17 BİN 480 ÖLÜ, 23 BİN 781 YARALI…
Bunlar resmi raporlara göre rakamlar.. Ya sonrası..? Akıllandık mı..!!!
“Deprem değil, bina öldürür…” gerçeğinin üzerinden yıllar geçti. Acı ise, aynı… Unutulmayacak yiten canlar.. San ki kapı çalacak, açıldığında enkaz altında kalıp, öldüğüne bir türlü inanılmayan anne baba, çocuk çıkacak karşısına insanın… Böylesi bir bekleyişe kapılan o kadar çok isim var ki cennet yurdumda..
Özetle; Yine GELDİ a kara tarih ‘17 AĞUSTOS…’
BİR ÇOĞUMUZ İÇİN; ‘ FELAKETİN GÜNÜ…’ tam da o gündü malum..
Bir gece yarısıydı. Önce hafiften hissedildi, sonra saniyelerce devam etti hem de şiddetlenerek. Bir türlü geçmiyordu saniyeler, sanki saatler sürdü o anlar.. 7.4 ‘ tü rakamsal anlatımı facianın,
Koca koca binalar, yerle bir oldu, kimi yerde kırılan fay yuttu dev binaları. Hem de, birinci katan, 6. Kata dek..
Durdurulamaz ve de önlenemez Dahası, öncesinde tahmin edilemez bir felaket Deprem..
Ve bilinen bir diğer detay.. Ülkemiz deprem kuşağında. Ve elbet Çanakkale..!!!
Bilime göre Doğal afet olan Depremin nedeni faylar, öylesi kuşatmış ki şehrimi, dört bir yanında sanki örümcek ağı iç içe duran ölümcül hatlar…
Adı doğaldı da, beklenmedik anda gelişi ve binlerce yuvayı yıkıp, binlerce can’dan, can koparması ve sonrasında halen süren travması. 7.4 ‘ lük Marmara Depremi..
Adını duyması bile ürküten bir gerçeğimiz depremin, ne vakit vuracağı şüphesiz ki bilinmiyor.. Bile bile beklenen, oysa ki hiç istenmeyen Deprem….
Hem onunla yaşamak zorundayız, hem de bile bile çaresizlik.. Ne acı şey değil mi?
17 Ağustos sonrası, bilmem kaç tür yönetmelik gereği, dayanıklılığı hat safhada olması için bina inşasına izin verilmesi bir yanda, bir yanda da ha çöktü çökecek kaygısını bile bile içinde süren hayatların olduğu milyonlarca bina.. Bile bile lades gibi..!!!
Vakti bilinmez, geliyorum dediği ise bir türlü anlaşılmaz olayın adı maalesef ki Deprem..
Ve akla geldiğinde, fırtınalar koparan zihinde..Korkusu hep hissedilen..
Kısacası , ansızın canımızı alabilecek zorunlu gerçeğimiz şu Deprem. Ve biliyoruz ki, bir gün yine yoklayacak, sıkı binalar yerinde kalacak, diğerleri yerle bir.. Bu gerçeğe karşın, ne durumdayız peki?
Alınacak tedbirler ile başta can, sonra mal kaybını önlemek mümkün denilse de, ecel geldikten sonra hepsi traş. Ecel gelmiş, baş ağrısı bahane misali..
O kara günü hatırlatıp, acı yüklü anıları tazelemek değil elbet amacım. Olduğu vakit dilimizden düşmeyen, korkusunun önüne geçemediğimiz, onunla yaşamak zorunda olduğumuz isim olsa da Deprem, önlem almak mümkün.. Peki ya biz?
Eskiden dillenen şekliyle Zelzele. Ve hatta süyeklerin tabiri ile, ‘Hareket oldu..’ denilerek, hissedildiğinde hemencecik dile gelen felaket..
Ne zaman bir yenisi olsa, günlerce gündemimizde kalan tek konu başlığına dönüşse de Deprem, bir vakit sonra, tak diye unuttuğumuz oluveriyor.. Oysa ki, mecburi iç içe yaşamak durumunda kaldığımız bir olay şu Deprem..
Her gerçekleştiğinde dilimizden düşmeyen, sonra hayatımıza girdiği gibi aniden çıkıp giden bir meselemiz ise, düşünmek gerekmez mi sahi uzun uzun!!!
Beceremiyorsak düşünmeyi, hiç akla getirmemek gerek o halde bazı şeyleri.. Olduğu yere varır diye geçip gittiğimiz pek çok konu gibi, Deprem’de bir vurdumduymazlığımızın diğer türü ise, yapacak ne olabilir ki sahi???
Kentsel dönüşüm sayesinde, dayanıklı binalar inşa edip, minimuma indirilmesi planlanan beğeni de toplayan can ve mal kaybının önüne geçme düşüncesi bir yanda, bu düşüncenin Çanakkale’de halen hayata geçirilememiş olması ise diğer yanda ise, bunu da ayrıca sorgulamak gerekir ki, artık ne çare..!!! Başlamadı ki o proje, çare olsun.. Değil mi yani..!!!
Çanakkale’nin akla geldikçe gündemine giren ve sonra da bir anda kayıplara karışan meselesi kentsel dönüşüm için, o dönümü bekleyen adreslerdekilere ne zaman bir şey sorulsa, bir sor bin ah işit meselesine dönüştü Kentsel Dönüşüm.
Uzun lafın kısası; Dönüşmemiş proje ve de üstelik bu kentte!!!
Ne zaman geleceği bilinmez deprem her vakit kapıda ise, artık ne çare..!!!
Kentsel dönüşüm meselesi de, tıpkı deprem gibi, çat kapı gündeme geliyor, sonra tak diye günde dışı.. Her seferinde bir garip kırmızı kart görüyor adeta balaması hep beklenen hayli mantıklı proje.
Kaybettik, hükümsüzdür ilanı çıkıverse, kimse beklemez ya neyse…
Bir unutulmaz vakit olarak, yakın tarihimize geçen ve en unutulmaz gün olarak hafızalarımıza kazınan 17 Ağustos diyerek, acı hatıraları yaşatmak niyetinde değilim de, dile getirmeden de olmuyor be kardeşim..
Hatırda tutmak gerekiyor bazen ha geldi ha gelecek diye beklenilenleri.. Tutmalı ki gündemde bazı meseleleri, belki çözüm gelir rahat bir nefes alır Knetsel Dönüşümü beklemekten yorulmuş mahallelili..
Bende bazen laf ediyorum, anlayan biri gele.. Gele ki, Çanakkale artık bir oh-be çeke..