Mektup uzak diyarlardan.. İngiltere’den..
Mektup uzak diyarlardan.. İngiltere’den..
Secen kişiliği ile bilinen bildik bir isimden.. Ağabeyi meslektaşlarımızdan..Rahmetli Ertan Tuzlu’nnu biricik kız kardeşi Arzu yazmış bu satırları.
Okuyunca, ayrı bir dikkat kesildim.. İçim bir başka titredi..
Seslenişi bile, kalbe dokunuyordu Arzu’nun.. “Tüm Dostlarıma…” der iken..
Ve geliyordu cümleler, duygu yüklü ifadeler.. Diyordu ki;
“Doğmak, büyümek, büyümeye çabalamak gibi bir misyonumuz var hayatta..
‘Belli bir yasa geldik artık, yasam kendi tekrarlarına’ başladı diyemiyoruz.
Kaç yaşına gelirsek gelelim, hep ilkler oluyor yaşamamızda.. Düşünsenize ilk nefesle başlıyor, ilk ağlama ile devam ediyor.
Sonra ilk sözcükler, ilk adımlar, ilkokul, ilk ayrılık, ilk sinemaya gidiş, mesleğe ilk adım, ilk maaş, ilk terfi, ilk işten çıkış, ilk arayış, ilk sonlanış..
Ama döngünün sonu yok, yüz yaşımıza da gelsek hayatımızda hep ilk' ler olacak.
Dünyada var olduğumuz ilk günü kutsuyoruz doğum günlerinde.. Bugün benim doğum günüm diyoruz ve geçmişte bıraktığım kocaman yıllarım var... Mutlu, umutlu, coşkulu yıllar..
Hayal kırıklıkları, hayaller, özlemler, ayrılmalar, kavuşmalarla dolu yıllar..
Kahkahalarla çınlayan, bir o kadar da gözyaşları ile gecen yıllar. Paylaşarak güzelleşen, çoğalan yıllar..
Askı, ailemi, dostlarımı bulduğum, onlarla yoğrulduğum yıllar.. Kendimi ararken bulduğum, buldukça büyüdüğüm, büyüdükçe aradığım yıllar. Zamana, Hayata, koşullara direndiğim, başkaldırdığım, mücadele ettiğim yıllar.
Bazen yorulduğum, kendime kapandığım, kendimi dinlediğim, sonra yeniden, kaldığım yerden hayat yoluna yürümeye, koşmaya, sendelemeye devam ettiğim yıllar..
İnsanları anlamak için durup defalarca düşündüğüm, anlamayınca " insanca" diye geçiştirdiğim yıllar..
Başkalarının dertlerini dert edinip onlarla çöztm bulmak için çabaladığım yıllar..”
Gurbette olunca, sıladaki de aynı oluyor bence.. Gurbettekine de zor yıllar, sıladakine de…
Sanki, Çanakkale kadını Arzu, haykırıyordu güneşin üzerinde batmadığı toprakların ülkesi diye bilinen İngiltere’den..
Soğuk eminim ki orada havalar.. Güneş batmıyor deniliyor da, gün yüzü görmemiş ki hiç İngilizler.. Hep kapalı bir hava ve hep yağmur varmış oralarda..
İngiltere değil mevzuu.. Mevzu, hepimizin içindekiler aslında.. oralara dokunuş, duygulara yani..
Arzu da, öyle bir ruh halinde olmalı.. Bir yanında memleket hasreti, diğer yanında hep eksikliğini hissettiği yakınları, canları..
Ve üzerine basa basa, altını çizdikleri vardı mektubunda..
Diyordu ki mesela; “Kendi sıkıntılarımı kendime dağ edinip altında kalacağımı anladığımda onları yine kendi kendime ortadan kaldırdığım yıllar..
Ölümün acısına ve doğumun mucizesine tanık olduğum yıllar... Okuduğum, izlediğim, katıldığım, bilgiye ve öğrenmeye saldırdığım yıllar..
Koştuğum, ulaştığım, ulaşamadığım yolları düşe kalka, yara bere içinde devam ettiğim yıllar..
Çocukluğumu, ergenliğimi ve olgunluğumu yaşadığım bugünlerde, geçmişe özlemle, geleceğe ümitle bakmam gerektiğini bana anımsatan yıllar...
Çok değil 48 yıl olmuş Hayata merhaba diyeli, bundan sonrası, bundan öncesini aratmamasını diliyorum.
Bir yanım sevinç, bir yanım hüzünle girdim yeni yaşıma..”
Böyle diyordu işte Arzu.. Bende; “İyi ki doğdun arkadaş.. Biz gibi, bizler gibi, iyi ki varsın arkadaş..” diyerek, selam vereyim istedim İngiltere’ ye..
Arzu, Çanakkale hasretini en süt düzeyde yaşayanlardan biri..
Uzakta da olsa, hepimize dokundu bu sözleri..
“Doğum günleri duygusal ve kırılgan günler çünkü.” Der iken bir de ekliyordu Arzu;
“İnsan olmak belki de bu yüzden güzel. Hayatta hiç para biriktirmedim ama çok insan biriktirdim.
Hepinize güzel Doğum Günü mesajlarınız için Çok Teşekkür ederim. Iyi ki varsınız” diye..
Doğum günlerimiz özel elbet.. Hele ki, uzakta olanlar için, ayrı bir özel o gün..
Hatrını sorup, arayan, ya da yazan bir kişi, değer verildiğini gösteriyor kendisine, o da en muhteşem hediyeden de güzel değil mi…
Arkadaşlarımız uzakta da olsa, yakında da, aramalıyız nokta..
Bir Çanakkale kadınının özelliği işte tam da bu.. Ağzına sağlık Arzu Tuzlu..