Kadına şiddet, hem gelişmiş hem de gelişmekte olan ülkelerde üzerinde durulması gereken toplumsal bir sorun olmayı sürdürüyor.
Kadına şiddet, hem gelişmiş hem de gelişmekte olan ülkelerde üzerinde durulması gereken toplumsal bir sorun olmayı sürdürüyor. Hayatları boyunca her 3 kadından biri şiddete maruz kalıyor.
Kadınlar şiddete maruz kalıyor. Kadınlar öldürülüyor. Kadınlar eril tahakkümün içinde kıstırılmış, Kamusal ve özel alanda eşit temsil edilmiyor, hak ihlallerin birer mağduru olmaya de devam ediyor.
Kadına şiddet, yasalarda suç olarak kabul edilmiştir. Yürürlükte kadını koruyan ‘uzaklaştırma, koruma kararı vs.’ düzenlemeler mevcut. Şiddet kabul edilemez bir insanlık suçudur.
Bu konuda hemfikiriz.
Peki, şiddete uğrayan bir kadının özne olduğu bir haberi vermek, kamuya aktarmak bir gazetecilik sorumluluğu mudur?
Şiddete uğrayan bir kadının görüntüsü olduğu gibi paylaşılmalı mıdır? Haberin veriliş biçimi nasıl olmalıdır?
Bu nitelikte sosyal medya paylaşımları nasıl olmalıdır?
Evrensel gazetecilik ilkelerine göre; şiddete uğrayan bir kadının mağdur olduğu haberi gerçek, güncel, iddialara ilişkin belgesiyle birlikte, cevap hakkı tanıyan, objektif, tarafsız, ideolojik söylemden arındırılmış bir şekilde verilmelidir. Bu konuda da hemfikir olduğumuzu varsayıyorum.
Şiddete uğrayan bir kadının şiddete nasıl uğradığına ilişkin görüntüleri defalarca yayınlamak, göstermek ya da öldürülmüş bir kadının görüntülerinin olduğu gibi yayınlamak, kendisinin, çocuklarının, yakınlarının kimlik bilgilerinin, yaşadıkları adres bilgilerini paylaşılması etik bir sorunsal taşıyor mu?
Bu konuda hemfikir olduğumuza, hemfikir olmakla kalmayıp, bu nitelikte haberler nasıl verilmeli, sosyal medya paylaşımları yapılmalı mı, nasıl paylaşılmalı? Konusunda farkındalığımızın olması gerektiğine inanmak istiyorum.
Geçenlerde bir kadın daha öldürüldü.
Yakın zamanda bir kadın daha şiddete uğradı. Öldürülmekten kurtulmak için bir cinayet işlediğini iddia etti. Yaşadığı korkunç olay ise birçok habere konu oldu. İlgili haberin görsellerinde ise yalnızca şiddete uğrayan bir kadın. Ya da failin görüntüsünün görmezden gelinip, kadının fotoğrafı daha büyük formatta kullanıldı. Şiddete uğrayan kadının kimlik bilgileri açıkça paylaşılmış. Yaşadığı psikolojik travma vs. görmezden gelinmiş. Hatta konu kurumsal olmayan bazı dijital haber platformları ve bazı sosyal medya hesaplarında benzer şu açıklamalar yer aldı: “Saatlerce şiddete uğrayan bu zavallı kadına iyi bakın. Şiddet sonrası bu hale geldi. Bu fotoğraf burada dursun. Çocukları bir gün bu fotoğrafı görünce annelerin yaşadığı acıyı hatırlayacaklar her daim…”
Birçoğu olumsuz yansımalarının farkında olmadan, yüzlerce, binlerce kişi paylaşmış bu yazılı. Şunu fark etmemiz gerekmez mi? Bu nitelikte paylaşımlar şiddetin dolaylı bir tutumla meşrulaştırmasına aracılık etmez mi?
Etik bir sorunal mevcut mu?
Şiddete maruz kalan bir kadının vücudundaki şiddet darbeleri, kanlı, yüzündeki, vücudundaki morlukları olduğu gibi vermek etik midir? “Çocukları bu fotoğrafı hep hatırlayacak...” söylemin metin içi okumalarını nasıl yapmak gerekir?
Kadına şiddeti aktarırken, yorumlarken, farkında olarak ya da farkında olmadan ‘şiddeti meşrulaştıran’ bir söyleme aracılık edildiği konusunda hemfikir miyiz?
Şiddete uğrayan bir kadının şiddete uğradığına ilişkin haberlerde ‘zavallı kadın, talihsiz kadın, eş dayağı bu hale getirdi, gece geç saatlerde gelen eşi bıçakla yaraladı, çok konuştun dayağı bu hale getirdi, eşine ‘hayır’ dedi bu hale geldi. Bu morluklara iyi bakın…” şeklinde söylemler şiddeti bir kez daha meşrulaştırmıyor mu?
İstatiksel veriler ve akademik araştırmalar bu sorunun yanıtını doğruluyor. Şiddete uğrayan kadınların yer aldığı kelimelerin retorik, semantik anlatımları bile ‘eril’ kalıpları içeriyor. Farkında olmadan bu etik kodlar içermeyen bu nitelikte haber ve yazıları paylaşarak şiddeti magazinleştiren, sıradanlaştıran, normalleştiren bir sarmalın parçası olmamak gerekir.
Şunu sorgulamak gerekir: Bu nitelikte haberlerde, kadınlar neden, ‘ezilen, mağdur, hakkını arayamayan’ bir kimlikle tanımlanıyor? Fail kimdir, ne olmuştur, hukuki süreç nedir. Ne olmalıdır. Şiddetle mücadele için sosyolojik tedbirler neler olmalıdır vs. konuları tartışmak yerine haberlerde yalnızca ‘şiddete uğrayan bir kadın çaresizliği’ teması var.
Neden şiddet görüntülerinin mahremiyetini ihlal ettiği, ileride belki de hiç hatırlamak istemeyeceği dijital izler bırakacağı öngörülüyor mu? Ya da dakikalarca verilen şiddet görüntülerinin şiddeti meşrulaştırılacağı yok sayılıyor?
Ünlü iletişim bilimcisi Van Dijk’in de ifade ettiği gibi her haberin, haberdeki her kelimenin retorik bir anlamı, kelimeler arasındaki bağların bir ideolojisi vardır. Bu nitelikte bir haberin tek bir kelimesinde, noktalama işaretinde, bağlacında, görsellerin veriliş biçiminde dolaylı anlatımlar ve anlam ilişkilendirmeler yer almakta.
Şiddete uğrayan kadınların yer aldığı haberlerin temsilinde tekrarlayan ‘şiddeti magazinleştiren, sıradanlaştıran, kiriminal, adli bir vaka olayın ötesinde görmezden elen bir bakış açısı mevcut.
Bu nedenle, yazılı ve görsel medyanın, sosyal medya paylaşımları yapan bireylerin bu konuda farkındalıklarını arttırması gerekiyor.
Özetle; öznesi kadınlar ise, konu şiddet ise birçok haberin veriliş biçiminde bile kadınların bir keza daha hatalı bir söylemle temsil edildiğini söylemek mümkün. Kadın ve erkeklerin eşit haklara sahip olduğun, kamusal ve özel alanda eşit temsil edildiği cinsiyet ayrımcılığına maruz kalmadığı, şiddete maruz kalmadığı bir yaşam umuduyla…