenin, yüksek topukların sebebi (türlü iletişim araçlarıyla da iyice kışkırtılan) rekabet duygusu. Kadının “güzel” olma çabası, (içgüdüsel olarak bildiği) erkeği çağırma şekli. Doğadaki bütün canlı türlerinin erkekleri ile dişileri arasında var olan bir durum. İnsan cinsindeki tezahürü bu.



Rekabeti yaratan, “seçilen” olmak. Seçen, serbestçe dolaşan erkek. İstediğimiz kadar uzak bulalım, kabul etmek istemeyelim, Taş Devri’nden itibaren genlerimize işlenen bilgiler bunlar. Çoğalma güdüsünün sonucu, kadının hamile kalması ve doğurduğu, sütüyle beslemek zorunda olduğu çocukla ilgilenme mecburiyeti. Açlıktan ölmesin(ler) diye bütün gücünü kullanarak avlanan ise erkek. Kadın (ve çocukları), erkeğe mecbur. Erkeksiz hayat, türlü ölümcül tehlikelerle dolu.



Taş Devri’nden bu yana insan epeyce ilerledi. Ama genetik kodlarının değişmesi bin yıllar alıyor. Bahsi geçen ilkel tehlikeler, sadece kadınlar arasındaki kıyasıya yarışı değil; erkeği yakalamak, elde tutmak için gösterdikleri çabayı da açıklıyor.



Whatsapp’ta ve diğer teknolojik iletişim araçlarında kadınların engellenmesi, işte bu “çabadan” ileri geliyor. (Modern çağda) birbirini tanıma aşamasında var olan doğal mesafeyi kadının bir an önce kapatmaya çalışması, erkekte (Taş Devri’nden beri var olan) “avlanmak zorunda kalma” bilgisini uyandırıyor ve kadını “engelliyor”. Endişesi, baştaki hevesine galip geliyor ve “tutarsızlığı” ya da biraz sokak ağzıyla söylersek “topuklaması” da bu noktada başlıyor.
 
Günün sorusu: Whatsapp’gillerde hiç engellenmemiş kadın var mıdır? Eğer varsa, whatsapp'giller icat edilmeden önce engellenmenin türlü biçimlerini yaşayıp sebebini anlamış biri olmalı. Söyleyecekleri kıymetli olabilir, dinlemek lazım.
Nerede buluruz bu kadını? Ne zaman gelir? Ne kadar konuşur, anlatır?
Biraz bekleyelim bakalım.