Dün, Güne noktayı atar iken bahsettim, bu gün söz edeceğim diye..

Dün, Güne noktayı atar iken bahsettim, bu gün söz edeceğim diye..
Dünyanın başındaki püsküllü beladan yola çıkıp yazılanlar, çizilenler.. Sözde hikayeler ve verilen saçma sapan mesajlar..
Bir başka pencereden bakınca denilenlere, insan daha da bir dellenmiyor değil kısaca..
Bu da neyin nesi şimdi?  Paylaşım rekoruna koşan o denileni,  sinir bozucu şu cümleye acayip taktım kaç gündür.. “50 YAŞ ÜZERİ HERKESİ ÖLDÜRÜN…!”
Ne saçma bir başlık altında, ne gereksiz bir mesaj veriliyor aslında.. Komik mi şimdi bu..!!!
Ne demek yahu; "50 YAŞ ÜZERİ HERKESİ ÖLDÜRÜN…”
Hikaye yazacak ya birileri.. Kimilerinin de pek  umurunda…!
Hikaye başlıyor şimdi sıkı durun; “Padişah Emridir. Tüm diyardaki 50 yaş üstündekiler toplanacak ve infaz edilecektir.”diye..
Verilmek istenilen mesaj, aslında bir yandan bakılınca, bir anlam taşıyor da, neyse…
 Padişah emrinden söz edilen hikayenin devamında; “Gençlerden biri, babasını  samanlıkların altına özel yaptırdıkları sığınağa saklar. Diyardaki tüm 50 Yaş üstündekiler toplatılır ve infaz edilir. 
Padişah uyanıktır. Bakar ki bir direniş olmamıştır, hatta babalarını kendi elleriyle teslim edenler bile olmuştur...  
Aradan bir süre geçtikten sonra, padişah ‘kırk ile elli yaş arasındakileri deniz kenarına toplayın’ der, toplarlar.
Padişah; ‘size üç gün süre. Üç gün sonra geleceğim bana kumdan tespih yapacaksınız eğer beceremezseniz hepinizin başı kesilecek’ der.”
Hikaye uzayıp gidiyor.. Aklıma da, haliyle deniz kenarı cennet köşesi şehrim geliyor.. Çanakkalem..
Neyse uzatmayayım, sosyal medyadan alıntı olarak değerlendireceğim bu paylaşım rekoruna koşan yazının devamı şöyle sürüyor;
“Bir gün geçer kumdan tespih yapmak ne mümkün.  İkinci gün geçer hiç bir şey yapılamaz. 
Üçüncü günün akşamı babasını sakladığını bile ölüm korkusundan unutan genç adam, koşar babasının yanına durumu anlatır...
Baba oğlunu dinler ve mevcut durumdan çıkış yolunu söyler...
Süre bitmiştir. Deniz kenarına toplanırlar Ortada tespihten eser yoktur.
Cellatlar hazırdır. Ahali korku içinde kimisi eşinin, kimisi babasının, kimisi abisinin, kimisi en yakınının infaz kaygısı içinde... 
Padişah Alana infaz emri için gelir. 
‘Verilen süre doldu görevi yerine getiremediniz’ der ve tam Cellatlara infaza başlayın diyecekken;
Babasını gizleyen adam, padişaha tüm ahalinin duyacağı ses tonuyla seslenir; 
‘Padişahım biz bu görevi yerine getirirdik, lakin bir sorun niye getirmedik’  der. 
Padişah; olmayacak bir şeyin cevabı da olamayacağını bildiği için, alaycı bir edayla ‘söyleyin bakalım neden yerine getiremediniz’ der. 
Genç adam cevap verir. ‘Hünkarım biz çok düşündük kumdan tespih taneleri yapmak zor değil. Lakin bunun İmamesi nasıl olacak? Padişahımız ya beğenmezse... Siz bu konuda tüm diyarın en iyisisiniz 
İmameyi siz varken bizim yapmamız ne haddimize... Siz İmameyi yapın biz de taşları etrafına hemen diziverelim’ der. 
Padişah çok zor durumda kalmıştır. 
İnfaz emrini veremez, mecburen; ‘Tamam sizleri afettim’ demek zorunda kalır.
Döner kurmaylarına; ‘hani hepsini öldürmüştünüz bunların? Saklanan tecrübeli birini  gözden kaçırmışsınız!’ der...”
Hikayenin içinde, üretildiği öne sürülen, bence doğal ve her yüz yılda bir kendini gösteren ve bu kez adı Korona olan, hepimizin yaşadığı şey, yan salgın ya, neyse..
Sözüm ona bir tür algı yapılacak, insanlar da paylaşa paylaşa yayacak.. Konu bence, virüsten de tehlikeli.. Yakında aşılar devrede.. Ve birileri, bence kafa bulandırma derdinde..
Sözde hikayenin bir kısmını sildim attım. Bu kısma ise ayrı bir dikkat kesildim..
Şöyle geçiyordu ifadeler; “ Virüs yaşamımızı ve dünyamızı alt üst eder iken diğer tarafta hedef aldığı kitle, yaşamımızın aslında en kıymetlilerimiz olan, hafızamız olan, bir sözleri ile bizi yaşatacak ya da kırk yıl ileri götürecek olan tecrübelilerimizi hedef almakta. 
Maalesef öyle bir psikolojik duruma geldik ki; neredeyse virüsün sebebi ilan edeceğiz onları. İşte bunu onlara yapmayalım, onları incitmeyelim... 
Tıpkı Babasını gizleyen evlat gibi onlara çok kıymetli olduklarını, onlara çok ihtiyacımız olduğunu, onlarsız bu karanlık yoldan çıkamayacak olduğumuzu ve onları çok sevdiğimizi hissettirelim.
 Ve şunu unutmayalım; onları feda edersek sıra bize gelecek .”
Bu son bölüm, hepimizin büyüğü için düşünmemiz gerekeni anlatıyor ki, bu noktada bu son bölüme, itiraf edeyim, ayrı bir bayıldım..
 
Bir de, bir okkalı söz geliyordu hikayenin sonlarına doğru. Ne yalan söyleyeyim buna da ayrı bi bayıldım..
Şöyle deniliyordu hikayenin sonunda; “Çok krizler yaşadık hayatımızda lakin;  babam ve anam hep bir yol bulur bizi çıkarırdı. Biz onları gözden çıkaran ne İngiliz ne de İtalyanız.
Sıkı sıkı sarılın korkmayın onlar bizim olsa olsa PANZEHİRİMİZ olur.  Yeter ki biz onların VİRÜSÜ Olmayalım. Evinde kal’ dan önce;  BİZİMLE KAL DEME VAKTİDİR.!!!”