Kısacası, TBMM Anayasa Komisyonu Üyesi’ de olan CHP’ li Vekil Av. Erkek, bir taşla iki kuş misali yaptı.

Çanakkale Küçük Sanayi Sitesi’nde kooperatif yöneticileri, çalışanları ve işverenleriyle kahvaltıda bir araya geldiğini anlatan bir açıklamaya imza attı, sayın vekil Av. Erkek.
 
Bir basın açıklaması metniydi bu. İçeriğinde, iki önemli konu üzerine anlatımları vardı. Bu da, şahsen bende, ‘Bir taş ile iki kuş’ düşencisi yaratmaya yetti de arttı.
 
“Ülkemizin geleceği için neden ‘hayır’ anlatımı da vardı bu açıklamada, Deprem bölgesine ilişkin bir önemli detay da.
 
Esnaf buluşmasında neden Hayır denmesi gerektiğini, bunu da nasıl dile getirdiğini anlatıyordu sayın vekil Av. Erkek. Ve diyordu ki açıklamasında;
 
“Türkiye ekonomisinin ne kadar kötü durumda olduğunu bizzat yerinde gördük…”
 
Yani esnafın, durumu; hani derler ya, ‘Sinek sallıyor’ Bunu anlatıyordu sayın vekil…
 
Günlerdir Deprem fırtınasının etkisi altındaki Ayvacık ilçesinde,  depremden en çok zarar gören köyleri bir kez daha ziyaret ettiğini de anlatarak,
 
“Bu sefer gördüğümüz tablo hakkında pek de iyi şeyler söylemek mümkün değil” diye de ekliyordu vekil Av. Erkek.
 
Sayın vekil, Ne gördü de böyle diyordu?
 
Açıklamanın devamında var dı elbet bunun nedeni.
 
O halde, Diyebiliriz;  ‘şöyle ki’
 
Sayın vekil, neden böyle düşündüğünü şu sözleri ile aktarıyordu açıklamasında;
“Öncelikle şunu belirteyim: Kurum ve kuruluşlar ellerinden geldiğince ve en iyi biçimde hizmetlerini vermeye devam ediyorlar.
 
Yalnız, bu yeterli değil.
 
Konteynırlarda yaşam hiç de kolay değil.
 
Üstelik bazı konteynırların banyosu ve tuvaleti yok. En temel ve acil ihtiyaç barınma.
Resmi verilere göre bölgede hasar gören ev sayısı 800. Onarılabilecek durumda olanlar düşünüldüğünde, bölgeye en az 300 konut yapılması gerekmekte.
 
İşte bütün sorun da, burada başlamaktadır.
 
Bölgede çok sayıda hemşehrimizle bizzat görüştüm. Bana aktardıkları bilgiler inanılmaz.
 
Şu an kendilerine karşılıksız konut yapılamayacağı iletilmiş. Buna göre, 20 yıl ödemeli 54 bin lira kredi verilecekmiş kendilerine.
Ancak; 2+1 ortalama bir evin maliyeti 100 bin lira civarında.
 
Geriye kalan yaklaşık 50 bin liralık tutar da depremden zarar görmüş ailelerin yine kendileri tarafından karşılanması istenmiş”
 
Benim de, bu söylenilenler üzerine, ‘Yok artık…’  diyesim geldi.
 
Çünkü hatırlıyorum da, Benzer iddialar, 17 Ağustos felaketinden sonra da çokça gelmişti.
 
Sonuçta bu bir gözlem ve yapılan görüşmeler ardından sayın vekilin dilinden aktarılıyordu, bölgenin insanına iletildiği bilgisi de paylaşılan bu iddia.
 
Döneyim açıklamaya; Diyordu ki sayın milletvekili Av. Muharrem Erkek;
 
“Çok basit bir soru soruyorlar: “Tarım yapamıyoruz. Ziraat Bankası ve Tarım Kredi Kooperatiflerine olan borçlarımızı dahi ödeyemiyoruz.
 
Bunlara dair bir yardım ya da yapılandırma yapılması gerekirken, üstüne yıkılmış evlerimizin yenileri için bizden para isteniyor. Bu parayı nereden ve nasıl bulacağız?” 
 
Bence de makul ve mantıklı bir soru….
 
Hakikaten böyle ise, o para nereden bulunacak?
 
Vardır elbet bir proje ve bir büyük düşünce. Bekleyip göreceğiz.
 
CHP’ li vekilin sözleri ile devam edelim. Bakınız ne diyor?
 
“Bir devletin, hele sosyal bir devletin öncelikli görevi yurttaşlarının, özellikle zor zamanlarda, afet dönemlerinde elinden tutmasıdır.
 
Oysa şu an yapılan tam tersi. Millete küfreden işadamının 400 milyon liralık vergi borçları bir kalemde silinebiliyor.
 
İktidarların en temel görevlerinden ve mecburi hizmetlerinden olan “yol, köprü yapımı” bir lütufmuş gibi sunuluyorken, Osmangazi Köprüsü'nü yapan firmalara 2017 yılının ilk 50 günü için halkın cebinden 225 milyon lira veriliyor.
 
Hal böyleyken, halkın cebinden yılda 1.5 milyar lirayı alıp birkaç kişinin cebine aktaranlar ve üstüne “bu köprüleri bedelsiz yaptık diyenler”, depremin vurduğu Çanakkale Ayvacık’a 300 tane konutu bedelsiz yapamıyorlar?”
 
