TABİİ, DOĞA, DOĞAL KALDI’YSA…!!!!
Bedavacıyızdır çoğu zaman.. Hatta, bedava için söylenmiş bir söz bile vardır atalardan;
“Bedava mezar bulsa, içine girecek..” şeklinde edilen..
Doğa bize her türlü imkanı vermiştir, bedavadan.. Misal, Kazdağları’nda çok olan doğal kestane.. Aynısı, Atikhisar civarındaki köylerin dağlık alanlarında da var, Kirazlı bölgesinde de..
Toplanıp, satılan.. köylüye gelir olan güzelim kestaneler..
Bu aralar, onlar da pek revaçta..
Toplaması çok zahmetli, bilmeyen zorlanır toplarken o doğal kestaneyi..
Doğa’da her şey var da, peki doğa, doğal mı sahiden… Kullanılan tarım ilaçlarından onlar da bir şekilde olumsuz etkilenmekte diyor uzmanlar.. Kim bilir, belki de gerçekten haklıdırlar.
Geçende bir uzman isim, bedavaya gelen üretimden söz etmişti.
Çanakkalelilerin, her deprem sonrası akıllarına getirdiği, şehrin ‘deprem dede’ si, Emekli Profesör Doğan Perinçek.
Bir paylaşımda bulundu sosyal medyadan; “ Her şey BEDAVA. Isterseniz sizde yapabilirsiniz.” şeklindeki hayli doğal önerisi ile..
Bilgilendirmesinin içeriği, bilinmeyen bir formül aslında bazılarımıza göre.. Halbuki, işitmişizdir de, hiç uygulamamışızdır..
Çöpe giden çay posası..
“Kahvaltı sonrası çay posasını atmadım.” Diye giriyordu söze Doğan hoca.. Kimilerimizin ‘deprem dede’ si..
Başlıyordu sonra da ballandıra ballandıra anlatmaya..” İçine kahvaltıda yediğim kırmızı biberlerin çekirdeklerini attım.
Filiz verenleri yumurta kabuğu içine çay posasıyla birlikte devrettim.
Biraz boylanınca topraklı saksıya alacağım. Ev içinde kış boyu bana kırmızı biber sağlayacaklar.” Diyerek, hayli basit formülden söz ediyordu, yetiştirmek için, en doğalından, biberi..
Bu konuda, geçmişe yönelik düşününce, radyasyon serpintisi görmüş Karedeniz çayları akla gelmesin ne olur..
Geldi ve geçti o yıllar.. O çayları , çoktan tüketti Türkiye.. Öyle değil mi.. Yani, öyle hatırımızda kalmış, yazılan çizilerden sonra, çay meselesi..
Kafa bulundurmayayım ben şimdi iyisi mi.. Döneyim kimimizin ‘deprem dede’ diye andığı isimden gelen paylaşımın sonrasına..
“İlk defa olmayacak geçen sene, aynı yöntemle diktiğim tek biber fidanı bana yıl boyu biber verdi.” şeklindeki izahına..
Benzer üretimi, ben de bakla ile denedim. Oluyor vallahi.. taze bakla zamanı gelmeden, yetişiyor saksıdakiler..
Yanında, kaliteli keçi peyniri, bir iki dilim köy ekmeği.. Bir de demli çay.. Mükemmel oluyor.
Şimdi den ağzım sulandı.. Seviyorum, taze iç baklayı, öyle peynir ekmek ile tüketmeyi..
Köy çocuğuyuz sonuçta.. Az bakla hırsızlığı yapmadık, bedavaya getirmedik baklayı konu komşunun tarlalarından.. Hey gidi hey:)) çocukluk işte..
Doğan hocanın bedava tanımı, bizimki gibi değil. Çocuklukta, yoktu bize böyle bilgiler..
Köy kahvesinin her gün çöpe attığı, kilolarca demlendikten sonra işi bitmiş çay posası ile neler yetiştirmezdik ki o yıllarda. W
Bilmiyorduk işte, çocuktuk çünkü.. Suç biz de mi..!
Doğan hocanın anlatımı ile devam edeyim biraz daha..
Diyordu ki; “Aynı yıl diktiğim biber, toplandıktan sonra geçen süre içinde, azda olsa vermeye devam ediyor. “
Yedi veren olacak değil ya, biberin de bir verim dönemi var elbet.. Neyse, döneyim dahası dediklerine.
“Merak ediyorum. Bu biber fidanı ölmeden daha ne kadar yaşayacak. “ şeklindeki kendi kendine sorusuna,..
Allah, ne ömür biçti ize artık.. taktiri ilahi :)))
Mesele, bedavaya gübre.. Yani, çay posası..
Doğan hoca; “Çay posası bedava içimde çayları biriktirdiğim yoğurt kabı bedava
Biber tohumları bedava. Yumurta kabukları bedava. Toprak bedava
Kışın evimi zaten ısıtıyorum, Sera bedava…” vurgusu yapıyor ve ekliyordu ‘NOT’ diye…
“Not: Çay posasını ve biber ya da diğer çekirdekleri ağzı kapalı yoğurt kabında filizlendirin.
Filizlenme aşamasında kapalı ve nemli ortam; filizlenmeyi kolaylaştırıyor.” tüyosu da bakınca, hakikaten o da bedava..