Ne uğruna köklendiklerini tam olarak bilemesek de, kamyonlara yüklenip yola çıkan  tomruklar sanki dile geliyor...

 YOK EDİLEN YAŞAM, ADETA SES VERDİ;
 
“MADEM Kİ ÖYLE, BİZ DE GİDERİZ BÖYLE…!”
 
Ne uğruna köklendiklerini tam olarak bilemesek de, kamyonlara yüklenip yola çıkan  tomruklar sanki dile geliyor.. 
 
Bilmem siz de işitiyor musunuz sessiz çığlığı.
 
Diyorlarmış ki;  “Taşınıyoruz biz ÇANAKKALE..!” 
 
Pek çok kez eylemler yapıldı kesime uğrayan ağaçlar için. Binlerce kişi tepki verdi alkışlarla.. Gördük ki, hedefe sadece bir  isim kondu, adı da Çevrecilik oldu..
Peki ya, Çevreci tutkusu sadece bir adrese için mi var oldu?
 
Günlerdir demeyeceğim, çünkü haftalardır, hat ta aylardır yazdıklarımız var. Yok edilen Çanakkale Ormanları üzerine..
 
Kimileri neden ise hep görmezden geldi.. Ormanlar yok oldu, Çıt yok, bu ne derin sessizlik..?
 
Kendimce gözlemlerimi aktarmaya çalıştım hep. Buyurun işte size son bir örnek.. Bir kamyon yüklenmiş sırtına ormanı taşıyor bir yerlere. Ağaçlar san ki, “Taşınıyoruz biz eeey Çanakkale”  der gibi ve de hayli sessizce…
 
Çanakkale Çevre ve Doğa Dernekleri Federasyonu Başkanı Bünyamin Nami Tonka’nın bir paylaşımına rastladım, yaptığım sosyal medya turunda.
 
Çarpıcı idi çok attığı başlığı; “Çevre Katliamı..” diye.. .
 
Bir de vurgusu vardı sayın Tonka’ nın; “CHP'nin çevreyle imtihanı...” şeklinde ifadeyle gelen.
 
Düşündürücüydü kurduğu cümleler. Bir o kadar da çarpıcı idi aynı zamanda yazıya dökülenler.
 
Nasıl mı? Aynen şöyle;
 
“Kapitalist sistem, nerede sömürülecek yer varsa bulup üzerine konmakta...
Yerli işbirlikçileri de bulabilmekte...
Genelde çevreci olarak, aktivist geçinenler marjinal insanlar olarak toplumda bilinir...
Çanakkale ;Tarım, Turizm, Hayvancılıkla geçimini temin eden bir ilimizdir...
Üniversitenin 1992 yılında açılmasıyla da şehir gelişmiştir...
Çanakkale sosyal baskının sıfır olduğu, herkesin özgürce hareket ettiği bir şehirdir...
Herkes birbirini tanır... Dünya görüşleri farklı da olsa dostlukları bakidir...”
 
Dahası ifadeler de vardı paylaşımda geçen.. Okuyanı belli ki düşündürecek türdendi dile gelen söylem.
 
Mesela, şu anlatım; “Yine, Türkiye 'de maden rezervleri üzerine 1990 yılından itibaren sondaj çalışmaları yapılmış ve Çanakkale' nin altın, gümüş, granit gibi maden yatakları açısından çok zengin bir coğrafyası olduğu görülmüştür... İşte burada, MİGM, MTA gibi kuruluşlar, maden sahalarını ruhsatlandırmış ve Kanada'daki bir maden fuarında da bu ruhsatları pazarlamışlar... Çanakkale 'de 12 altın madeni ruhsatı var... Bunlardan bir  tanesi de Siyanür kullanarak, Lapseki Şahinli' de dört yıla yakın süredir, altın çıkartmaktadır...
 
Başka bir şirket de Balaban mevkiinde altın çıkartmak için gerekli izinleri almış ve bitki örtüsünü kazıyarak işletmeye geçecekti ki, birden bire Çevreciliğimiz tuttu ve bu altın çıkarılmasın, diye yeri göğü ilettik... Burada, daha siyanür kullanılmıyordu... O aşamaya gelinmemişti... Ama, siyanür kullanan bir maden vardı ve orası hiç görülmüyordu...”
 
