ÇOKTUR ÖRNEĞİ, PEK BİLİNMEZ.. BİLİNSE DE, ÇABUK UNUTULUR GİDER...!
Yaşanmış binzer hikayeler yöremizde de var.. Avcı olan sahibinin mezarına çukur açıp, kendini orada mahkum eden bir kupay mesela...
Birebir tanıkların dilinden dinlediğim bir yaşanmışlıktır, sahibinin ölümünü kabullenmeyip, mezarı başında gnülerce bekleyen, hatta patileri ile kendi girebileceği kadar çukar açıp, içinde ölümü bekleyen bir can dost..
İsim vermeyeceğim.. Hikayenin kahramanı, sevgili eşimin dedesi veğ onun can dostu av arkadaşı..
Kediler, köpekler ve dahası, sokak yaşayanlarına sevgim çoktur. Herkes de bilir..Bunu bir çıkar gözetmeden yapıp, ruhumu rahatlaktıyoruml.. Yaradan: "Sessiz kullarım.. Olar size emenat" der iken...!!! Boşa mı etmiştir bu anlam taşıyan sözü.. !!!
Bir iki gündür palaşxımda, Trabzon'da yaşanan olay.. Olay, anlatımı, sanırım biraz saçma oldu.. Hayatın bir gerçeği mi demeliydim acaba.
Türü; Kurt kırması diyerek tanımlanabilecek bir can dost..
Sahibi ölüyor ve o günlerdir, toprağın altındaki dostunu bekliyor mezarı başında...
Kimse öğretmedi ona, bu bekleyişi..
Giden dostu, toprağın altında.. Çıkmıyor, kaldı orada.. Üstelik, onu -kendisi gibi türleri gömdü.. İnsanlar yani..
Can dost, inat etmiş bekliyor dostunu.. Çaresiz, belki de havlıyor, sesleniyor da, yine çaresiz..
Mezarlık, sessizlik derin.. Arada bir öten Çingene bülbülleri, Sakalar, Serçeler, Kargalar bel ki sesizliği bozuyor, bir an geliyor..
Ya da, yeni bir defin sırasında işitilen ağlama, hıçkırık sesleri.. Genel de sesizdir kabristanlıklar.
Kimimize göre de; Tam Kafa dinlenecek türden dir, oldukça derin anlamlı sessizlğini adresi..
Kabristanlıklar, genel de sessizdir..
Bel ki, bu sezsizliği bozmamak için de, dostunun mezarı başında bekleyen gerçek dostu, ağzına da açmıyor günlerdir..
Ne yiyor, ne içiyor.. Nereden, bulacak ki zaten bir yurdum lokmayı, bir yudum suyu.
Hani, biri düşünüp götürse bile önüne buir tas içinde; inanıyorum ki, içilmeyecektir bir yudum su, yutulmayacaktır bir yudum lokma..
Çaresizdir can dost.. Bir umut bekliyor dostu çıkacak san ki topraktan..
Anlatmaya çalıştıklarımı, anlatmaya çalışan bir fotoğraf karesi..
Bir Kurdt kırması, yani Alman çoban köpeği olarak bilinen cinsin benzeri; mezar başında nöbette.
Kimse öğretmemiş olsa da böyle beklemeyi, o içinden geldiğinden orada, tek başına, üstelik çıkarsız bir nöbette.
"Afferin oğlum.."^demeyecek kimse.. Yada; "Afferim kızım.."
O bir dost sadece.. Belki , o derdi, 'AFFERİN..'
Afferin için beklemiyor o can dost. can dostunu..
Çıksın oradan bektleyişinde, özledem seni dercesine..
Bu örnek de, gün gelecek unutulacak yine,. Çıkacak gidecek hafızamızdan..
Bunları anımsatıyor, yaşanılanı yazıyorum diye: billiyorum ki birileri yine kızacak bana..
"İnsanın anne babası, evladı ölüyor.." diye de örnekleyecek kızgınlığının nedenini.
Çünhkü, yaşadım ben bu örneklemeyi.. Aslında hemen her gün de işitiyorum birilerinden.. Bu ne vicdansızlığı..
Örnek alınsın derdinde değilim yaşanılanı anlatır iken.. Kimse almasın tabi böyle bir örneği.. Kim, kaybettiğinin mezarı başında böyle nöbet tutar ki zaten..!!!
Tutar ise, dilsiz kullar, sessiz kullar tutar.. Sokktta, işimize gelince başını okşadığımız, çoğu kez dte tekmelediklerimiz yani..
Onlar tutar.. Çünrkü, bir onlar da var karşılıksız sevgi ve afferim için değil, tarifsiz dostluktan ötürü tavırlar..
Yer Trabzon...Paylaşılan kareler için anlatım ifadesi;
"Trabszon'da, 4 gün önce vefat eden sahibinin mezarı başından ayrılmayan 'Fero' "
Gözlerim doldu, tarifsiz bir üzüntünün adı oldu bu ölümüne bekleyiş...
İyi ki sevgi örneği olabilecek bu canlılar var hayatta.. Adını can dost koyduklarımız.. Kalpleri atan, sevgisini türlü hareketler ile gsöteren..
Can dostu kaybolunca da, çaresiz böyle bekleyen.. Ölümüne bekleyen..