Tam bir yıl oldu.. Bin yıl da geçse, seni unutmam be abi..
Tam bir yıl oldu.. Bin yıl da geçse, seni unutmam be abi..
Seni kaybettiğimiz gün; “Bir bir eksiliyoruz…” demiştim.. Öyle de olmuştu..
Bazen, telefonumdan silmediğim numarana gidiyor elim, unutuyorum öldüğünü ve aramak geçiyor içimden, ‘Duydun mu…!!!’ diye sorasım gelen her durumda.
“Acı inanın tarifsiz. Meslek hayatımın en samimi, en yürekli, en iyi kalemiydi Cemal ağabey..” diye yazmıştım, seni sonsuzluğa uğurladığımız o gün. Ve yine geldi o tarih, Nisan’ ın 25’i.. Kara savaşlarının yıl dönümü..25Nusan 1915…Şimdi zaman 25 Nisan 2021…
Her ikimizin de doğduğu topraklar, Gelibolu yarımadası için önemli bir tarih bu gün… Kaç kez birlikte haber takipleri yaptığımız önemli tarihin yıl dönümü bu gün be usta.. Senin de böyle bir tarihte yaşama veda etmiş olmanın bir anlamı var da, söylemeyeceğim.. Yalakalık yapıyorsun diyen zati muhteremler çıkar.. İçimde kalsın.. Ben bileyim, bir de sen.. Anladın sen onu..
“Memleketlim aynı zamanda. Çok sefer aldık, Kilitbahir-Çanakkale, Çanakkale-Kilitbahir hattında, eski ahşap teknelerle,,,” diyerek, bir şeyler karalamıştım tam bir yıl önce..
Yıllar oldu yeniden sefer almadığımız o tekneler odun olalı.. Belki sobada yandılar, belki de bir bahçenin avlusuna kapı oldular.. Belki de, bilmem ne işte.. Teknelerin gitti, isimleri kaldı.. Çatlatan vardı, Kırmızıkazık, İlknur 1, İlknur 2, Boğaz Gülü, Deniz Gülü ve de Sabır…
Sabır’ ın teknesi getti, adı kaldı.. Tıpkı sen de de yıllarca kaldığı gibi. Hep sabır hep sabır.. Sabır ettik birçok şeye..
Değişen yok yani be abi.. Yine sabır bende de.. Yine sabır..
Bir yıl önce de bahsetmiştim, demiştim ki; “Kimi zaman İlknur-1, Kimi Zaman Boğaz Gülü, Kimi Zaman Deniz Gülü, Kimi Zaman İlknur-2..” diye, sonra da eklemiştim;
“Hele hele, Sabırlı günler.. Hep bir sabır çeken isimdi Cemal ağabey. Motor bekler iken de Sabrını gösteren ender isimlerdendi vesselam. Öyle şimdiki gibi saatler belli değil, doldukça kalkardı bizim ahşap motorlar.
Boğazda, dalgalı denizde de çok seferimiz var ev yolunda, süt liman havada, şırıl şırıl işitirdik canım boğazın sesini.
Kısacası, ne anılar biriktirdim ben Cemal ağabeyimle.. Sene 90’ sanlar, hey gidi hey..
Ne o günleri unutuyor zihnim, ne de Cemal ağabeyle, iki tek atalım deyip, koca şişeleri bitirdiğimiz günleri.. Misal, Tarla sokağın ağzı dile olsa da konuşsa.”
Sokağın dili olsa, neler konuştuklarımızı, nelere kafa yorduğumuzu tekrarlardı ki, bu günün siyasetçilerinden tut da, bürokratlarına kadar, eminim ki; “Sizde nasıl bir iliri görüş vramış be çocuklar…” derlerdi ikimize de..
Şimdi sen gittin. Bu noktada ben kaldım geride.. Sabır devam ediyor anlayacağın.. Derdimiz Çanakkale’ iken sadece… Seve seve sabrederim elbet Çanakkalem için sadece..
