.
İnsanoğlu dönegelen zamandan bu yana gerçeklerle yüzleşmeye cesaret edemediğinden kaynaklı olacak ki sürekli karşısında kendinden daha üstün gördüğü karakterlerle oyun oynamayı seçermiş.. Ama o zatı şahsiyet şunu bilmez miş ki oyunlar kuralına göre oynanır ve her oyun tek bir galiple bitermiş…
Ben oyun oynamayı 7’li yaşlarda bırakmıştım.. En son çocukken oynadığım oyunda saklambaçtı. Nede severdim saklambaç oynamayı… Herkes bir yerlere saklanır bende büyük bir zevkle onları ebelerdim… Hayat ebelemekten ibaret değil mi baktığımız zaman.. Ama unutmayalım ebelemek mi? Ebelenmek mi?
Ben hep ebeleyen taraf oldum da … Bugüne dek susmakla başa çıktığım her oyunun sonunda sabrım tükendiği anlarda birden açılıverdi o çenem….
Mesela benim hayatım boyunca öğrendiğim ama asla kimseye karşı uygulamayı düşünmediğim tek bir kuralım vardı. Birileri gelip birilerinin huzurunu kaçırıyorsa o kişiler benim gözümde hep aciz olmuşlardı… Kazandıklarını sandıkları küçük zaferleri ile böbürlenirken onlar bense hep bir b planımı hayata geçirirdim…
Nedendir bilmem ama geçimsiz insanlar kendi mutsuzluklarının bedelini etrafındakilere ödetmeye çalışırlarmış.. İşte bu gerçek hiç değişmedi yıllardır.. Mesela geçenlerde bir olay gelmiş bir arkadaşımın başına …
O anlatırken ben dinleyen ama yargılamayan taraf olmayı seçtim her daim yaptığım gibi… Olayın kahramanlarının kim olduğu önemli değil aslında…
Olay şöyle başlıyor :
İki oyunbaz birbirini bulur. Önce, acilen, birlikte hangi oyunların oynanabileceğini bilmeleri lazımdır. Bu tür buluşmaların neredeyse saçma denilecek bir hızda ilerlemesi bundandır; her şeyin birkaç gün, birkaç saat, birkaç an içinde olup bitmesi mümkündür. Ancak bir süre sonra anın, zamanın (ve diğer birçok şeyin) hiç de doğrusal olmadığı bir evrende, asıl oyun başlar.
Hemen her şeyin hızlıca oyuna dönebildiği ve oyunların döndüğü yerde, düzlemde, doğrusallık aniden yitirilir.
Sürecin nasıl ilerlediği, oyunların nasıl dallanıp budaklandığı hiç mesele değil.
Çok çeşitli oyunlarla birlikte olasılıkların, kazançların, zaferlerin, bahislerin ve keyfini sürmelerin bu kadar yoğun aktığı bir yerde, düzlemde, gerçek çok karmaşıklaşabilir.
Kimin kazandığı mesele değil, zaten mesele de hiç doğrusal değil; mesele ortaya saçılan, açığa çıkan hikayelerde ve sihirde. Birkaç halka ve ormana yetecek ölçüde öyküye kaynak olabilecek bir patlama. Olası tüm versiyonların oynandığı bir pire sirki. Kıyamet gösterisi.
Vakitli sözleşmelere özen gösterilmediğinde, akıp gidebilecek sonsuz bir olasılık seli.
Demem o ki, iki oyuncu bir araya gelir; o yerde, düzlemde, işler değişir. Kimsenin akıl edemeyeceği, çünkü sadece o yerde onlarla var olabilecek bir gerçeklik var edilmiştir. Olasılıklar çeşitlendikçe, dizginler muhakkak kaybedilir.
Bu gerçeklik ve sihir, bir noktada birleşerek güçlenir ve bununla ne yapacağı oyuncunun bulunduğu yerde, düzlemde, ona kalmıştır.
Tecrübeli ve becerikli olanlar, bu sihri alırlar ve kendilerine güzel yerler, düzlemler yaratır oynarlar. Virgülün bini bir parayken noktalı virgülü yaratan, onlardandı mesela; kendi zamanının ustalarındandı. Kimi adına başka bir şey der, başka yollar bulur meseleleri bölüştürmek veya sadece keyfini çıkarmak için. Bu sihirle oynanabilecek sınırsız oyun vardır. İki taraf da kendi kendine bile yüzyıllarca yetecek oyun malzemesi edinmiştir. Bunları birlikte değerlendirmek istediklerinde, yaratılabilecek gerçekliklerin de ucu bucağı olmaz.
Kimileri çekinir, vakti değildir; öyle koşarak dalmaz sihrin içine, hazır değildir, belki de üşenir. Anlamaz, yanlış anlar, kendine yakıştırmaz belki. O zaman bu iki oyunbazdan en az biri, muhakkak kendini biraz yalnız, şanssız ve üzgün hissedecektir. O zaman, zaman bildiğimiz sıkıcı doğrusal akışına geri dönebilecektir – ilk birkaç gün biraz yavaş geçebilir. Biraz kalp ağrısı da gündeme dahil olabilir.
Öyle ortalığa saçılan sihri kim ne yapar, meçhul. Kimileri der ki, hani öyle herhangi birinin bir yerde aniden karşılaştığı sihirli şeylerin ve aniden fazla dikkat çekici şekilde kayan tüm yıldızların nedeni, oyunbazların ikişer elle doğrultamadığı ve öylece ortalığa saçılmış bu başıboş sihirdir.
Neyse ki, zaman çizginizde doğru yere denk getirebilirseniz bu sihrin bir kısmıyla kendinize güzel hayaletler yaratabilir ve onlarla yaşayabilirsiniz. Epey de konuşkan olurlar. Hayali arkadaşlar gibi sizi ormanda -sadece- bazen, takip ederler. Size saçma şarkılar ve eğlenceli yalanlar söylerler. Öyle olur ya, bazen de olmaz; zaten hiçbir zaman da olmadı böyle.