Şu diyerek aktardığım bahsettim bu anlatım, sizce de dikkat çekici değil mi..?
 
Çevre ve Doğa Dernekleri Federasyonu Başkanı sayın Tonka, ayrıca;
“Biz ferdi mücadelenin başarılı olamıyacağını bildiğimizden arkadaşlarımızla beş dernek kurduk ve bunları federasyon olarak da üst kimliğe kavuşturduk...” vurgusu yapıyordu, amaçlananı dile getirir iken.
 
Ve devam ediyordu, ‘ayrıca’ diyerek, tam da şöyle;
“Ayrıca iki dernek daha kurarak kent vizyonuna katkı sağlamak istedik...
Önce, siyanür kullanan madeni protesto edelim, fikrimizi kimse duymadı...
 
Hatta, şahsımın karikatürlerini yaparak bizi küçük düşürmek için çalıştılar... Biz de, it ürür kervan yürür, diye yolumuza devam ettik...
 
Basın açıklamaları yaptık... Çanakkale 'de neler oluyoru, öğrenmeye çalıştık...
Çanakkale Belediyesi' nin öncülüğünde ve Kent Konseyi Çevre Meclisinin  gayretleriyle madenler için ama özellikle Kanadalı şirket için yeri göğü yıktık...
Ama, Atikhisar'a yirmi kilometre ötede kullanılan  siyanürü göremedik...
 
Ona bir sözümüz olamadı...
 
Kanadalı şirketin ruhsatı yenilenmedi... Çevre bir faciadan kurtuldu diyorduk ki, meğer işin içinde iş varmış...
Kanadalı  şirketin arazisinin bitişiğinde Alman Siemens şirketinin RES'i varmış... Dertleri buymuş...
Biz, çevre ve doğayı tahrip eden her şeye karşı olduğumuzu ilan ettik ve Alman sömürgecilerinin çalışmalarını yerinde görmek için her hafta sonu arazi çalışması yaptık... Faciayı gördük... Tepeler dümdüz ediliyor, meralar bozuluyor, ağaçlar kesiliyor, pervane taşımak için morfolojik değişim gerçekleştirilerek, yollar yapılıyordu... Doğa katlediliyor... Biz, bunları protesto etmek için pankartlarımızı asarak tepkimizi gösterdik ve bunun Çanakkale 'ye ihanet olduğunu söyledik, söylemeye de devam ediyoruz...
 
Bu arada,konu İl Genel meclisine geldi. İl Genel Meclisi' nde de oy birliğiyle reddettirmek için girişimlerde bulunduk ve sonuç da aldık...
Zaten meclis çoğunluğu CHP'li artık bu iş bitti diye düşünürken iş tekrar İl Genel meclisi gündemine alındı ve daha önce red oyu veren altı CHP'li üyenin kabul oyuyla toplam 22 oyla Alman Siemens şirketine izin verilmiş oldu...
 
 Böylece CHP'nin sahte Atatürkçülüğü gibi Çevreciliğinin de sahte olduğu ortaya çıktı...”   Böyle diyordu  sayın Tonka…!
 
Çoktu sözleri, hayli de çarpıcıydı bence söylemleri..
Çanakkale’ de neler oluyor sahi..!
 
Federasyon Başkanı sayın Tonka’nın dahası Deriklerini aktarıp, Pazar gününü daha da sıkıcı hale getirmeyeceğim. Öyle ya,Atalar ne demiş,
Doğru söyleyeni Dokuz köyden kovarlar…!
 Öyle değil mi..?
 
Kalın sağlıcakla. Bu zor günler de geçecek elbet, neler geçmedi ki..! değil mi ama..?
 
Gönü noktayı koymadan, Federasyon Başkanı sayın Tonka’nın son sözü diyeyim bari; “Düşünmeye, okumaya, yazmaya ve konuşmaya devam...”