Ya da denilebilir ki; Maydos’ da, Paydos…
Öyle bir kaçakçılık operasyonu yapıldı ki, bir ayağı karada diğer ayağı denizde.
Nasıl mı?
Durdurulan gemi, kara kıyıya sadece metrelerce kala ablukaya alındı da ondan.
Eceabat ilçesinde gece yarısı hareketlilik yaşatan ve heyecanı arttıran operasyona yol açanlar, kör olası İnsan tacirleriydi.
‘Nefes kesen operasyon’ sözü az gelecek çalışmanın adresi Eceabat, yani eskilerdeki ismi ile ‘Maydos’
Ve Maydos operasyonunda, Maydos da görev alıp, belki de Ege denizine açıldıktan sonra başlarına bir hal gelmesi muhtemel umut yolcularına elden geldiğince yardımcı olmuş. Diyebiliriz ki İnsan tacirlerinin ağına düşen umut yolcularına Paydos dedirten operasyonda, Maydos önemli bir rol üstlenmiş.
Alkışlamak gerek kıyı balıkçılarımızı. Çünkü onlar, ekmek paraları için umutla açıldıkları denizde, resmen can toplayıp karaya çıkardılar. Avlanmayı bırakıp, can kurtardılar.
Ege denizinde önceki gece etkili olan kuvvetli fırtınayı göz önüne aldığımızda, gemi batmasa bile ambarlarındaki düzensiz göçmenlerin, içinin dışına çıkacağı zor bir yolculuk yaşamaları kuşkusuzdu.
Böylesine can sipare çalışan ve ne gece ne gündüz kavramı olmayan Sahil Güvenlik ekiplerini de unutmamak gerek bu arada.
Denizlerimizdeki can ve mal güvenliğinin tek adı onlar. Ve kocaman bir alkışı onlar da hak ediyorlar.
Önceki gece bir ara pik yapan fırtınaya rağmen, görevlerinin başında olan Sahil Güvenlik ekipleri, hakikaten önemli bir operasyon yaptı.
Görevleri elbette kaçağa kuçağa engel de olan Sahil Güvenlik mensupları, İstanbul'dan kara yoluyla gelip, geri kalan yolu da gemiyle tamamlamayı planlayan düzensiz göçmenleri ve onları kaçırmak için harekete geçenleri öyle bir enselemiş ki, yaşanılanlar anca bir film karesinde gözlenir türden olmuş.
Kıyıdan gemiye, oradan da açığa yol alan düzensiz göçmenler, lafın kısası 5 mil kaçamadan yakalandılar.
Yakalananların sayısı ise hayli dikkat çekici. Çünkü elli yüz değil, gemide 363 mülteci.
Öyle bir planla yola çıkarılıyor ki bu hayatlar, en küçük ayrıntı dahi hesaba alınmış olsa da detaylar detaylar.İşte o detaylar kaçmıyor Denizlerin tartışmasız kahramanları Sahil Güvenlikçinin gözünden.
Adı üzerine biraz sprey boya atıp, sözde ismini değiştirip, 'Eniz' adını verdikleri gemiyle yola çıkılıyor.
Türk bayraklı yük gemisi, İstanbul Ahırkapı' dan 3 mürettebat ile vira Bismillah diyor.
Amaçları Yunanistan’a kaçmak olan düzensiz göçmenler de, yine İstanbul'dan yola çıkarılıyor tek frak ise, bir noktaya kadar seyahat otobüslerle.
Gelibolu tersanesi yakınlarındaki eski bir iskeleye geliniyor gece yarısı.
Gece zifir karanlık…
Sözde gecenin karanlığından faydalanacaklar ya, plan bu da, yiyen çıkar mı hiç?
Eski iskeleye bordalayıp sözde yanaşan gemi, ip iskele de denilebilecek fileli bir sistemle kaçak göçmenleri tek tek güverteye yüklüyor.
Sonrada ambarlara…
Gemi buradan yola çıkıyor. Fırtına da malum. Henüz 5 mil gittikten sonra, Sahil Güvenlik ekipleri gemiye "dur" ihtarında bulunuyor.
Gemi durur mu hiç. ‘Dur’ çekmeye devam ediyor Sahil Güvenlik…
Durmayan geminin başına da, ‘Allahın sopası yok’ dedirten kaza geliveriyor.
Olacak bu ya, Akbaş iskelesi yakınlarında karaya oturuyor.
Sahil Güvenlik ekipleri de, olan bitenin farkında ve operasyonun düğmesine, yarısı karada yarısı denizde, tam bir ecel teknesi halde gemide bası veriyor.
Gece kararlık. Hava lodos, Allahtan soğuk yok.
Gerçi olsa ne yazar. Asker üşümez ki kardeşim.
Saat 01.30'da gemiye çıkıyor Mehmetçik.
Gözle görünen gerçek ise,’ insanlık bunun neresinde?’ Dedirten o durum ortada.
Görenler şaşkın, görülenler ise korku içinde. Öyle ya gemi karaya otururken çıkan ses, kulakları sağır etmeye yetmiş. Gümbür gümbür. Sanki bomba patlamış…
Ambarlarında tam bir can pazarı. 363 kişi bir bire üstünde. Mehmetçik şefkat elini uzatıyor hepsine tek tek ve özenle.
363 kişi hangar gibi ambarda. Sanki mal, sanki dökme yük. Sanki bilmem ne. Hepsi birer can tayşıyor, hepsi birer insan evladı.
Gemide bulunanlar, Sahil Güvenlik botları ve balıkçı tekneleri ile tahliye edilerek, açıkta demirleyen sahil güvenlik gemilerine götürülüyor..
Sonrasında da, daha korunaklı bir bölgeye, Akbaş limanındaki Sahil Güvenlik noktasına.
Üstelik de, ambardan çıkarılanlar, hangara…
Vardır ya Akbaş’ da ki dev mayın hangarları. Şimdi hepsi oraya.
Hani filmlerde izleriz ya, batan ya da batma tehlikesi olan gemiden önce çocuklar ve kadınlar tahliye.
Aynen öyle oluyor gecenin karanlığında.
Kimi ana kucağında, kimi el ele vermiş yine aynı güven kaynağında, annesinin yanında. Çocuklar var gecenin karanlığında. Gözleri korku içinde… Karanlığı yırtarcasına…
Annesinin kucağında henüz bir kaç aylık olduğu tahmin edilen bir bebek dikkati çekiyor grubun içinde.
Gözü dönmüş insan tacirleri, ne yaşa ne başa bakıyor kısacası. Minnacık bedenleri de alıyor kaçak yolcu listesine.
Ha bu arada, Sahtecilik içlerine işlemiş vicdan yoksunlarının.
Para kazanma uğruna bağladıkları o geminin, adı üzerinde oynama yapıyorlar.
Çok normalmiş gibi üstelik. O isimle kim tanır seni. Yardım istesen kim inanır.
Farkında bile değiller üstelik .
Geminin asıl adı 'Delideniz' ken, olmuş ‘Eniz’ umurunda mı insan tacirinin o cebine indirdiği Nakitin derdinde.
Tek bir şeyi merak ediyorum şimdi. Bakalım bu yakalanan gemi de, tıpkı o ‘Başkan’ adlı motor yat gibi, Salı verilecek mi?
Yarın öbür gün, yine mi çıkacak karşımıza?