Belki tuhaf gelecek.. Olsun… 

Belki tuhaf gelecek.. Olsun…  Dünyanın en büyük köprüsünün yapımının gerçekleştiği ve hızla ilerleyen adrese, sanki bizler kulak kapadık, göz yumduk.
Çok ilginç, öyle enteresan sorunlar dile getiriliyor ki bu cennet köşede, diyorum ki biz bunları nasıl duymadık..
Örnek ver deseniz, hangisi diyerek söze girer, sonrada dakikalarca sıralayabilirim.. Lakin, şu an buna da gerek yok..
Madenler mi desem, madenlerden kaynaklı sorunlar mı? Bu sade bir örnek..
Dahası ne konular ne konular...
Mesela, ‘Başkanlık gitti, Belde Başkanlığı geldi..” meselesi var ki, komik mi komik…
Diyeceğim o ki Lapseki; “SİZ ANLATIN, BİZ YAZALIM…”
Hem de, SORUN VE SIKINTILAR İÇİN, SENEDE BİR DEĞİL, HER GÜN…!
Sokak buluşmaları, kıraathane sohbetleri ve dahası.. Ne yalan söyleyeyim, aylardır mesken tuttuğum bizim daimi adres ‘Nar’da’ işittiklerim öyle gülümsetiyor ki bendenizi, şaşa kalıyorum bazen kulaklarıma inanamıyorum..
Serzenişli sözler dile gelir iken, bir kıdemli Çanakkaleli demişti, şimdi hatırladım.. Ne gülmüştü önce, sonra da ne düşünmüştüm hayretle.
Şöyle diyordu üstat; “Bir avuç coğrafyayız. Sağdan ölçsek aynı, soldan ölçsek aynı.. Ölçü birimi değişmiyor, mesafe hep ayını kalıyor da, sorunlar acaba neden çözümlenemiyor?”
Sahi, bir avuç kutu gibi şehrimiz gibi, aynı ölçü birimlerinde dile gelebilecek ilçelerimizin sorunları üzerine fazla değil, bir iki saat planlama yapılsa, öneriler dinlense, çözümler jet hızıyla çıkmaz mı?
Biz mi öteliyoruz, olur bir gün diye, yok sa, birileri mi?
Yılan hikayesine dönmüş konular gibi,  şehir efsanesine dönüşmüş mevzuular,  çok derinde de ondan mı acaba görülmezliği..
Aynı iş kolunda iki adresten birine gösteriliyor da bir baba tepki, diğerine neden gösterilmiyor acaba diye düşünmeme neden bir konuya da yanıt arayacağım Lapseki’de, umarım haklı gerekçeler görürüz de, yine “ŞAKA MI BU..!” demeyiz inşaallah…
Uzun lafın kısası, vatandaş konuşacak, biz dinleyeceğiz.. Dertlerle dertleneceğiz.. Vay halimize ki,  vay…
SAKIN HASTA OLMAYIN…
Malum, ölümcül virüs ile mücadeledeyiz..  Peki ya, normal grip ve nezle olur isek ne olacak?
Bu soruya yanıt olacak bir hikayeyi işittim..  Anlatayım mı..!
Orta yaş üzeri bir Çanakkaleli, Ateşi var, biraz da kırgın vücudu.. Önce gidilen adres özel hastane,  çünkü en yakın orası..
Sonra, ‘biz olmaz, hastane..Pandemi” diye gösterilen adrese yolculuk..
Neyse, denilen üzerine Pandemi’ nin yolunu tutuyor orta yaş üzeri Çanakkaleli ve yakınları..
Önümüz kış, hatta düşen ilk yağışlar sonrasında, birden düşen sıcaklıktan kaynaklı olacak, etrafta hapşıran, tıksıran sayısında bir anda yükseliş..
