Gelişmekten korkmayın, ama kendimi geliştiriyorum derken korkulacak bir insana da dönüşmeyin.

Gelişmekten korkmayın, ama kendimi geliştiriyorum derken korkulacak bir insana da dönüşmeyin. Yani tüm bu bilgi yığını arasında kendinizi unutmayın, kaybetmeyin, kafanızı daha da karıştırmayın. Çünkü unutmayın ki, kişisel gelişim artık başlı başına bir sektör. Ve bu sektörün ayakta kalması adına kapitalizm canavarı her şeyi yapmaya hazır. Elbette, bu tartışma sırasında Trump’ın içimize yer eden ‘küresel ısınma aslında yok, bu bir sektör’ başlıklı iddiası akıllara gelebilir. Oysaki, bizim değinmek istediğimiz nokta daha farklı, kişisel olarak gelişmek evet mümkün yani bu gerçeğin var olmadığını iddia etmiyoruz. Ancak, dikkatli olmanız gereken konu, kendinizi kayıtsız şartsız bu ruhani dünyaya emanet etmemeniz; beyninizin sorgulama kısmını kapatmamanız. İşte tüm bu düşünce biçimi kişisel gelişim sektörünün perdesini aralamamıza neden oluyor.
 
Ne zaman kişisel gelişim bir sektöre hatta oldukça kar eden geniş bir iş alanına dönüştü dersiniz? Çok zor olmadı aslında; bir tutam motive edici söz, 2-3 damla ruh halini değiştiren öneri ve hokus pokus diyerek alınan derin bir nefes…
 
 
Kelimelerin gücü adına
Yaklaşık 15 yıl önce hayatımıza giren kişisel gelişim kavramı, önceleri tek tük kitap olarak varlığını göstererek ciddi bir tehdit unsuru oluşturmuyordu. Ama bugün, sağım solum önüm arkam sobe şeklinde etrafımız sarıldı. Üstelik bu konuda kendilerini uzman addeden kişilerin ellerinde çok güçlü de bir silah var; kelimeler. Sözcükler yeri geldiğinde dünyadaki en güçlü silahtan daha etkili olabilir demişler zamanında. Tam da bu yüzden toplum içinde yüksek sesle dile getirilemeyen, konuşulmaya çekinilen ne varsa kişisel gelişim başlığı altında masaya döküldü; özgüven sorunu, zamanı verimli kullanma, kilo verme motivasyonu, dikkat eksikliği, iş hayatındaki başarı, ilişkilerdeki istikrar… Kişisel gelişim uzmanlarına göre bu mevzuların hepsinin ortak bir noktası bulunuyordu; sorunun çözümü kendi içimizde saklıydı. Yapmamız gereken iş çok basitti. Bu son kelime herkesi büyüsü altına alan şey oldu aslında. Sorunlarımızın çözümü basitti. Kim bu söyleme kayıtsız kalabilirdi ki? İşte böyle başlayan kişisel gelişim serüveni insanları mürit seviyesine ulaştırana dek etkisi altına almaya devam etti. Gerçek olan rüyalar, başarı öyküleri, mükemmel ilişkiler, gökten yağan paralar, iç huzura ve mutluluğa erişme… Gerçekten de rüya gibi bir yolun kapısını aralıyordu kişisel gelişim alanı. Ta ki, insanlığın zayıf tarafını sömürmeye dayanan bir sisteme, bir para kazanma mecrasına dönüşene dek. Sonrası ne mi oldu? Kısaca özet geçelim; başarı hikayeleriyle dolu albenili bir vitrin sunan kitaplar, anlatılanların etkisiyle kapıdan çıktığımız an yeni bir hayata başlayacağımızı vadeden seminerler ve hiçbir şeyin rastlantı olmadığına evrenin görev başında olduğuna inanan uzmanlar… Aslına bakarsanız okuduktan sonra bir anda hayatımızın değişeceğine bizleri inandıran kişisel gelişim kitaplarının sonunda çoğumuzun hayat görüşü gerçekten de değişiyor. Nasıl mı? Şöyle ki, iyi niyetli bir bakış açısıyla okumaya başladığımız satırlarda adeta formül haline dönüştürülmüş tavsiyeler sonuç vermeyince karanlık tarafa geçmemiz çok uzun sürmüyor. Oysa bu tip konularda işin sırrını oluşturan zaman ve sabır birleşimi satır aralarında verilmese şüpheci yaklaşım oranı da aza düşürülebilir. Elbette ki tecrübeli ve bilgili ‘hayat koçları’nın sağlayacağı yardım tartışılmaz. Bunların hiçbirine ihtiyacınız olmadığını, kendinizi en iyi yine kendinizin bildiğine ikna olmuş da olabilirsiniz. Bu durum birazcık da psikoloğa gitmeye ikna olma sürecine benzeyebilir. Sadece bu yola baş koyduysanız, süreç boyunca ipleri evrene teslim ederken cebinizin de hızla boşalmadığından emin olun.
 
