Çanakkale isim olarak ayrı, coğrafya olarak ayrı, Çanakkaleli olarak ayrı, Çanakkale’yi gezenler olarak ayrı, 1915 Çanakkale Köprüsü’nden geçenler olarak ayrı, geçtiğiyle-geçirdiğiyle övünenler olarak

Çanakkale isim olarak ayrı, coğrafya olarak ayrı, Çanakkaleli olarak ayrı, Çanakkale’yi gezenler olarak ayrı, 1915 Çanakkale Köprüsü’nden geçenler olarak ayrı, geçtiğiyle-geçirdiğiyle övünenler olarak ayrı…
Dövünmemek için övünmeyi gerektiren çalışmaları yaparken; BENCİLLİK yapmadan söylemek-söyletmek, bu devletin, bu milletin devamlılığı açısından hem iktidarların hem muhalefet yapanların görev alışkanlığı olmalıdır…
Bu alışkanlıkları âdet haline getirmek için önerimiz, İmam-ı Gazali’nin uyarısında gizlidir:
İmam-ı Gazali yüzlerce yıl evvel insanoğlu için öyle bir tespitte bulunmuş ki, aradan bunca zaman geçtikten sonra geçerliliğini aynen muhafaza etmekte...Hatta bırakın geçerliliği insan hayatını ve ilişkilerini düzenleyen bir gerçeklik haline gelmiş...
"İnsanoğlunun iki zaafı vardır ...
SEVDİĞİNDE KUSUR, SEVMEDİĞİNDE MEZİYET GÖRMEZ..." demişti.
Hazret, bu sözünün bir dünya ve insanlık gerçeği olarak yaşanacağını bilerek mi söylemişti, acaba?..
Etraf sevdiğimiz için kusur atfedemediğimiz kusurlularla dolu...Birçok meziyet sahibi/ehli insan da tarafımızdan sevmediğimiz için dışlanmakta...KÖTÜ BIR DÖNGÜ...
 Bu gizemi açmak, yaşamak-yaygınlaştırmak bizlerin görevi olmalıdır…
 Her 18 Mart’ta bir başkadır Çanakkale’m, Çanakkale’min akşamları ve rüzgarı… Soğuk ve sert eser rüzgarlar Çanakkale’de. Gökyüzü kasvetli, şehitler mahzun durur, ülkenin durumu, vatan topraklarının tartışılması ıstırap verir onlara.
İnsanların vurdum duymazlığı, çalışmak varken birbirine düşmeleri şehitleri rahat bırakmaz yerlerinde, bakar-dururlar, sanki sesler gelir Conkbayırı’ndan, Bombasırtı’ndan, Anzak koyundan,…
Yahya Çavuş seslenir, Seddülbahir’den, Seyit onbaşı ezilir, taşıdığı merminin altında insanımızın duyarsız ve tutarsızlığından… 57. Alay’dakilerden ses gelir, biz ne yaptık, siz neler yapıyorsunuz ? diye… Mustafa Kemal’i hüzün basar, Kemalyeri’nden seyrederken bizi...
                           Âkif dertlenir;
                              “Bastığın yerleri toprak diyerek geçme tanı,
                                Düşün altında binlerce kefensiz yatanı !..”  mısralarındaki söylemi anlatamadığı için…
Çanakkale bir söylem, Çanakkale bir eylem yeridir. Bu eylemde Bombasırtı var, bu eylemde yeniden doğuş var, bu eylemde yeniden varoluş var, bu eylemde “medeniyet denilen tek dişi kalmış canavarı” ülkeden atış var…
Çanakkale’de doğan Mustafa Kemal, Ankara’da Rasattepe’den bizlere bakar, biraz hüzünlü, biraz irdeleyici; yattığı kabirde açılan deftere yazılanları okur, sonra hem kendini sorgular hem bizi yargılar…
                          “Siz beni hâlâ anlayamadınız.
                           Ve anlamayacaksınız çağlarca da.
                                 Hâlâ, o, acıklı ağıtlar dudaklarınızda,
                           Hâlâ oturmuş, 10 Kasımlarda bana ağlıyorsunuz.
                           Siz bana, neler yaptınız ondan haber verin.
                           Hakkından gelebildiniz mi yokluğun, sefaletin?”
                                                                                       Halim Yağcıoğlu
Mustafa Kemal’siz bir Anafarta, Conkbayırı, Kemalyeri, Arıburun nasıl düşünülmezse;  Mehmet Âkif’siz de “Çanakkale Şehitleri” düşünülemez…
 
 “Eski Dünya, Yeni Dünya bütün akvam-ı beşer”  kum gibi kaynarken; “cihanın yedi iklimine” karşı duran Mustafa Kemal ve Türk askeridir… Mustafa Kemal’in askerleri bu olsa gerek ?!
 
