Kalkıyor bir Yunan gazetesi manşetini Türkçe atıyor, detaylarında greek dilinde yazıyor.
Kalkıyor bir Yunan gazetesi manşetini Türkçe atıyor, detaylarında greek dilinde yazıyor.
Bakıyorsunuz, manşeti hakaret.. Bu durumda tepkisiz kalırmıyız hiç. Elbette kalmadık.
İletişim Başkanı Altun, Cumhurbaşkanı Erdoğan’a hakaret eden Yunan gazetesine kınadı. Dahası tepkiler de var elbet..
Misal, ben de tepki verecim lakin korkuyorum.. Neden mi, Kapıları açtığımız günlerde, hani Avrupa’ya insan seli başlattığımız aylarda, Yüce Devletimin beni ayakta alkışlatan kararından bahisle, Komşuya yönelik bir başlık atmıştım. Manşetten..
O başlık Yunanı hedefe alıyordu. laken müstehcen bulunduğundan ceza yedik iyi mi..! Şimdi yine bir cümle kurup, yine Yunanı hedef alacağım fakat, aynı cezayı yememek adına korkum.. Yoks ne korkayım boş yere..
Yunan mevkidaşı Stelios Petsas’a bir mektup gönderen İletişim Başkanı Fahrettin Altun, Yunanistan’da bir gazetede Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’a hakaret edilmesini en sert biçimde kınadığını belirtti.
Yunan hükümetine bu utanmazlığın sorumlularından hesap sormaları çağrısında bulundu.
Altun, mektubunda, “Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti adına, aşırı sağ bir yayının ön sayfasında Cumhurbaşkanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan’a yönelik hakaretlerin yayımlanmasını en güçlü biçimde kınıyorum” ifadelerini kullandı.
Daha neler söylenirdi ya bu utanmazlığın karşısında, neyse. Bir de düşündüğümden dolayı müstehcen bulunup, öyle değerlendirilir düşüncelerim, ceza meza yerim yeniden bizim yetkili makamlardan.. (Aman ha Erdem sus konuşma ve de düşünme..) Diyor iç sesim de, konuşmadan olur mu hiç..l Bree kendini bilmez komşu.. Bardağı taşırdın demedi deme...
Sayın İletişim başkanı Altun’ un; “Sorumlulardan hesap sorulmalı” vurgusunu alkışlıyorum bendeniz..
Türkiye’nin, Yunanistan Dışişleri Bakanlığının dün yaptığı açıklamayı memnuniyetle karşıladığını belirtiyordu önce sayın Altun, sonra da;
“Öte yandan bu tür hakaretlerin Yunan Ceza Kanunu’na göre cezaya tabi olduğunu vurgulamak istiyor; Yunan hükümetini bu utanmazca ve acınası hareketin sorumlularından hesap sormaya çağırıyorum” diyordu net şekilde.
Dahası da vardı dediklerinin. Misal; “Bu ne basın özgürlüğü ne ifade hürriyeti” şeklindeki çıkışı..
İletişim Başkanı Altun, mektubunda, “Yabancı bir lidere hakaret etmek ancak çaresizliğin ve mantıktan yoksunluğun bir işareti olabilir.
Bu, ne basın özgürlüğünün ne de ifade hürriyetinin kapsamına girmemektedir” vurgusunu yapıyordu özetle..
“Yunan hükümeti, Türk gazetecileri korkutma girişimlerini engellemeli” şeklindeki bir sözü daha vardı ki sayın Altun’ un, bu da aklıma Türkiye’de görev yapan yabancı uyruklu gazetecileri getiriyordu an itibari ile. Biz böyle mi yapıyoruz birilerine..!!! Bu ne terbiyesizlik bree komşu..!!!
İletişim Başkanı Fahrettin Altun, “Bu vesileyle, Yunan hükümetini, aralarında TRT ve Anadolu Ajansı çalışanlarının da olduğu Yunanistan’daki Türk gazetecilere yönelik sürekli ve tehlikeli korkutma çabalarının daha fazla gecikmeden engellenmesi için gerekli adımları atmaya çağırıyorum” ifadesini de ayakta alkışlamaya başladım, halen de sürüyor…
“Yunanistan’daki sorumsuzca yayınlar, barışa hizmet etmiyor” şeklindeki ifadesi de geçiyordu sayın Altun’ un mektubunda.
