.

Birçok kez, çaresiz anların yaşandığı coğrafyadan geldi bu sözler.. Ve kesinlikle Doğru ifadeler idi dile gelenler.
Birkaç gündür anımsatıyoruz bazı haberlerimizde,’ 94 Büyük Yangını' nı..
Gelibolu'dan yükselmişti, bir Temmuz ayının 25' inde kahrolası alevler.. Eceabat yakınlarında, Beşyol köyü civarında baymamıştı bir yangın, sonra bir devrin battığı yeri kaplamıştı kapkara bir duman..
Gökyüzünü sarmıştı, kızıl çam' ı yutan alevlerin oluşturduğu, yanan dalların ve gövdesinden çıkan zifir karası o duman.
Çaresiz kalınan bir andı işte o an.. Alevler rüzgarında etkisi ile metrelerce yüksekliğe çıkıyor, rüzgarla hız alıp adeta, onlarca metreye savruluyordu, hani deriz ya YALAZI... İş te o kara yazının adı..
Duygulanmamak elde değil, hatırlayınca o yılları.. Savaşlardan kalmış patlamamış yüzlerce kiloluk top mermileri, alevlerin sıcaklığından infilak ediyor, yangın yerinde ayrı bir tehlikenin adı oluyordu..
Cansiperane çalışan işçi o an ne yapsın? hemen ötesinde patlıyordu koca koca mermiler..!
Çaresizlik zaten diz boyu.. Alev almış başını gidiyor, bir o yana, bir bu yana.. Gövdesindeki kürkü tutuşmuş Çakallar, Tilkiler veTavşanlar..
Can havli ile kaçışıyordu, nereye mi, korunaklı diye bildiği tek yöne.. Ormanın içine..!!!
Hadi buyur buradan yak.. Ateşi taşıyordu, canını kurtarmak için koşuşan Orman canlıları...Bildiğimiz o Yaban hayat..
Uzattım değil mi konuyu.. Konu açık seçik aslında. başına gelen bilir çaresizliği..
İşte o anlardan birini yaşayıp, yaşayanların dilinden hep dinleyen bir isim yazdı, güzel düşünüp hayata geçirileni.
Öncesinde şunu dile getirmek isterim.. 94 yangını başlar başlamaz bölgeye gidip, günlerce alevlerin durdurulamazlığına tanık oldum bendeniz..
Bahsedeceğim güzel düşüncenin mekanı, yani geliri bağışlanan Orman kampının da bir hikayesi var o günlerde yaşanılan.. Alevler bir sağından, bir solundan yaklaştıysa da o bölgeye, Allah bu ya, riayet edemedi tek bir kıvılcım, tek bir ağaca.. O büyük yangının etkileyemediği bir bölge, geliri şimdi bağışlanan..
Neyse, ben döneyim denilenlere.. Eceabat, birçok kez köylerini tehdit eden alevler ile boğuşan bir İlçemiz.. N eyangınlara sahne oldu her bir ökyü, her bir köylüsü de korku ylaşadı o anlarda. Kimi zaman, alevler sınırına kadar geldi, kimi zaman, kışlalarda can bulan küçük ve büyük başları yaktı geçti..
Birçok yangını yaşadı yarım ada.. Hele hele, 1915’i gördü ki o coğrafya, 253 bin aslanını kefensiz bağrına aldı o kutsal topraklar.,.
Eceabat belediye başkanı Saim Zileli yazdı içinden geçenleri ve hayata geçirdikleri güzel düşüncenin sonucunda olanı.
Başkan Zileli; “Ülkemizde yaşanan orman yangınları nedeniyle büyük acı ve üzüntü duymaktayım.
Antalya Manavgat başta olmak üzere, Marmaris, Bodrum,... ve bir çok yerde ormanlarımız ve canlılar yandıkça biz de yanıp, kavruluyoruz.” Diyordu önce..
Sonra, yaşadıkları çaresizlikten söz ediyordu, bir dönem Eceabat ve bölgesinde çıkan yangınlar diyordu..  
“İlçemizde de zaman zaman karşılaştığımız yangınlarda, bir şey yapamamanın çaresizliğini yaşadık.” der iken…
Başkan Zileli, bir büyük yangından zarar görmeden kurtulan ve bu gün bir yangın bölgesine maddi kaynak olan o yerden söz ediyordu. Hani ben de az evvel sözünü ettim ya, Kabatepe orman kampı.
Buradan bahisle, şöyle geliyordu aldıkları güzel kararı anlatır sözleri;
“Yangın alanlarında sınırlı olanaklarla hizmet vermeye çalışan, çırpınan belediye başkanlarının çaresizliğini derinden hissediyorum.
Bu nedenlerle; halen işletmesini sürdürdüğümüz, çevre insanımızın çamlar altında oturup, denizine girdiği KABATEPE ORMAN KAMPI İŞLETMEMİZİN 6-10 Ağustos 2021 tarihlerindeki gelirinin tamamını yangından zarar gören belediyelerimize bağışlamaya karar verdim.
Kamuoyuna saygıyla duyurur, yangından zarar gören tüm vatandaşlarımıza, belediye başkanı arkadaşlarıma geçmiş olsun dileklerimi sunarım.”  
Güne özel bir söz edeyim mi ben şimdi; Şöyle diyeyim mi…?
“Bir büyük yangından kurtulmuş ve her bir ağacı tam bir gazi kampın; 
Şimdi,  bir büyük yangın bölgesinin yaralarını küçük de olsa saracak olması, sizce de manidar değil mi….!!!”