Yaşanan aynı.. Felaket..! Sel' in vurduğu adres bilindik..
Yaşanan aynı.. Felaket..! Sel' in vurduğu adres bilindik.. Bir yenisi yeniden tekrarlandı, Bartın yine, doğa’ ya teslim olunan adres.
Yaşanandan öte, yaşanılanın üzerine bölgeye koşanlara dikkat... Üzerlerinde takım elbise, ayaklarında çizme..
Adım atıyorlar, sel' in etkili olduğu coğrafyada.. Belli ki çamura da bulandılar.. Biri Dönemin Milli Savunma Bakanı rahmetli İsmet Sezgin, diğeri TBMM başkanlığı da yapan Hüsamettin Cindoruk
Sayın Cindoruk, hayat ta, sağlığı da yerinde. Cenabı Hak, uzun ömürler versin kendine..
Soluklandıkları köşe ise, bir köşe işte.. kim bilir neresi..! Lakin yer, sel felaketinin yine tekrarlandığı adres, Bartın..
Fotoğraflara dikkat kesildim de, yine tekrar ettirdi zihnim o lafı: ARŞİV UNUTMAZ' ı...
Bartın' da yaşanan ve yine türlü kayıplara yol açan sel sonrası, dönemin ilgili ve yetkilileri bölgeye koşmuşlar.. Tarih 90’ lar..
Yaralar sarıldı elbet zaman içinde.. Şimdi de öyle olacak evelallah.. Ülkem büyük, Tükiyem güçlü sonuçta..
Tarih tekerrür ediyor, felaketleri ile.. Kimi zaman sel oluyor adı, kimi zaman Deprem....
Felaket işte yaşanılan kısacası, yaşanılana sebep pek de önemli değil. Ha sel olmuş ha deprem.. Ya da büyük orman yangınları.
Önemli olan, tekrarı yaşandığında, kayıplarımızın olmaması.. Evlerin sağlam zeminlerde yükselmiş olması.. Ya da, diğer detaylar..
Bu arada, HES' ler, RES' ler, falanlar filanlar deyip, yok olan ormanlar.. Nedenler belli, göz göre göre yok oluşta..
Su gelmiş tutacağı yok.. Arazinin üzerinde, sel oluyor akıyor yaşam alanlarımıza..
Misal, Çanakkale... Allah korusun, benzeri şiddette yağış alsa güzel şehrim, suyu tutacak ormanlarımızın azlığından, olanca sel hücum edecek yaşam alanlarımıza..
Ya köyleri istila edecek, ya ilçeyi, ya Şehrimizi devasa güçteki ve hızdaki sel suları.. Bu bir kara tahmin.. Elbette ki duamız büyük, 'Allah korusun..'
Ya olur ise... Yaşanır ise o kara senaryodaki vahim afet.. Sanıyorum, bazılarımız da edecek şu sözü: "Taktiri ilahi.."
Dün, az da olsa bahsettim, Taktiri ilahi halimizden.. Sanki bir yeni cemaat türedi dilimizde, adını dilimiz koydu sanki; Taktiri ilahi cemaati..
Bazı yaşanılanların ve hatta yaşanacakların başlıca nedenini görüyor, düşünüyor ve dile getiriyoruz...
Peki ya; sonuç değişiyor mu...!
Tabii ki de hayır.. Hamam da aynı, tas da.. Taktiri ilahi işte...
Takım elbiselerinin altındaki iskarpinleri çıkartıp, balıkçı çizmeleri ile sahada gezen, dönemin ilgili ve yetkililerinin fotoğrafları ile başladık güne.. Arşiv unutmaz' ı da tekrarladı dilimiz.
Arşivin unutmadığı öyle çok şey var ki aslında, açtıkça arşivi, ne yalan söyleyeyim bir tuhaf oluyor içim..
Mesela, bunca yaşanmıştan söz ediyoruz ya günlerdir.. Yangınlar, seller falan filan.. Kimi siyasetçi siyaset yapıyor sahada, kimi de siyasete alet ediyor yaşanılanlar üzerine, bir takım eleştirilerini.
Kimi isim afet bölgelerinde boy gösteriyor, kimi isim, düğün dernek geziyor.. Göbek atan; davulun klarnetin ritmine kendini uyduran da çok..
Eskiden komşumuz ölürdü mahallemizde, evimizin çok uzağında da olsa cenaze evi, ‘saygıdandır’ denir, günlerce TV seyretmezdi konu komşu, hem de ailecek.
Yıllar geçti, örf adet anane de çok değişti.. İnsanlık tıpkı çağ gibi, çok bi değişti..
Nereden açtım arşivi, hay açmaz olsaydım..90' lar dedi yine dilim.. Ne doksanlarmış be kardeşim.. "Geçti artık o yılar, unut diyorum.." da, olmuyor be kardeşim, unutamıyorum..
Üzerinde takım elbise, yeri geldiğinde ayağında çizme.. hey gidi hey.. Ne siyasetçiler vardı be geçmişte..
Hadi şimdilerde özleme. Dokunurlardı birileri gönüllere, karşılığı vardı her bir ismin, sıradan her bir vatandaşın kalbinde..
Neyse, danışman mıyım ki ben herhangi bir siyasetçiye.. Benim ki de laf işte.. Görülen köy kılavuz mu istermiş..! Ahaan da, teee ordee...!!!