Biz de çocuktuk, genç de olduk.. Öyle git de okula, kır sopayı günleriyrdi bizimkisi. Sabahları erkek öğrencilere saç kontrolü de olurdou, her pazartesi...
Biz de çocuktuk, genç de olduk.. Öyle git de okula, kır sopayı günleriyrdi bizimkisi.
Sabahları erkek öğrencilere saç kontrolü de olurdou, her pazartesi...
Bir tutamkı aşmış ise saçlar, haydi traşa denirdi..
Genç kızlar için mecburileri anlatmaya gerek yok aslında.. Evden çıkar iken, anne kontrolü vardı bir kere en baştan.
Peki ya şimdi...!
Bir paşlaşımı okudum da dün, an itibari ile hatırımda oluştu 80' ler..
Soru düştü birde aklıma, 'nereden, nereye..' diye.
Hey gidi hey... Ne yıllar da yaşamışız biz yahu..!
O yasak, bu yasakk.. Yasaklı yıllar.. Da, çoğmuuzda şikayetçi de olamadık o yıllarda.. İstersen ol, kırarsın zopayı...
Soluksuz okudğum bahsetitğim o Paylaşımın ilk satırları;
"Saçlara jöle, tırnaklara oje, sürülemez, spor ayakkabıyla okula girilemezdi." diye geliyordu..
Ardından da; Sabahları bahçede sıra olunur, pazartesi sabah Cuma öğleden sonra müdür konuşma yapar, özel günlerden biriyse saygı duruşu yapılır ve gerçekten saygıyla durulur,
İstiklal Marşı okunurken dik durulur, konuşulmaz, saygı duyulurdu." anlatımı..
Ve de dahası geliyordu cümlenin.. Deniliyordu ki geçmişten bahisle;
-Forma ile okula gidilir, eve gelene kadar forma çıkarılmazdı.
-Gömlekler pantolonların - eteklerin, içine sokulur, okul renkleri dışında bir renk giymek yürek isterdi.
Ne güzeldi o günler be, ne disiplin vardı, değil mi..
Çakı gibiydik, kilo da yoktu.. Olan kilolar, zaten beden eğitimi dersinde, hepten okus pkus..
Palaşımda, bir de şu anlatım geliyordu..
-Cep telefonu yoktu, internet de yoktu ama yine de öğrenciler birbirleri ile haberleşirdi.
Vallahi de öyle idi.. Bulmuştuk biz yöntemi..
Neyse, geride kaldı şimdi o günler.. Geride kalan qekçok kural gibi.
Utanma, gülüşme ile başlardı da, o da ayşrı bir amcera..
Mesela, şu denilen türden di bizim kuşaktaki gülüşme ile satrt alan utanma.
-Biyoloji dersinde üreme konusu anlatılırken utanılır, aruz ölçüsü ezberlerken delirilir, milli güvenlik hocaları da, bizim nesli askeri disipline sokmaya çalışırdı.
Nafile elbet.. Cin gibi çoçuklardık, tipi tip çiğneyenlerdik çünkü biz..
Neyse, daha da anılar depreştiren bir anlatım daha geçiyordu bahsetitğim bu paylaşımda.
-Sınıflar kalabalık olsa da çıt çıkmadan ders dinlenir, boş derslerde sınıftan çıkılmaz, ders saatlerinde okul sınırlarını ihlal etmek isteyenlere acınmazdı.
Vallahi de öyle idi be.. Nazi kampı halt etsin..
Peki ya, şimdiki durum.. 'Z' kuşağı...
Biraz da siz dinlmeyin, bizden kalanları..
Secgili 'Z' kuşağı. bilirmisiniz;
Bizde, Ödevler mutlaka yapılırdı..
İEster isen yapma.. hele ki; Yat denince yatılmla konusu.
Sabah okula servis yerine otobüsle gidilir, dahası, okul yolunda çoğu kez de ısnalılırdı. Hemde sırıl sıklam..
Hele hele, bazen çanta yoklaması yapılır, okula yasak bir şey getirilemezdi.
