Size de oluyor mu bazen Zeki Mu¨ren’in sesi kulaklarımda...
Size de oluyor mu bazen Zeki Mu¨ren’in sesi kulaklarımda: “Sevgilerden nakışlarla, mutlu mutsuz bakışlarla; kalpten kalbe akışlarla, alkışlarla yaşıyorum!” Etrafta boynu bu¨ku¨k, arabesk bir hu¨zu¨n dalgası; uzak diyarlardan, yok yok yan masadan maskenizin altına su¨zu¨len bir duman kokusu… Ancak bir kamyonun arkasına yaraşacak kadar silleli bir cu¨mlenin vu¨cut bulmuş hali, her yeri sarıp sarmalıyor. Tam dertli gönu¨llere bir selam vermek u¨zereyken; telefonunuzun ekranına du¨şen bir bildirimle kendinize geliyorsunuz: İsmi Mesut, göbek adı Bahtiyar lafınıda söylemeden geçemeyeceğim.
Kendinize mutlu olup olmadığınızı sorduğunuz anda, artık mutsuzsunuzdur. Yanılıyor muyuz? Mutlu olma takıntısı, tu¨m eylemlerimizi esir almışken yanıtı bulma dileğiyle şu soruyu soruyoruz: Mutluluğu bulabilir miyiz?
SANAL ALEMLERDE NASILSA HERKES MESUT, BAHTİYAR...
İşin özu¨ ana sayfanızda herkes mesut bahtiyar. Hal böyle olunca bir silkeleniyor, sanal du¨nyamıza doğru viraj alıyor ve alkışlar eşliğinde satın alarak, paylaşarak, filtrelerle mutluluğu yaşıyoruz… Peki, nedir bu mutluluk? Kahvaltıyla bir ilgisi olabileceğini, Cemal Su¨reya’yı ısrarla iki ‘y’ ile yazan serpme kahvaltıcı tabelalarından öğrenmiştik aslında. Ya da mutlu göru¨nmenin paha biçilemezliğini ‘En önemlisi, gu¨lu¨msemeye devam edin’ diyen Marilyn Monroe’dan biliyoruz. Bazen The Beatles’ın ‘mutluluğu içinde hissetmelidir insan’ şarkı sözu¨ne kapıldığımız da olmuyor değil. Böyle anlarda McDonalds’ın gu¨lu¨cu¨klu¨ ‘happy meal’ kutusundan çıkan oyuncaklar gibi; içimizdeki mutluluk da ansızın su¨rpriz yapsın istiyoruz. Vedalarda ‘bir tek dileğim var, mutlu ol yeter’ deniyor. Sonra Orhan Pamuk, şöyle alevlendiriyork kapanan defterleri: “Hayatımın en mutlu anıymış, bilmiyordum.” Bazen de bulutların arasından Demet Akalın beliriyor ve ‘evli, mutlu, çocuklu’ olup çıkıveriyoruz, oh!
Bundan yu¨zyıllar öncesinde Immanuel Kant ise mutluluğu şöyle açıklıyor: “Mutluluk kavramı o kadar belirsizdir ki, herkes mutluluğu elde etmek istese bile, gerçekte istediği ve arzuladığı şeyin ne olduğunu kesin ve tutarlı bir şekilde asla söyleyemez.” İşte mutluluğun ikircikli yu¨zu¨ne yakışır bir söz. Mutluluğu bir obsesyon haline getiren ve bu yu¨zden de asla mutlu olamayan, mutluluğu geçici hazlarla karıştıran gu¨nu¨mu¨z insanlarına, yani hepimize bir ku¨pe…
HAZ VEREN ‘ŞEYLER’
Evden hiç çıkamadığımız, o travmatik pandemi gu¨nlerini bir hatırlayın… Sokakta vızır vızır çalışan kargocular dışında, kimsenin dışarı çıkamadığı gu¨nler. Mutsuzluk sarhoşu olmuş bir halde, zilin çalmasını ve Pavlov’un yemek vermesini, pardon kargo paketlerimizin gelmesini bekler olmuştuk. Yine yu¨zyıllar önce ‘mutsuzluğun tek nedeni, insanın odasında sessizce nasıl oturacağını bilememesidir’ diyen Pascal’ı selamlıyoruz tam burada; çu¨nku¨ jet hızıyla geri istemiştik ‘fast’ mutluluklarımızı. Yoga video’larında, ekmek tariflerinde, internet alışverişinde ve kişisel gelişim sayfalarında kapış kapış satılmıştı bir saatlik mutluluklar. Aslına bakarsanız her çağın insanı mutluluğun peşinde, mutluluğu nasıl elde edeceği konusunda kararsız ve her dönem ona ulaşmak için farklı obsesyonlara yöneliyor. Ancak kabul etmek gerekiyor ki mutluluk takıntısı, gu¨nu¨mu¨zu¨n tu¨ketim toplumundakine benzer bir reaksiyonu ilk kez veriyor. Bunları söylerken, 1996 yapımı Trainspotting filminden bir replikten gu¨ç alıyoruz: “Çamaşır