Şebinkarahisar sevdalısı, Şebinkarahisar cefalısı, Şebinkarahisar vefalısı olmak !?..

Şebinkarahisar sevdalısı, Şebinkarahisar cefalısı, Şebinkarahisar vefalısı olmak !?..
Şebinkarahisar’ın yel kurusunu, fırın kurusunu, etli yaprak sarmasını, katıklı ve toyga çorbasını, kaçamağını, kravat tatlısını, pişisini, çökeleklisini, cevizli katmerini-ketesini ve kakırdaklı (gahurdaklu) peksimetini yiyerek; bağ yollarını arabasızlıktan yürüyerek, dutları silkeleyip bazen tabaklarda Salı Pazarında satarak, daha çok dutları toplayıp kaynatarak, cevizleri çırparak, kışın gece tandırbaşı sohbetlerinde cevizli dövme yiyerek; işsizlikle savaş ederek, pekmez-pestil yapıp satarak,  HIRT-GÜCÜK geçinerek  büyüyeceksin…
1959-60’dan itibaren siyasi KÂRların vilayet sözleriyle aldatılarak, gelecekte büyük  kazançlar ve toplumsal hayal içinde olacaksın...!?  Düğünlerde hizmet edip, damat hamamından çıkanları-içenleri izleyip damat elbiselerini taşıyarak ergenliğe ereceksin, davul-zurna eşliğinde damat ve arkadaşlarını eve gelirken horonda görüp- horona gireceksin…
Büyük şehirlere  okumaya-araştırmaya, iş bulmaya gidenleri EMEK garajından uğurlayacaksın… Okuyup da devlet kadrosunda iş bulup aş üretenleri işitip memleketimizin güzelliği ve özelliği için canla-başla çalışanlar anlatılınca gurur duyacaksın…
Ankara’ya yolu düşen, iş-aş arayanlar;  dernek kurarak, hizmet üretenler içinde  H. Hüsnü Tekışık’ı, Sabahattin Okutan’ı, Turan Akşen’i,  Hidayet İpek’i, Vamık Tekin’i, Yener Özgün’ü ve Muharrem Özsan kardeşleri bulurlar karşılarında …
Elbise diktireceksen, Ankara’daki terzileri bırakıp yine memlekette tanınan usta terzilere, Hüseyin Özalp ve Yakup Özkara’ya gideceksin…  İnşaat sektörümü dediniz; inşaat malzemesi ve bina yapımı o da kolay, Mehmet, Süleyman, Saadettin Pazarbaşı’nı bulacaksınız…
Sağlıkla ilgili problemin varsa, her derde deva Muharrem Özsan için elde var bir diyecek; sağlıkla ilgili enjeksiyonların varsa, önce Hıfzıssıhha’dayken, sonra Devlet Yatırım (Eximbankta) Bankası’na geçen Selâhattin Parlakyıldız’ı arayacaksın… Bunları,  Karahisar’ın unutulmazları olarak hep hatırlayacaksın…
Sağlık Bakanlığı’nda uzun yıllar hizmet veren, eski Sağlık  Bakanı Cengiz Gökçek’in Özel Kalemine bakan Hıfzıssıhha Enstitüsü Müdürü olarak çalışan, Karahisar sözünün geçtiği her yerde her hizmetinde canla-başla sağlık personelinin gönüldaşı haline gelen, Türkiye’nin olduğu kadar Şebinkarahisar’a sağlıkta hizmet üreten, hizmet götüren, KÂRSIZ iş yürüten  NURETTİN  Parlakyıldız’ı  UNUTMAK mümkün mü ?!..
Daha ismini sayamadığım, hesapsız-çıkarsız çalışmayı ve Karahisarlı’nın  ELİNDEN tutmayı âdet haline  Şebinkarahisar bürokratlarını, tıpçılarını, akademisyenlerini anmamak  mümkün mü ?!..
Şimdinin güncel ismiyle “girişimci”, işlevsel şekliyle “yeyişimci” olanlarla buluşmayan-konuşmayan  kişilere - Şebinkarahisarlılar’a  MERHABA dememek mümkün mü ?!..
Yukarıda isimlerini anmaktan zevk ve gurur duyduğum kişilerimizin kimlik-kişilik meselesi hiç olmadı, ama bitemeyen-tükenmeyen bir Şebinkarahisar meseleleri hep oldu !..
Şebinkarahisar, Şarki Karahisar iken de böyleydi, Şebinkarahisar ekalliyet zihniyeti olmayan bürokraside, kültürde, edebiyatta okur-yazarlıkta ÖNDE olan yerdi.
Elbette, bu memleketin gençlerinde, yaşayanlarında ideoloji ve siyasi görüş vardı, olmalıydı… Geçmişte yaşananlar olmuştu, ama onları Şebinkarahisar’ın geleceği düşüncesine içimize gömerek, kırgınlıkları çoğaltmadan, arkadaş ve dostlukları bozmadan birliktelik sağlamak, sağlayanlara da gönülden MERHABA demek ne güzel ve ne ÖZEL şey !..
Şebinkarahisar sevdalısı olanlar, para sevdalısı çok zor olurlar, Şebinkarahisar vefalısı olanlar; bu şehrin havasına, suyuna, insanının sade yapısına Y- Z kuşağı olamaya heveslenirken; “yalan kuşağı, yalaka kuşağı, yeme kuşağı” olmayan hoş gelmişsin canımmm, sözüyle, ayaküstü de olsa, gönül de alsa “gel, sana bir yemek yedireyim, bir öğlen bağlarda sana çanak yaptırayım ağa, bacımı da al-gel; akşam müsaitsen  Nuri Babanın lokantasına oturalım” derken, hiç de riya içinde , beklenti içinde değildir...
Şebinkarahisar sevdalıları, zamanı gelince aramızdan bir bir ayrılırken  bile o sevda içinde bu coğrafya vardı, bu tarih vardı, bu davul-zurnalı-kemençeli dik gaydalı horon vardı, bu çalgılar içinde uzun havalı  türkülerimiz vardı…
Şebinkarahisar’ın,  Ankara’da sureti olan  ağabeylerim kadar sevdiğim-saydığım Turan Akşen  ağabeyimizi kaybettiğimiz haberini okuyunca, sarsıldım,  birden yukarıda isimleriyle andığım, her birine ayrı ayrı saygı duyduklarım bir film şeridi gibi geçti, gözlerimin önünden… Çok çok üzüldüm. Karahisar’ın vefalısı, Karahisar tarihçisi, Karahisar’ın sevdalısı, dert babası !..
En son 2018 yazında görüştük, Kıbrıs’taki Karahisarlılar’ı buldurdu bana !...
Akşen ailesiyle, Şebinkarahisarlılar’ın başı sağolsun... Mithatpaşa Caddesi de yetim kaldı, sanırım !..
Yukarıda saydığımız Şebinkarahisar DEĞERLERİNİN  hiç biri aramızda değiller… Onları saygıyla, minnetle, şükranla anıyorum... Allah’ın rahmeti her birinin üzerinde olsun, ruhları huzur bulsun...
 
