Son iki buçuk aydır virüsten korunmak amaçlı eve kapatılan 65 yaş üstü yaşlıları için herkes gibi bende üzülüyorum.

Son iki buçuk aydır virüsten korunmak amaçlı eve kapatılan 65 yaş üstü yaşlıları için herkes gibi bende üzülüyorum. Çünkü kendi annem ve babamda onların gibi 65 yaş üzerinde ve uzun zamandır evde olmalarının da verdiği piskoloji ile sanırım biran önce eski özgür günlerine kavuşmanın hayalini kuruyorlar her nekadar belli etmemeye çalışsalar da mesela benim annem benim tabirim ile atom karınca   normal, virüssüz şartlar altında, günde baş saat yürürdü. Öyle eşofmanı çekmiş ‘jogging’ yapanlar gibi değil ama Fransızların ‘flaneur’ dedikleri gibi. Sokağı koklayarak, dinleyerek, varmak için yapılmayan bir yürüyüş onunkisi.
İlçede kendi evinden çıkar ve meditasyon yapar gibi yürür.
Yürürken derin nefesler alır, kararlar alır.
Kendisiyle konuşur, kendisini bir şeylere ikna eder.
40 bin nüfuslu bir ilçede olmanın en güzel saatini bilir.
Mesela o ilçedeki  delinin o geçerken ne diye bağıracağını.
Bazen mahallede bazende çarşıda en güzel yerlerde  yürür.
Kendi ilçesinin kafasından geçenleri bilir. Hep genç kalır bu yüzden.
Bu 65 yaş üstü sokağa çıkma yasağı çıktığında ben  ilk onu düşündüm.
Doğduğum günden beri her gün yürüyen, yürümezse nefes alamayan anne ne yapacaktı şimdi? Önce şu 65 yaş üstü eşittir yaşlı fikrini kafalarından atmak istedim bizimkilerin.Onlara telefondan bağlanıp, “Bunu söyleyenler sizin ne kadar genç olduğunuzu bilmiyorlar” dedim.“Siz genç ve güzelsiniz.Üstelik kalbiniz 15 yaşındaki gibi heyecanla atıyor” dedim.
Ki doğru bu.“Saçlarınızdaki beyazlar, yanaklarınızın pembesini yenemez” dedim.
Kim yürüyor o yaşlarda günde 30 bin adım?
Annem bütün kararları yürürken alır.
“Dur bakalım, bir şey demeyeyim şimdi; bir yürüyeyim de” der.
Yağmurda, fırtınada da yürür.
Havanın durumuna ve  rüzgarlarına göre güzergah belirler.
Bir keresinde “Anneciğim sen çok yürüyorsun, size bir köpek alayım mı” dedim. “Kızım o köpek dayanamaz yolun yarısında bayılır” dedi.
Hem yaşlı hem yasak kelimesi o yüzden ağır gelmiştir onlara. İyilikleri için bile olsa...

Hiç unutmadığım günlerden biri gelir hep aklıma gözün gözü görmediği, fırtınalı bir günde bile annem çıkıp ta apartmanın etrafında yine üç saat yürümüştü.
Babam da apartman kapısında uçup gitmesin diye onu beklemişti.
 
Peki bu günlerde nasıl hallediyor bu yürüme işini dersiniz? Evde yürüyormuş.
Salondan, benim koridorun sonundaki eski odama, oradan geri.Pencereler açık.
Peki bir insan üç oda bir salon normal büyüklükte bir evde, git gel yaparak ne kadar yürür tahminde bulunun.
Üç buçuk saat, evet üç buçuk saat yürümüş.
Bunu duyunca, onlar gibi hareket etmeye sevdalı ya da ruhen ve fiziken ihtiyaç duyan ‘65 yaş üstü’lerini de düşünmeden edemedim tabi.
Haydi çocuklara kanepenin minderlerini veriyorsun zıplayıp, tırmanıyorlar da 65 yaş üstü ne yapsın? Bana sorarsanız benim fikrim şu olurdu 65 yaş üzeri için:
 Sokağa çıkma yasağı olan günlerde, iki üç saat izinleri olsun, çıkıp yürüsün güneş görsün, rüzgarı kuşu ağacı hatırlasın ‘65 yaş üstü’ler.Sosyal mesafelerini koruyarak, ki inanıyorum korurlar.
Ben onlara yaşlı diyemiyorum, insan kalbinin attığı yaştadır çünkü.
Bütün evlerdeki anne babalar, yalnız teyzeler, amcalar yine dimdik ayaktasınız.
İşlerinizi hallediyorsunuz.Ellerinizden öperim.Bu günleri sağlıkla geçirelim hep beraber.Sonra gökyüzünün altındaki bütün sokaklar ve gölgeler bizimdir.
Anne, az kaldı dayan. Sokaklar seni soruyordur eminim.