makinesi, araba, CD player, elektrikli konserve açacağı alın. Sağlığınıza dikkat edin. Kolesterolu¨nu¨zu¨ du¨şu¨k tutun ve kendinize diş sigortası yaptırın. İpotekle ev alın. İyi bir ev için çalışın. Arkadaşlarınızı seçin. Hobileriniz için ayrı giysiler ve uyumlu çanta kullanın. Doğru du¨ru¨st bir çatısı olan, u¨ç odalı pahalı bir daire kiralayın. Yapı markete gidin ve pazar sabahı orada ne işiniz olduğunu du¨şu¨nu¨n. Kanepenizde oturun, televizyonun beyninizi yıkamasına izin verin, ruhunuzu o salak yarışmalara satın ve bir şeyler tıkının… Sırf neslinizi devam ettirebilmek için u¨rettiğiniz o sersem bebeklerin, ortalığa işemesini izleyin. Geleceğinizi seçin. Hayatı seçin. Ama neden böyle bir şey yapayım ki? Ben hayatı seçmemeyi seçtim. Ben başka bir şey seçtim. Neden mi? Hiçbir nedeni yok.” Şimdi bulunduğunuz yerde gözlerinizi etrafınızdaki eşyalarda gezdirin… Hepsini bir anlığına ‘mutluluk çubuğu’ olarak görmu¨ş ve kısa su¨reliğine de olsa mutluluğu bulmuş olabilirsiniz. Peki, sonra ne Mutluluğu artırmak ve hızlandırmak için u¨zerinde bulunduğunuz hedonist koşu bandında, mutluluğun peşinden dağları tepeleri aştınız ve muhtemelen hiçbir yere varamadınız. Ta ki bir sonraki ‘satın al’ butonuna kadar.
ALKIŞLARLA SEROTONIN UMUYORUM
Kapitalizmin mutlu olma ihtimalimizi canlı tutarak; beşinci gu¨nu¨n şafağında doğudan geleceğini umduğumuz şen Gandalf gibi, serotonin bekleyişimizi de şöyle açıklıyor Sosyolog Zygmunt Bauman: “Mutluluğun anahtarı ve mutsuzluğun ilacı, mutlu olma umudunu canlı tutmaktır. Bu umut da ancak, hızlı bir ‘yeni şanslar’ ve ‘yeni başlangıçlar’ silsilesinin ve ileriye dönu¨k son derece uzun yeni başlangıçlar zincirinin mevcut olması şartıyla canlı kalabilir.” Bugu¨nu¨n mutluluk anlayışı, mutluluk umududur aslında. Ayakkabı alıyorum, mindfulness kursuna gidiyorum, pilates yapıyorum, fast food yiyorum, sağlıklı besleniyorum, bu¨yu¨k şehre yerleşiyorum, her şeyi bırakıp köye yerleşiyorum, başka u¨lkeye gidiyorum, u¨lkeme geri dönu¨yorum, iş değiştiriyorum, istifa ediyorum, kendimi işimi kuruyorum, sigortalı bir iş buluyorum, aile kuruyorum, boşanıyorum, akşam eğlenmeye gidiyorum, sabah erken kalkıyorum ve mutluluğu umuyorum.
Ancak bulduğumuz ilk fırsatta kafamızı kaldırıyor ve şöyle söylu¨yoruz:
Acaba mutluluk diğer tarafta mı? Birileri size ‘mutluluğun bu kapağın altında’ olduğunu söyleyebilir ya da birkaç sayfa önce stil sayfalarımızda yer alan tu¨m kıyafetleri alarak mutlu olabileceğinizi de. Ancak mutluluk, bir yaşam sanatçısı olmaktan geçiyor; kendi yaşamınızın sanatçısı. Hayatta izleyeceğiniz yolu yaratmak ve bu yolu yaratırken aynı zamanda kendinizi de yaratmanız demek oluyor bu. Tu¨ketmeniz değil, yaratmanız; altını tekrardan çizmek şart. Her şeyden habersiz gu¨neşi selamlayarak mutlu olan bir kabile ile bizim farkımız; 999.99 lira farkla tatil paketi almıyor olmalarıdır belki de. Kapitalizme gu¨lerek ve gu¨ldu¨rmeyi amaç edinerek savaş açan Charlie Chaplin’in de dediği gibi: “Gu¨lu¨msemenin hayalini kuran insanlar var. Benim gibi. Gidin ve yaşayın! Deneyin! Hayat, yaşama girişiminde çıkagelir.” Yaşam sanatçısı olma yolundaysa danışmanlara ve kişisel gelişim reçetelerine ihtiyacınız olmadığını tekrar hatırlatmak isteriz. Aslına bakarsanız bu yazıya bile pek ihtiyacınız yok. Kendi yaşam girişiminizin ilk adımı olarak kendi mutluluk yazınızı yazın, gu¨lu¨mseyerek ve Elele ekibinin de her şeye rağmen gu¨lu¨msediğini bilerek! Mutlu olmanız dileğiyle sevgiyle kalın….