Bu dikkat çeken soru ardından da, yine sert sözlerle geliyordu sayın vekil. Diyordu ki;
 
“ Referandum kampanyası için devletin kasasından harcanan paraları kesin, halka söven kişinin vergilerini halkın cebine yükleyerek silmeyi bırakın, afetin vurduğu yerlere konut yapın! Bölgede yurttaşlarımız zor durumda”
 
Tespitler, bölgeye yapılman ikinci ziyaretten çıkmış. Sayın vekil Av. Erkek’ de, bu görüşmeye dayalı olarak yapmış çıkışını.
 
Sonunda da şöyle seslenmiş;
“Sürekli yaptığımız çağrımızı da yineliyoruz:
 
Sorunların çözümü için Çanakkale Ayvacık acilen afet bölgesi ilân edilmelidir.”
 
Böyle çözülecek ise sorun, bence de ilan edilsin. Bu kadar zor mu Allah aşkına?
 
xxxxxxxxxxxxxxxxxxx
Demek ki Neymiş,
Simit deyip geçmemek lazımmış…!
 
Eski Turizm il Müdürü. Hem de Trabzon’ da…
 
Öyle bir gönderme yapmış ki sayın ağabeyim İsmail Kansız, dikkat kesilmemek ne kelime…
 
 Sosyal medyadan veriyordu mesajını; “Trabzon havaalanında üç simit aldık. Bildiğimiz Trabzon simidi.
6 TL. öde dik. Yani 4 ekmek parası. .. Uzun göl’ de, ya da diğer işletmelerde fiyatların uçmuş olduğunu gündemde tutanların dikkatine... Bir de et balık kuymak köfte yesek havaalanında, herhalde kredi kartında limit yetmezdi. ..” diyordu sayın ağabeyim.
 
Bazı noktalarda da durum farksız değil sayın müdürüm.
 
Bir örnek verecek olsam, rekor düzeye çıkan kira nedeniyle, Devlet Hastanesi kantininde içtiğimiz bir bardak çay diyebilirim.
 
Hastane yönetimi, ihale sürecinde taliplerin ısrarlı halleri ile rekora koşan kantin kiralarının karşılığında,  kaçınılmaz hale gelen hizmet bedelini fark edemiyorlar.
 
Şifa bulmak için gidilecek bir başka adres de, hastanelerimiz harici olmadığından;
 Zorunlu halde beklemek durumunda kalan insanlarımızın, cebinden çıkacak paranın bu denli yüksek olacağını tahmin bile edemediklerinden olsa gerek, hep tüketici mağdur oluyor vesselam.
 
Aldığınız hizmet karşısında, kordonda dahi olmayan bedelli ödemek zorunda kalmamıza yol açan, uçuk bedellere neden kiralar değil mi?
 
Bence aynı şey, havaalanı için de bulunan hizmet satın alım noktalarında da geçerli.
 
Ne kaa ekmek, o kaa köfte… !
 
Xxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxx
 
BİR HASTANE ŞİKAYETİ DE RECEP AĞABEY’ DEN…
 
Sosyal medyada, bazı nedenlerden dolayı bir süredir takibinden uzak kaldığım MHP İl Genel Meclisi üyesi Recep ağabeyden okkalı sözlerle bir hastane çıkışı var.
 
“Çan Devlet Hastanesini Biga yoluna götürmek, Çan'a yapılacak en büyük kötülüktür” şeklindeki çıkış ile gelen. Devamında da; “ Bazı şahıslara rant sağlamak amacı ile Devlet hastanemizin Yen'i inşaatının yerini değiştirmeyin.  O bölgenin deprem zemin etüdleri yapılmış mıdır? Yapıldıysa kim tarafından yaptırılmış Ve kime yaptırılmıştır? Benden söylemesi… Gelin bu A acayip fikrinizden vazgeçin” şeklinde gelen. Daha da ötesi, bir başka çıkışı daha var ki, öteler ötesi…
 
Yine dengem kaçtı. Recep Ağabey. Alemsin…
 
MHP Kurmayı recep ağabeyin, bir politik açıklama ardından dediklerini okudum da, ‘Ne zaman bir şey yorumlasa, hep kafam allak bullak olur’ durumunu tekrar yaşadım.
 
Neden mi? Buyurun birlikte kafamız karışsın;
Şöyle demiş Recep ağabey;
 
“15 Temmuz şehidleri ‘evet’ çi ise, Suriye'de verdiğimiz şehidlerimiz de evet çi dir. Güneydoğu’da PKK ya karşı verdiğimiz bütün şehidlerimiz,  hat ta Kıbrıs ve Kore şehidlerimiz de evet çi dir.
 
 Kurtuluş savaşı ve Çanakkale savaşı şehidlerimiz de evet çi dir. Şöyle bir genelleme yapalım. Bütün şehidlerimiz evet çi dir. Gazilerimiz? Onlarda evet çi dir. Evet çıkarsa PKK bitecek bi de..
 Keşke bu referandumu 8-10 sene önce yapsaydık valla, PKK çabuk biterdi. Allah’ ım sana geliyorum”
 
Okuduğumda;  dedim ya, ‘kafam allak bullak oldu’ diye. Hakikaten kafam allak bullak haldeyim.
 Ahh Recep ağabey, Ahh…