Bir yıl önce; “Sene 2000’ leri gösterir iken ayrı bir dostluk kurdum ben Cemal ağabeyle. Eskide çıraktım, acayip saygı vardı aramızda. Şakalaşmak vardı da, ölçülüydü..
Ne de olsa, o usta. Sonra ben de ustalar safına katıldım kendimce, nereden bilebilirdim ki, cenazende dün saf tutacağımı be usta..! demiştim..
Hakikaten, bilemezdim ki hiç, böyle bir anı yaşayacağımı.. Zordu kısacası be usta..
“Gözlerim ayrı bir doldu inan. Hani ara ara, konular hakkında paslaştığımız günleri geçtim de, dertleştiklerimiz hep aklımda olacak be usta..!” da demiştim.. Bu günlerde, ayrı bir arıyordum seni.. Yokluğun hakikaten zormuş be usta..
Dedim ya, “Duydun mu..?” diye soracağım isimlerden biri olarak, sen de gittin ya…! şimdi kim neyi duymuş, neyi duymamış çok ta tın be usta.
Ne de güzel derdin; “La oğlum boş ver. Bilmiyon mu sen, yeni mi anladın..!” diye.. Halen bu lafları tekrarlıyoruz, kiminle biliyor musun? Senin ilk ev arkadaşın ile.. İsmet Akıncı ile…
Artık, şunu da yüzüne diyecek adam kalmadı.. Sana derdim ya ben; “Kominist Cemal, Tikkocu Cemal, hatta DHKP/C’ li Cemal..”
Değildin elbet değildin,.. Latife işte bendeki.. Takılırdık yani, hoşsohbet muhabbet.. Değildin elbet. Solu severdin de, hainlik ile işin olmadı hiç. Memleketçiydin sen be usta..
Gülüşürdük, benim sözlerime çoğu zaman.. “La oğlum yap ma..Millet yanlış anlayacak..” derdin de, hoşuna da giderdi sözlerim.. Nede olsa, adam gibi solcuydun be usta..
Bunlardan bir yıl önce de bahsettim.. Hep de bahsedeceğim.. Unutmak yok evelallah..
Hainlik yoktu fıtratında. Severdin ölesiye Memleketi ve Devleti.. Bunu da hep hatırlayıp birilerine inatla hatırlatacağım be usta..
Çünkü, Şehitler coğrafyasında yoğrulmuştu hamurun. Her ne kadar “Faşooo. Pis faşoo” desen de bazen sen de bana, bilirdim ki, sende bilirdin beni…
Hamurun sağlamdı tek kelime ve de nokta..
Şehitler ile koyun koyuna topraklarda geçmişti çocukluğun. Anlatırdın arada bir.. Ne de gülerdik bazı hikayelere, değil mi be usta..!
En çok Memleketçiliğine, Devlet sevdana tanık, eski oda arkadaşın laflar ederdi, ne vakit konun açılsa.. Bildiğin isim, benim patron Akıncı.. Kıratçı İsmet, senin tabirinle..
Şunu bil ki, hemen her gün sohbetimizin konususun.. Gazeteciliğin, duruşun, inandıkların ve dahası.. Saymakla bitmez Cemalce şeylerin..
Gazetecilik için; “Varsa elinde belge, sağlamsa istihbaratın, yaz gitsin” derdin ya hep, halen kulağımda küpe.. Bilesin…
Öğrendiklerimiz çok, birlikte biriktirdiğimiz anılarda.. Evelallah unutmayacağım seni be usta..
Susmaz çoğu kez dilim, küfürü de bilirim en hakikatlisinden. O nedenle de sustum. Dediğine uydum boş verdim birçok şeye..
Tekrar tekrar ettiğimiz, tekrar etmeye de devam edeceğimiz, senden açılınca konu;
“İyi insandın, kimseye zararın olmadı, kimse ile pazarlığın da..
Rahat uyu agacım, biliyorum ki Mekanın cennet... Nur içinde yat, sen artık en güvendiğime, Allaha emanet…”