BUNUN ADINI DA KOYMAK GEREK, ACABA ŞÖYLE Mİ DEMELİ; “SARMAL ZAMANI....!'
Aradan henüz sadece 4 gün geçti. Geçen 3 Temmuz’ da bir sayın Bakan’ ın ifadelerinden söz etmiştim. Bu gün, ‘SARMAL ZAMANI’ vurgusunu yapmamın bir nedeni de, 3 Temmuz’ da aktarmaya çalıştıklarımda yer bulan bazı anlatımlardan kaynaklı.
O konuya dönüp, yeniden hatırlatacağım lakin, önce şunun altını çizmek isteyorum. İki yıl önce yine bir Temmuz ayında karşı durulan Maden şirketinin, geçen süre içinde yaşanan bazı gelişmeler üzerine Türkiye Cumhuriyeti Devleti aleyhine açtığı dava… 1 Milyor Dolarlık tazminat davası meselesi.
Ne olacak şimdi..? Ülkem bu tazminatı ödemeye mahkum edilir ise, kim ödreyecek o tazminat miktarını..?
İstemezükçüler mi ödeyecek…?
Yok sa, istemezükleri güçlendirdiği idida edilen, Dış kaynaklar mı..?
Dış kaynaklar dediğim, Çanakkale’de sözde çevreci eylemlerin içinde ismini duyuran bazı STK’ları finanse ettiği iddialarının odağındaki Alman vakıfları.. O vakıfların İsimleri dilden dile şu günlerde..
Kulaktan kulağa yayılım düzeyi ise, adeta jet hızında..
Hablemitoğlu cinayeti ile gündeme gelen Alman vakıflarının en bilinenini işitmeyen kalmadı. Kitaplara dahi konu oldu.
Bu kez, isimleri dillenenler ayrı..
Bu iki vakıf, bazı Çevreci STK’ ları finanse edip, güçlendirenler olarak anılıyor.
Biri; ‘Heinricçh Böll Vakfı’ Diğeri: ‘Friedrich Naumann Vakfı’
Bu iki vakıftan biri, Dünyaca bilindik bir isim altında kurulan çevreci STK’ nın finansörü imiş.
Bir bilen ile sohbet ediyorduk ki, tak diye yaptı konuya ilişkin çarpıcı analizini.
Dedi ki; “Türkiye aleyhine hin planlar kuranlar, bu sayede silahşörlerini de garantiliyor. Veriliyor para, öttürülüyor istenilen notada düdük…”.
“Geldi yine SARMAL ZAMANI..” der iken kendimce, Cennet Ülkem aleyhine hin planlar kuranların, hep aynı ayı seçmelerinin de bir anlamı vardır diye düşünüyorium. Belki de kopmlo teorisi benim ki.. Kim bilir..!!!
Geçen 3 Temmuz’ da, 2 Temmuz günü yapılan bir açıklamadan söz etmiştim.. Şimdi hatırlatma zamanı..
Bir başlık atmıştımk; “TARİHE GEÇECEK DENKLEME; TAKOZ - TABİAT...!” diye..
Siyasetin dilinde geçen bazı ifadelerin, unutulmamak üzere tarihe geçeceğinin altını da çizip, Bakan Muş’ un sözlerinden bahsetmiştim.
2 Temmuz 2021 günü öyle bir söz etmiş ki sayın Bakan, Türkiye’ ye gelecek yatırıma engel zihniyete en okkalısından da benzetmede bulunmuştu.
Bakan Muş: “’Türkiye’ ye yabancı yatırımcı gelmesin’ diye çaba harcayanların her hayırlı işin önünde takoz olmaları kendi tabiatlarının gereğidir” demişti..
Birileri, yabancı yatırıma da karşı, yerlisine de..
Oysa ki, “Bilmem kimin ülkesi çıkaracağına, biz neden çıkartmıyoruz ki..?” diyenleri de şu an çok iyi hatırlıyor zihnim..
Ticaret Bakanı Mehmet Muş' un sözleri idi 3 Temmuz tarihli yazımda bahsettiklerim..
Diyordu ki sayın Bakan; Türkiye’nin hayrına hiç bir iş yapmayanların Türkiye’ nin lehine olan projelere destek vermelerini beklemenin hayal kırıklığı olacağını belirtir iken;
“’Türkiye’ye yabancı yatırımcı gelmesin’ diye çaba harcayanların, lobi yapanların, Türkiye’nin her başarısında üzülenlerin, bu ülkeye yapılacak her hayırlı işin önünde takoz olmaları kendi tabiatlarının gereğidir”
Bahsedilen, bir siyasi zihniyetti.. Dahası gözlemler var elbet sahadan gelen.
Hoca Nasrettin’ in; ”Parayı veren düdüğü çalar..” deyişinden hareketle, dış kaynaklı yatırıma, yine dış kaynaklı finansörler ile dur denilmesinni de vardır bir amacı.. “O yapmasın, biz yapalım…” der gibi..
Vakıfların ülkesi, kurduğu vakıflar ile, Koca Yürekli Türkiye’ de bir halt edeceğini zannede dursun, Türk İstihbaratı da uyumuyor bence. Bu da böyle biline..
Yer altı kaynakları, bir ülkenin zenginliğidir.. Bunu, daha ilkokullu yıllarımızda öğrenenlerden biri olarak, “Acaba diyorum, bizim zenginliğimizi kim istemiyor…? İstemezukçuları destekleyen birileri mi, istemezukçuların ta kendisi mi.!!!
İstemezukçular, dağlarda ağaçlar kesilir iken ortada yok..
Müsilaj Boğazları ve Marmara’ yı istila eder iken, tek satır sözleri yok.. Müsilaeja neden sanayi kuruluşlarına ettikleri tek satır laf yok.
Temuz geldi, yine sahadalar.. Hayırdır, niye ki acaba..!”