Lafım önce sizlere.. Sakın ha, en yakın adres diye, ilk aklınıza düşen yöne yol almayın. İşittiğime göre, sizi koron sanıp, pandemi’ye yönlendiriyorlarmış..
Bu arada, sakın ha hasta olmayın dememin nedeni tam da bu.. Öksüren, hapşıran, biraz da vücudunda kırgınlık hissedende ilk ala gelen şu illet, yani korona.. Covit-19’ mu desem yok sa…
Adını ezber ettiğimiz, buna karşın halen dahi önlemleri pek ciddiye almadığımız ölümcül virüsten korunmayı sağlayacak maskeler halen çene altında..
Zaman zaman bende öyleyim.. lakin, etrafımda kimse yok iken ateşlediğim cigara ve karton bardakta tercih ettiğim çay’ı ben başka nasıl içeceğim..!
Kimi diyor ki maskeye delik aç.. Oldu.. Görür isem söylerim…
Bu işin şakası yok elbet… Yok da, bu işi ciddiye alan da yok gibi halen.. HES kodu olmayanlar da bir mesele bu arada.
Yok ise HES kodun, toplu taşımaya binemeyeceksin Çanakkale..
O vakit ne olacak?  Bakın önümüz kış, hava soğuk ve yağışlar kapqıda.. Otobüse binemeyeceğin için taban-bay ile yolculuk. Al sana hastalığa yürüyüş..
Grip nezle.. Sonrası, aklına ilk gelen en yakın adresten yönlendirileceğin zorunlu nokta Pandemi..
Bence, HES kodu üzerine de, kodu olmayanlar bir an önce harekete geçmeli. Demedi demeyin.. Otobüs minibüs ve saire, yoksa kodun, binemeyeceksin hiçbir araca Çanakkale…
HES kodu nasıl alınır için internetten yapacağınız küçük bir araştırma sonucu yanıt bulabileceksiniz. Ha, beceremiyorum diyenler var ise, benim genelde adresim belli.
Bilmeyenlere duyurulur; Sabahları Nar simit. Buyurun, beklerim. Çay’ lar sizden, yardımcı olması bendenizden..

BALIK ORDUSU…
Bu kadar balığı aynı noktada bekler iken ilk kez gördüm.. Ben diyeyim milyonlar, siz deyin milyarlar.. O kadar çoklar..
Vallahi şaşakaldım.. Ne çok balık varmış meğer denizde..!!!
Denizler de balık nesli tükendi diyenler, o manzarayı bir görseler idi, “Bu ne yahu..” diye şaşa kalırlardı..
Milyonlarca balık, sanırım gümüş, hepsi de kara kıyıda.. Öğretmen evi ile, Kordon Ziraat arasında, sandalların yanaştığı rıhtımda.. Kara kıyıda hepsi..
Yahu, bu balıklar burada ne arar diye düşünmedim değil.. Küçücükler, öyle çoklar ki ayrıca..
Sonra düşündüm.Açıkta bu türün yiyesi var.Olasılıkla Lüfer girmiş boğaza.. Onca gümüş sığınacak kuytu köşe arayışında ve hooop yolculuk yat limanına..
Arada bir kordonda yürüyün bence.. Denizlerdeki canlığa ayrı bir tanık olun derim.. Kışın habercileri de ağırdan ağırdan gelmişler.. Karameke ve Karabataklar kıyılarda..
Ara ara aklıma gelen bilgileri yazmaya pek alıştım ben son günlerde..Misal, ‘D’ vitamini.. Ölümcül virüs Koronaya karşı bir önlem diyor uzmanlar..
‘D’ vitamini tamam da, bu vitamini aldıktan sonra da güneşe çıkmak gerekiyormuş, bu nedenle de diyeceğim, kordon turları şart diye.. Bol güneş bol vitamin ve gülle güle Korona…
Benden havadisler şimdilik bu kadar.. Lapseki’ den derlenen türleri, hafta içinde paylaşırım, şimdilik hoş çakalın…