Bugün çok farklı bir yazımızla Ankara’dan merhaba demek de güzel, MERHABA…!

                             
                         Cumhuriyetin kuruluşuyla beraber, bu kaçıncı ders programları Eğitim sistemimizin temelini oluşturan ilköğretim kademesi çeşitli problemlerin yaşandığı ve bu problemlere çözüm arandığı, bulunan çözümlerin uygulama için çeşitli biçimlerde tartışıldığı bir yerde bulunmaktadır.
 
                          Bu tartışılan problemlerden biri programlar, diğeri de Türkçe ders kitaplarındaki metinlerdir. Programların hazırlanmasında ortaya konan amaçlar ile Türkçe ders kitaplarındaki metinlerin moral değerler açısından önemi eğitim açısından tartışılamayacak derecede büyüktür.
                           Günümüzde, insanlara verilen değer, her geçen gün teknolojik ve ekonomik gelişmelerle birlikte azalmış ve zaman içinde toplumun temelini oluşturan bazı kavramlar kaybolmaya başlamıştır. Kaybolan değerlerin kişiyi ve kişiliği zedeleyici boyutları gün geçtikçe artmakta ve bizlerin sorumluluğunu ciddî anlamda tartışmaya açmaktadır. Toplumumuz insanlarında ne yazık ki, paylaşımcılık zamanla kaybolmakta, bireysellik ön plâna çıkarak; kişilerde bulunması gereken millî, ahlâkî, evrensel değerler gibi kavramlar, yerine;  plânsız, duyarsız, köşe dönmeci, her şeyi kendi için düşünen, geleceğimizi maddî çıkarlarda arayan; dinleyerek anlama yerine anlamadan savunmayı yeğleyen bir ergen-genç kesiminin oluşması bizleri korkutuyor ve araştırmaya sevk  ediyor.  
                          Çocuklarımızın ve gençlerimizin gelecekle ilgili kaygıları, daha çok biz eğitimcileri, akademisyenleri araştırmaya sevkeder ve ilgilendirirken; velilerimizi, ailelerimizi de daha çok “günlük yaşama, yeme-içme-gezme-evlenme-günü kurtarma” kaygıları sarmaktadır.   Halbuki, eğitimin tanımlarına baktığımız zaman, gelecek kaygısı yanında “yetiştirilecek insan tipiyle, ülkenin geleceği ve sürekliliği” kaygısı yatmaktadır.
             
                               eğitim   İng. education 
                              1. Yeni kuşakların, toplum yaşayışında yerlerini almak için hazırlanırken, gerekli bilgi, beceri ve anlayışlar elde etmelerine ve kişiliklerini geliştirmelerine yardım etme etkinliği. 2. Önceden saptanmış amaçlara göre insanların davranımlarında belli gelişmeler sağlamaya yarayan planlı etkiler dizgesi. 3. Belli bir konuda, bir bilgi ya da bilim dalında yetiştirme ve geliştirme. 4. Her kuşağa, geçmişin bilgi ve deneylerini düzenli bir biçimde aktarma ya da kazandırma işi.. (BSTS / Eğitim Terimleri Sözlüğü 1974)
                              Yukarıdaki tanımlara bakıldığında eğitim=terbiye yetiştireceğimiz gençlere bir taraftan eğitim verirken, bir taraftan da bu eğitimi oluşturacak araç-gereçler gerekecek ki, bu araç-gereçlerin verilmesinde ilköğretimden-yükseköğretime kadar en önemli araç ders kitapları ve o kitapları oluşturan üniteler ve metinlerdir. 
                               Kendi aklını kullanan, kendini yetiştiren çok sayıda öğretmenin çok değerli çabalarına karşın, eğitim politikasını belirleyen MEB ekiplerinin sergiledikleri bu çerçeve baskın hale gelmiştir. Sistemin en temel kazanımı olması gereken muhakeme yetkinliği yetiştirilen öğrencilerde gözlenmemektedir.
                             Ayrıca programın Türkiye genelinde etkin bir şekilde yürütülebilmesi için
okullara gerekli alt yapı, materyal ve ekipman sağlanmalıdır. Programın   uygulanmasında öğrencilerin bireysel ve bölgesel farklılıkları dikkate alınmalı, kültürel, teknolojik ve toplumsal değişimler programa yansıtılmalıdır.
                              Okulların ve derslerin tümünde konuyla doğrudan ilgisi olsun olmasının dostluk, sevgi gibi, “değerler” temel alınmaktadır. Bilimsel okuryazarlık, eleştirel okuryazarlık, bilimsel sorgulama, eleştirel ve yaratıcı düşünme gibi “beceriler” kazandırılması da amaçlanmaktadır. Buna karşılık sadece fen dallarında değil, dünya bilgisi ile ilgili bütün alanlarda bir eğitim programının aslen öne çıkarması gereken “merak, akıl, kanıt arama, sorgulama” gibi akılla ve pratik hayatla ilgili değerlerden söz edilmemektedir.
                                Bu teorik bilgilere alışık olmayan okuyucularımı fazla zorlamadan, aşağıdaki önerilerimizi, aile sohbetlerinizde, arkadaşlarınızla oturduğunuz masalarda, çocuklarınızın öğretmenleriyle veli-öğretmen ilişkisi içinde tartışınız, üzerinize sorumluluk alınız; Anayasa tartışmalarındaki “evet-hayır; hayır-evet” gibi olumlu-olumsuz bakış açılarınızı biraz da eğitim açısından değerlendiriniz…!?
                            1- Çocuklarınıza karşı göreviniz  “yedirmek-giydirmek-barındırmak-gezdirmek, çocuk sevginizi onlarla” tatmin etmek değildir.
                            2- Çocuklarınızın okulda işlediği dersleri, verilen ödevleri, bilgileriniz-tecrübeniz-araştırmalarınız sayesinde takip ederek, çocuklarınız ve öğretmenlerinizle tartışınız.
                            3- öğretmenin görevi yalnız öğrencileri değil, veli-toplum ilişkisi olduğuna göre, öğretmenlerinizle iletişimi eksik etmeyiniz…
                            4- Öğrencilerinize ders veren öğretmenlerinizi çocuklarınızın yanında tartışmayınız. Onları küçük düşürmeyiniz, yerli-yersiz şikâyet etmeyiniz.
                            5- Veli olarak kendinizde, öğretmen olarak sizde güven sağlayınız… Veliliği; okula çocuk götürüp-getiren, bahçede çocuk bekleyip “dedi ki, demiş; demiş ki, dedi” veli tipinden uzak durunuz… Veliliği yalnız annelere bırakmayınız, babalar kim,  nerede, onların sorumluluğu ne? Gibi sorularla ailenizi-öğrencinizi-kendinizi sorgulayınız…!?
                            Buraya kadar sizlerle paylaşmak isteğimiz görüşler, dikkate alınmazsa, yazımızın başlığında verdiğimiz gibi, “ Ders Programları, Ters Programa ” dönüşür ki;  bu coğrafyada, bu ülkede bu toplumda “sizler- bizler” her gün   TERS PROGRAMLARLA,  terslenir, dururuz, DOĞRU MU ?!