Ve o ifadeler tam da şöyle geliyordu; “Doğu Akdeniz’ de diplomasiye ve adil bir çözüme defalarca şans veren ve ülkemizde birçok Yunan gazetecinin serbestçe çalışabilmesinden gurur duyan Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti, ne gazetecilerin taciz edilmesinin veya hedef alınmasının ne de Yunanistan’daki bazı yayınların sorumsuzca davranışlarının, barış davasına hizmet etmediği kanaatindedir”
Bir gerçek daha nasıl dile gelebilirdi ki ayrıca. Daha da ne denir tam olarak bilemedim..
Bu arada, AK Parti Sözcüsü sayın Çelik: “Bu alçak ifadeler o politikacıların alnına yapışır” diyerek veriyordu bir okkalı tepki.. Pek de güze bir ifade ile özetleniyordu aslında yaşanılan.
Başkent gündemine göz atıp Yunanı terbiyesizliğine ilişkin denilenlere bakıyordum ki, sayın Çeik’ in bu sözlerini okudum bir haberde.
Abonesi olduğumuz İHA’ dan, meslektaşım Derya Yetim kaleme alıyordu o haberi.
Ve şöyle başlıyordu ilk satırlar;
-AK Parti Sözcüsü Ömer Çelik, “Yunanistan’da bir gazetenin Cumhurbaşkanımıza dönük çirkin ve alçakça ifadelerini şiddetle kınıyoruz. Bu alçakça yayınların arkasında bazı Yunanlı politikacıların Türkiye hakkındaki zehirli dili var. Bu alçak ifadeler o politikacıların alnına yapışır” ifadelerini kullandı.
Sonra haberin devamı, kaleme alınanlar geliyordu. Şöyle ki;
-Bir Yunan gazetesinde Cumhurbaşkanı Erdoğan’a hakaret edilmesine yönelik sosyal medya hesabından paylaşımda bulunan AK Parti Sözcüsü Ömer Çelik, şu ifadeleri kullandı:
“Yunanistan’da bir gazetenin Cumhurbaşkanımıza dönük çirkin ve alçakça ifadelerini şiddetle kınıyoruz. Bu alçakça yayınların arkasında bazı Yunanlı politikacıların Türkiye hakkındaki zehirli dili var. Bu alçak ifadeler o politikacıların alnına yapışır.
Türkiye hakkında alçakça ifadeler kullananlar, Yunanistan’ı sadece silah satılacak bir sömürge pazarı gibi görenleri saygıyla karşılıyorlar. Türkiye’nin iyi komşuluk yaklaşımına düşmanlık ediyorlar. Yunanistan’a Afrika’daki eski sömürgeleri gibi davrananları dost zannediyorlar.
Bazı Yunanlı politikacılar ve alçak ifadeleri kullanan basın organları kendi ülkelerini böyle zavallı duruma düşürüyorlar. Cumhurbaşkanımız hakkında kullanılan alçak ifadeleri Türkiye düşmanı Yunanlı politikacılara iade ediyoruz.”
Haber böyle id kısacası. Şimdi sıra geliyor bana, diyorum ki;
Komşu neden böyle densizleşti, neden böylesi bir şımarıklıkta, bilen biliyor da.. Bu ilk değil, son da olmayacak belli.. Yani kısacası, bence; ‘Bardak taştı, bundan sonrası malum..’
Kendi kendilerini gazlayıp, kendilerini dev aynasında görenlerin hesabı bir edğil, kaç kez kesildi. Birileri hesap kestirmekten neden ise sıkılmıyor. Sanki alışkanlık yaptı çekilen Osmanlı şamarı..
Ne denize döküldüklerini anımsıyorlar, ne de koca koca gemilerinin batırıldıklarını. İnadına tekrar derdinde birileri.. Sorun da yok aslında, itinayla her seferinde şamarı basar, dersi tekrarlarız.. Yapacaklarımızın teminatı, yaptıklarımız ne de olsa..
Birilerinin acizlikleri hat safhada bu aralar.Tarih yazanların, yazdırdıklarını bi okusalar, belki akıllanacaklar da, okumaktan değil, yaşamaktan yana birileri..
Sıkıntı yok, Yaşatırız yine. Yaşatırız vesselam..