 
 
Onların her biri AĞABEYDİ !?..
Ağabey olmak, YIL büyüklüğünden ziyade kültür büyüklüğündendir. Bu kavram  düşündürücü ve yön verici bir sıfattır. Herkese ağabey demek, herkesin ağabey olması olası değildir.
Ağa ve bey kelimeleri ağabeyi oluşturur… Ağalık-ta koruma-kollama; beylik-te nezaketle zarafetle söyleme ve incelik vardır. O hiçbir zaman ABİ değildir. Şimdiki kuşaklara ağabeylik etmek kolay olmadığı ve bu kuşağın daha çok imlâda ABİ-yi seçmesi, yazma  eğitiminde fazlalık görmek  istemeyişindendir…
Bu memleket bizim, bu ülke bizim, bu hava bizim, bu insanlar bizim, bu kültür bizim anlayışındaki Şebinkarahisar dışında (yurt dışında) olan Ankara’da, İstanbul’da, İzmir’de, Bursa’da, Eskişehir’de, kısacası ülkemizin  neresinde olursa-olsun tüm  Şebinkarahisar sevdalılarına ve memleketteki çileli-çilesiz herkese özlemle-sevgiyle-saygıyla  MERHABA !..
Şebinkarahisar’la özdeş, Otlubeli’nde FATİH Sultan Mehmet’in, 1927’de Şebinkarahisar’a  gelerek, Şarki  Karahisar ismini Şebinkarahisar yapan  Atatürk’ün RUHU sinmiş buraya…  
ONUN için;
Arkamız Alparslan-Selçuklu-Osmanlı, önümüzde  ATATÜRK ‘ün yürüdüğü yolda beni takip et, yolunu şaşırma anlamında;  bir İZİ var, Şebinkarahisar  vefalısı bu İZİN peşindedir, İZİNE çıkmaz, İZİ kaybettirmez…
Şebinkarahisar’a  HİZMETİ  külfet olarak görmeyenlere  SELÂM  olsun !..
Girne’den SEVGİLERLE…
 
                                                                                    13.06.2021  
                                                                                    Dr.Hayrettin Parlakyıldız
                                                                                    Kıbrıs İLİM Üniversitesi
E-posta: hparlakyildiz@mynet.com