Atalar boş laf etmemiş alemde..

Atalar boş laf etmemiş alemde.. Her bir sözün tonlarca ağırlığı var.. Tıp kı; doğru söyleyeni 9 köyden kovarlar sözünde geçtiği gibi..
“Doğrucu Davut…” denilerek bazı durumlardakilere laf çakma meselesi de var ya, o noktada inanın söz etmeyeceğim.. Bazen, tam da bu laflık oluyorum bendeniz..   Pes etmemek için de, adeta bir tür savaş veriyorum..
Dile getirdiklerimiz bir yana, ayyuka çıkmış dedikodulara kulak tıkayan bazı efendiler, aslında büründükleri kimliği verenlere de ayrı bir ihanet içindeler ya, hadi o’na da bir neyse der olduk..
Gün geçmiyor ki, yaşam alanlarımızda etkili sorunlar üzerine şikayet işitmeyelim.. Ne çok muş yahu sorunlar..!
Bir gün biter umudu ile beklemede kalan yüzlerce insanımız, “Bu gün olmaz ise, yarın belki..” demekten vazgeçmeyip, nasıl bir sabır taşına dönüştüklerini alenen ifade etseler de,”Yorulduk artık..” demeyi de ihmal etmiyorlar ara ara..
Bir avuç mahalle, iki düzüne insan ve çözüm bulanamayan meseleler.. Çanakkale insanı sabır küpü yani. İsyan etmiyor, çözülür elbet diyerek inatla bekliyor bir köşede.. İyi şeyler oluyor aslında çevrede..  İyte tam da bu anda, bir nevi azla yetinmede bizimkiler.. Hatta söylüyorlar yekten; “Bak gördün mü, iyi şeyler de oluyor..” diye avutuyor  çevresini.. Savunma halinden çok, örnekleme derdinde bizimkiler..İyi şeyleri cımbızlıyor adeta ve umut saçıyor dile gelen sözler ile bu anlamda etrafa..
Eğri oturup, doğru konuşma meselesi nereden mi geldi benim aklıma? Hiç çıkmıyor ki gardaş..
Yıldızı Parlayan ve daha da parlaması için mücadele edilen bu coğrafyada, onca güzel şeye, hizmete gölge düşüren şeyler o kadar çok ki bu aralar, konuşması gerekenler susuyor, dillerinden her daim zehir akanlar ise bir türlü susmuyor mesela..Bu nasıl bir şanstır sahi?
Dile getirip, söylentilerin yayılması derdinde değilim şahsen.. Ne var ki, öyle çok birikti ki denilenler, hangi birini es geçelim yani..
At içine at içine, resmen şişti yüreğim. Sayfalara sığmayacak kadar mesele birikmiş iken her bir köşede, havlu mu atmalı, gong’ mu çalmalı..!
Yahu bir avuç Çanakkale’ yiz.. Sağdan say aynı, soldan say yine aynı.. Her yüreğin derdi de aynı.. Daha güzel bir Şehir, daha gelişmiş bir coğrafya..
Şehrin sokakları bazen karanlık kalıyor, fotoselli lambalar gün ışığını algılamadığından olacak belki.. Yine iyi niyetle düşünüyor, neden üretiyoruz aslında oluşan karanlığa..
Bir de, arada bir yaşanılanlar asayiş yönünden.. İçimizi yakan o acı haberler.. Neyi paylaşamıyoruz biz sahi..!!!
Fındık kabuğunu doldurmayacak nedenlerden dolayı giden canlar bir yanda, bir yanda daha da acı hikayeler.. Sabrı mümkün olmayacak türden, yaşayanın içini kavuran o tarifsiz kayıplar..
VE DAHASI…!!!
Kanun tanımaz diye dile gelenler.. Örnek mi? Ne örneği istiyorsunuz ki şimdi..! Günlerdir yerel basanın manşetinde yer alan dosyalar.. Bir değil, iki değil, üç değil, onlarca..
Meseleyi işitenin aklına onlarca deli soruyu getirenler, sahi kim bunlar?
Olup biteni aktarır iken,”Aman ha.. Suç işlemeyeyim..!” diyerek, kılı kırk yarıyor adeta kaleme alınmak istenenler.. Bendeniz şahsen, bir değil bin düşünür oldum yazar iken..
Coğrafyasında, yüz binlerce kefensiz Yatan Mehmede kendini borçlu hisseden bir Çanakkale evladı olarak, vallahi yoruldum artık bazı şeyleri düşünmekten.. Yoruldum, o kadar çok birikti ki serzenişler beynimde, hangi birine reset çekeyim..
Bir değil ki işittiğim her gün yenileri ekleniyor üstelik.. Hadi birini unut, birini unutmadan diğeri geliyor, nasıl olacak bu iş.. “Kulak tıka gitsin..”  mi dediniz..! Bunu denemedim mi sandınız siz…!
Derdi Vatan, derdi Bayrak, derdi Millet.. Yani, derdi ÇANAKKALE olunca insanın, kulaklarını tıkasa bile bir an, sonra utanıyor, kendini suçlu hissediyor, bizim nesil böyle ben ne yapaym..
Mesele ÇANAKKALE olunca, gerisi teferruatçıysak, bu da bizim farkımız.. İnanın zaman zaman şikayet etsem de bu halimden kendi kendime, kendime de kızıyorum laf aramızda, hem de hayli sert şekilde..
Başkası etse onca küfrü, kavga ederim. Fakat kendi kendime nasıl kavga ederim? Küfrü eden benim kendime.. ÇANAKKALE isi mesele, gerisi diyorum ya; kesinlikle teferruat bizde..
Şu karşı kıyılara bakıp da, içi ayrı bir titremeyen, Ağustos sıcağında bir anda buz kesen kim olmaz ki bu durumda..
Ya da coğrafyasında  yaşanmış ve her bir günü, kıyamet gününü andırır Çanakkale cephesinde,  destansı Zaferin kazanıldığı o sırtlara bakar iken karlı bir kış günü, kim diyemez ki benim içim yanmıyor..!!!
Heyse, yine uzattım ben diyeceğimi.. Kısa keseyim diyorum da , kesilmiyor ki be kardeşim.. At at içine at, nereye kadar be kardeşim..
Şehitler Coğrafyasının bir yaşayanı, bu topraklarda doğmuş, büyümüş ve bu topraklarda ölümü tadacak biri olarak, ÇANAKKALE’ yi inadına sevmeye, inadına savunmaya ve inadına gelişmesi için uğraş vermeye ant içtik vesselam..
Görülmez edilenleri görünür, duyulmaz denilenleri duyulur, dahası ÇANAKKALE için Avukatlığa devam kardeşim..  
Bu görsele iyi bakmak gerek.. ÇANAKKALE Aslanlarını temsil ediyor bu Abide… 253 bin ölümsüz Şehit Mehmedin yüreği tam da burada atıyor, hele eğilin de bir kulak verin bence..