BİLMEM AMA BİR DERDİM VARMIŞ İÇİMDE: İNSAN OLAMAYANLARDAN ÇOK KORKMUŞUM HEP…

Bir derdimi anlatıyorum. Zaten ben de bir şeyleri yanlış anlıyorum ki o derdim var. Her şeyi anlıyor olsam insan olarak doğmazdım. Bunca konuşacak, anlatacak bir şey olmazdı. Öyle ya, en muhteşem şeyler, şey olmayanlardı. Her şeye hakim bir tepede otursan orda otururken ağzından tek kelime çıkar mıydı? Hiç sanmıyorum. Her şeyi anlasam her şeyi sevebilirdim. Hayır, ben ne her şeyi anlıyorum, ne de her şeyi sonsuz seviyorum. Bunu gördüğüm her an, kendime daha az yalan söylüyorum. Kimsenin didaktik konuşmalardan ve kitaplardan sahici bir şey aldığını sanmıyorum. O da bir yanılsama. Suya hiç girmeden yüzmede ordinaryüs profesör olma yanılsaması.

Ama insan doğru “yanlış anladıklarından” öyle çok şey anlama potansiyeline sahip ki! Bir acıdan sıçrayan yaratıcılıktan bir damla su yetişiyor bazen imdadımıza. Haberimiz bile olmayan bir susuzluğu gideriveriyor. Bu yanlış anlaşılmalara sevdiğim bir acıya bakar gibi bakmayı öğreniyorum.

Bir derdim var. İçimde. En derinde. Kökü çok derinde. Yüzeyime doğru dallanıyor, budaklanıyor. Her seferinde başka bir şey anlatıyor gibi görünüyorum, esasında ben hep aynı dertten bahsediyorum. Anlaşılmak değil; şahitlik edilmek, var olduğumu hissetmek istiyorum.Şahitlik edilmek ne demek? Bu, tam olarak anlaşılmak değil. Onun sende kendisini seyretmesi, senin şahitlik edilsin diye ortaya koyduğunda, ve şahitlik edenlerde kendini seyretmen demek. Aslında herkesin başka bir sübjektif deneyim yaşadığı karşılıklı bir dokunma hali. Bütününe kimsenin haiz olamayacağı bir gizemli iş.İnsan olmak buna benziyor. Bu tuhaf alem buna benziyor.Bir yanıyla da yanlış anlaşılmaların en şahanesi bu! Temas edip de yanlış anlayan her bir insanın iç aleminde bu yanlış anlama tam da ihtiyacı olan yanlış anlama. Biz bile neyi neden yaptığımızı her seferinde farklı şekillerde hikaye ederken, hangi gerçekliğe “Hah bu mutlak doğru.” diye tutunacağız?

Sakın Unutmayın Beyler: Kadınlar herşeye iki kere üzülür
Hepimiz kadınların daha duygusal erkeklerinse mantıksal kararlar aldıklarını biliriz. Bu konuda şöyle hayali bir öykü oluşturabiliriz: Berber Uğur’un karısı ölmektedir ve eşinin hayatını kurtaracak bir ilaç vardır ama bu ilaç çok pahalıdır. Uğur’un  da bu  ilacı alacak parası maalesef yoktur. Eczaneye gider, eczacı Derya’ya  bu durumu anlatır ve “Param yok” der. Bu durumda eczayı Derya  ne yapar? Ya da diğer bir soru olarak bu durumda berber Uğur ne yapmalıdır? Eczacı kadın ilacı karşılıksız verir mi? Vermezse berber Uğur’un çizeceği yol ne olabilir? Satırları okurken herkesin bir senaryo oluşturduğunu duyar gibiyim ama olaya cinsiyetler açısından bakıldığında, ikilem durumlarında kadın ve erkeklerin tepkileri farklı olmaktadır.
 
Bu tür ikilemler erkeklerin önüne geldiğinde kararlarını ilacı çalmak-çalmamak, hayat kurtarmak-kurtarmamak, mala mülke değer vermek arasındaki somut kavramlar üzerinden ele alırlar. Kadınlar ise verilecek kararın insanlar arasındaki kişisel ve duygusal bağları nasıl etkileyeceği açısından değerlendirirler. Erkek ve kadınlar böyle bir çatışmada, içlerinde farklı sesler algılarlar.

Kadınlardaki kararlar, başka insanları önemseme ölçüsünde güdülenirken, erkeklerde ise davranış somut bir kavram olan adalet üzerinden şekillenir. Bu durumun sinirsel beyin temelindeki yapı yine empati kurma becerisidir. Genel olarak tüm kültürlerde kadınlar savaş ve avlanma gibi şiddet içeren etkinliklerde yer almazlarken (Homeros ve Hesiodos’un bahsettiği, Samsun’un bugünkü Terme ilçesi ve o dönemdeki Temiskira bölgesinde yaşayan Amazon kadın savaşçıları saymazsak genelde savaşçı askerlerin tümü tarihte erkeklerdir) çocuk ve hasta bakımı gibi daha özverili işlerde sabırla çalışırlar.
 
Kadınlar hem iyi hem kötü insanla empati kuruyor
Kadınların evrensel şefkate önem verirken, erkeklerin adalet ve dürüstlük kavramı ölçülerini esas alıyor. Bu, erkek ve kadın beyinlerindeki empati farklılığının bir gerçeğidir. Bir kadın dürüst olmayan birisini cezalandırabilir ama onun acısını da paylaşabilir. Erkek ise acısını paylaşmadan onu cezalandırır. Bu anlamda kadınların asker veya kanun uygulayıcıları olmaları duygusal empati kurma yüksekliklerinden dolayı sakıncalı görülebilir. Ancak farkı baştan kabul eden bir kadın için, erkek gibi bir değerlendirme yapmak zor değildir.

Erkekler sadece iyi insanla empati kuruyor
Kadınlar böyle bir durumla karşı karşıya bırakıldıklarında, yani hem iyi adamı hem de kötü adamı acı içinde gördüklerinde beyinlerinde aynı alanların (ön singulat ve insüler beyin bölgesi) ışıl ışıl çalıştığı tespit edilmiştir. Bunun diğer bir ifadesi şudur: Kadınlar hem iyi hem de kötü adama kuvvetli biçimde empati göstermişlerdi. Erkeklerde ise oldukça farklı bir beyinsel durum tespit edilmişti. Erkekler iyi insanların acı çektiklerini gördüklerinde kendi beyinlerinde acı çekme alanlarında çalışmanın ortaya çıktığı yani acı çeken iyi insanla empati kurdukları tespit edildi. Buna karşın erkekler kötü adamların acı çektiklerini gördüklerindeyse beyinlerindeki başkasının acısını hissetme alanlarında hiçbir çalışma gözlenmedi. Kötü olduğu kabul edilen adamların acı çektiğini gören erkeklerin beyninde acı algılayan alanlar sessizliğe bürünmüştü. Kadınların aksine erkekler, kötü adamların kaderleriyle ilgilenmiyor gözüküyorlardı. Bundan daha da ötesi, erkeklerin dürüst davranmayan kötü adamların cezalandırılmasından keyif aldıklarını gösteren, beynin ödüllendirme sisteminde devreye giren bölgelerin çalıştığı ortaya çıkmıştı. Buradan çıkan basit sonuç, empati kurma yeteneği açısından kadınlar ile erkekler farklı beyin örüntüsüne sahiptir ve kadınlar empati duygusunu yani başkasının acısını daha iyi anlayabilmektedirler.