 Şehirleri iddialı kılan coğrafyası, tarihi, kültürel yapısı, ekonomisi, sanayisi ve endüstrisidir. Bir şehrin coğrafyası varsa, tarihi de vardır, çünkü coğrafya olmadan tarih olmaz. Tarihi olan şehrin altında şehitler, üstünde ise şahitler yaşar… Şahit olanlar, şehitleri bilirse, bastıkları yerin, toprak olmadığını da bilirler… Şahidin, şehide olan saygısı, o coğrafyada milli benlik ve milli kimlik anlayışının oluşmasına ve kökleşmesine sebep teşkil eder.
Çanakkale ruhuyla yaşamak; o ruhla ticaret yapmak, o ruhla insani ilişkileri geliştirmek, o ruhla evlat, o ruhla öğrenci yetiştirmek, o ruhla yüksek öğretimi etkin kılmak anlamını taşımalıdır
Çanakkale’de yaşadığımız sürece kazandığımızla, ürettiğimizle, bilgimizle, akademik yapımızla, becerimizle bu memleketin gelişmesine ve değişmesine katkı sağlayabilirsek, Çanakkale ruhuyla oluşan DUR YOLCU ifadesine cevap verebiliriz…
Türk'ün beş atasının sonuncusu olan Atatürk'ün duygularını, düşüncelerini anlamak, onu yaşamak, Çanakkale ruhunda etkinleşmek, ders kitaplarındaki Atatürkçülük temalarıyla verilmek istenen değerlerle bütünleşmek demektir...!?
Çanakkale’de çalışan, yıllarını üniversitenin kuruluşuna, gelişmesine  harcayan, Çanakkale Onsekiz Mart Üniversitesi için mağduriyet yaşayan, ama “mağdur edebiyatı” yapmayan, her zaman dik durarak, bu millete borcunun olduğunu ilke olarak benimseyen biri olarak  bu coğrafyaya MERHABA  demek de Çanakkale kadar anlamlı, Çanakkale kadar gizemli olsa gerek…! (gazetevitamin.com)
 
 
“ Her devrin ADAMI değil, her devirde ADAM olacaksın !..diyen, Rauf Denktaş’ı unutmak, mümkün mü?...
 
Selâm, bize bu coğrafyayı vatan yapanlara, selâm vatanı CAN bilenlere ve Çanakkale ruhuyla bütünleşenlere !...
 
Çanakkaleli olmanın, olabilmenin anlamı artacak, belki de bu anlayış, diğer şehirlere model olacaktır. Çanakkale’de olmak, geçici süre içinde orada bulunmak anlamına gelir ki, şehitlerimizi, şehrimizi gezmeye gelenler, bu kavramın içine girer. Çanakkale’de olanları, Çanakkaleli yapmak ise, ticaretle uğraşan esnafın, insafıyla orantılıdır.
Gaza meydanlarındaki sıkıntılı anlarında İNŞİRÂH suresiyle ferahlayan ATAMIZI  ve dünden bu güne tüm şehitlerimizi, Çanakkale Deniz Zaferi’nin 107 yılında rahmet ve minnetle anmak, biz şahitlerin görevidir !?..
1915 Çanakkale Köprüsü; milletimize-coğrafyamıza ve tüm dünya ülkelerine, ASYA’dan AVRUPA’ya uzanan HUZUR Köprüsü olsun !..
“ DİLENMEDEN, DİRENEREK alınan KKTC’den, Çanakkale’ye ve Çanakkale RUHUNU ebedileştirene  SEVGİLERLE…
 
                                                                                                                                                                                                          
                                                                                                         20.03.2022
                                                                            Dr. Hayrettin Parlakyıldız
                                                                            Kıbrıs İLİM Üniversitesi
                                                                            E-posta: hparlakyildiz@mynet.com