Rüyadan uyanın!
Kişisel gelişimin uygulama ve sonuç alma grafiğinin parayla bağlantılı olarak artış göstermesi de bizi düşündüren nedenler arasında yer alıyor. Keza bu işin özünde maddiyat asla olmamalı. Tabii ki, bedavaya sakız bile yok ancak kişisel gelişim adına sunulan tüm seçeneklerin artık lüks kategorisine giren birer hizmet haline gelmesi de sorgulama yapmayı kaçınılmaz kılıyor. Bazı özel etkinliklerin estetik ameliyatla eş değer olması ya da özel kulüpleri andıran bir gizlilikle sadece belli insanların seçilerek katılabileceği aktiviteler haline dönüşmesi samimiyet ve gerçeklik kavramlarını konunun tam ortasına dahil ediyor. Oysa, bu hizmeti veren kişi, kurum ya da her türlü mecra kar gütmek amacıyla bunu yapmıyor olmalı. Elbette tüm bu yazılanlar kişisel bir yorumdan ibaret diyebilirsiniz ancak hanginiz ciddi bir eleştiri unsuru oluşturduğunu inkar edebilirsiniz ki? Tartışılmaya değer bir başka konu ise, katıldığı 1-2 seminer sonunda aldığı sertifikalar ile kendini bu işin uzmanı ilan eden kişiler. Kolay para kazanmanın yolunun buradan geçtiğine aklı yatan bir güruh, kişisel gelişime gerçekten gönül verenlerin yumuşak karnına isabet eden bir atılım ile kolları sıvıyor. Böbürlendikleri sertifikaları ile kendilerine paket program bir kariyer yaratan kişilerin aklınızı karıştırmasına izin vermekten kaçının. Bunun yolu da elbette kişisel gelişim konusunda bir fikir ve yargı edinecek kadar bilgi ve donanım sahibi olmaktan geçiyor. Sonrası kolay, kimin sektörden pay çıkarmaya çalıştığını kimin gerçekten insanlara hizmet için bu işi seçtiğini kendiniz göreceksiniz. Takdir edilmesi gereken şey ise kişisel gelişim sektörünün reklam ve PR çalışmalarının ne kadar başarıyla yürütüldüğü aslında. Öyle bir destek ve tanıtım yapıldı ki bu sektörü ayağa kaldırmak adına, artık geri dönüşü olmayan bir noktaya varıldı. Keza son dönemde tüm medyanın ilgi odağı haline gelen Metin Hara-Adriana Lima aşkının bile reklam olabileceğinden şüphe edildi. Zira şüphe edilmeyecek gibi de olmayan ilişkiye dair Metin Hara’nın kişisel gelişim adına seçtiği ‘yol’un altını hiç doldurmayacak tatta yaptığı açıklamalar tuz biber oldu. Konumuza dönersek işin özeti şu aslında, nasıl ki gençlik iksiri olduğu iddia edilen kremler, üç günde rapunzele dönüşeceğimizi vadeden saç maskeleri ya da selülitleri iki haftada ortadan kaldırarak Kızıl Deniz’i yarma mucizesine denk geldiği söylenen ürünler varsa kişisel gelişim sektörü adı altında da ‘ya tutarsa’ hesabı ortaya dökülen birçok kitabın, televizyon programının, seminerin ya da kendini derviş ilan eden kişilerin varlığı konusunda tetikte olun. Sonuç şu ki; elbette bu alana kendini adamış birçok uzman ve bilim insanının çalışmalarını göz ardı etmemek gerek, elbette her bir kitap, meditasyon ya da nefes çalışması için faydasız ve kandırmaca demek çok büyük bir hata ve haksızlık olur ve elbette ki daha iyi daha kararlı ne istediğini bilen ve hedeflerinin peşinden giden bir insan olmak gerek.
Ancak en önemlisi, iş tüm bu dünyanın ne kadarının gerçek ne kadarının bilimselliğe dayanmadan para tuzağı olduğunun ayırdına varmaktan geçiyor.
Bol şans.