-okulun herhangi bir yerinde sakız çiğnenemez, derslerde bir şey yenemez, su içmeye gitmek için izin istenirdi. (Tuvalet ihtiyacı için de geçerli bu izin isteme durumu)
Duy şimdi bu sözleri, ey 'Z' kuşağı..
-Birine uyuz olduysak öğretmene şikâyet eder, asla kendimiz sopayla, bıçakla girişmez, çeteleşmez, okul dışında bile kavga etmezdik.
Bilirdik ki kavga edersek evde ya da okulda bi posta daha dayak var. Öğretmen atmadı ise de, evda dayak garaanti..
Bu arada, bunlar da yaşanılandı bizde..
-Kızlarla erkekler birbirine mesafeli durur, el şakası yapmaz, küfürlü konuşmaz, efendilik bozulmazdı.
Dahası da var.. Yüzde yüz yerlici idik biz.
-Yerli malı haftası sınıf pikniğine döner, her tür yiyecek bulunur ve biz bu yemekleri paylaşırdık.
Paylaşımcılık ruhu belki de ondan bu kadar hat safhada bazılarımızda.. Biz eskiler de yani..
'Z' kuşağı öncesi nesilde, bizlerde yani, bir tuhaflık vardı be.. Bence o kesin..
Paylaşımda dile getirilen bir yaşanmışlık dahpa.. Bunu da duy ey 'Z' kuşağı..
-Kitap okurduk örneğin, ödev bile olsa okurduk.
Değiştirip kitapları öyle okur, kütüphaneden kimlik çıkartır kütüphanede okurduk.
-Biz çok güzel öğrencilerdik. Çok zor da olsa o dönemlerde hayatın bir anlamı vardı ve biz bunu bilmesek bile hissederdik...
ESKİDEN GELME ZORUNLULUKLAR VE YÜKLENDİĞİMİZ GÜZEL MİRAS
Çocukluğumuzun da, gençliğimizin de çok anısı birikti..
Meşe oynar iken, çelik çomak mücadelesi verir iken, kızlı erkekli yakar top, 9 kiremit oynar iken, anılar biriktirdik hep.
Şimdi bakıyorum da, sokakta oynayan tik çocuk göremiyorum..
Saklanmaç oynaya oynaya, çocukluğumuzun bu füzel oyununu da sanki bir yerlere sakladık biz yahu.. Saklanmaç da saklandı, tıp kı meşe, çelik çomak, 9 kirmet gibi.
Teknolojik oyunlar çıktı, sokak oyunları tarihe ve dahası rahmete kavuştu.
Anılar dahi dile gelmez oldu eski kuşakta.. Şimdi varsa yoksa, eski kuşağın da elinde birer akıllı telefon, tıkla tda ıkla, beğen de beğen..
'Z' kuşağı, bizim kuşağı da kendine benzetti.. Tuhaf değli mi..
Dilek tutanımız da kalmadı, hayal edenimiz de.. Hele hele ladesleşen de yok artık.
Tavuk bütünlükten çıktı, parça pincik, ayrı ayrı satılır oldu.. Göğüs ayrı, but ayrı, hele kanatlar..
Arada bul bunca parça içinde, ladesi de, hadi lades tutuş..
İki kuşak yan yana, biri eski, biri 'Z' olduk şimdi..
Allah hayır etsin.. Kuşak çatışması denilirdi eskiden, bizim kuşakla, bizden önceki kuşağa, bundan sonra ne denecek, onu da kestiremez olduk şimdi.
Sen var ol yeter ki, sağlıklı yaşa.. Çağın kuşağı, bir tuhaf 'Z'...
Alfabenin son harfidir 'Z' Tıp kı, şimdi son sözü evde söyleyen kuşak gibi. Seviyoruz yine de sizleri, 'Z' de olsanız...
Unutmadan, Ziraat' in 'Z' reklamı da pek güzel olmuş bu arada..
Ekran fotosunu aldım.. Hatıra olsun diye.. Endişe etmeyin bu ne ki diye.. Ne dir bu fotoğraf diye sorgulamayın da ayrıcça.. paylaştığım işte o hatıra fotosu..