EYLEM İÇİN, VALİLİK ÖNÜNDE BİR GARİP NEDEN
Sesli düşünce insan, aklından geçenler bir ayrı kıyamet..
Maden sahasında kesilen ağaçların adedini binlerce kabul edip, aylarca eylem yapıldığı günleri hatırlıyorum da, önceki gece asıl kaz dağlarının etekleri tutuştu, ağaçlar cayır cayır yandı, valilik önünde bir garip eylem yaşandı.
Nedeni, 'soruşturmanın selameti için' denilse de görevden uzaklaştırma, sanki tutuklama kararı verilmişçesine, bir tepki gördü.
Kamuoyu, önceki gece gerçekleşen eylem için; "Ağaçlar cayır cayır, görenin içini yakıyor, Valilik önünde ise bir garip eylem" ifadesi ile bir değerlendirmeye imzasını atıyordu.
Bazen, sesli düşününce biz gazeteciler; 'tu ka ka' ediliyoruz..
Biz de alışkanlık yaptı böylesi bir kefeye konulmak.. Ne diyelim, demek ki sesli de düşünmeyelim..
İyi de, hep savunulan o özgürlükçülük nerede?
AT BİR TAŞ, ÜRKÜRSE ÜRKER,
ÜRKMEZSE ÜRKMEZ KURBAĞALAR...
Sarıçay kenarında, bir ara çok işitilen sesler vardı.. Sesin kaynağı, sanki taşlana taşlana terki diyar etmişler.. Nere de sahi o kurbağalar..!
Çevresinde yaşam alanları var, onlarca.. Her pir yaşam alanının sakini, "Duyamıyoruz o sesleri" diyerek şikayetçiler bu aralar..
Sahi, ne oldu o kurbağalar.. !
ÇANAKKALE GİYİBİM!...
Ne güzel dizeler şu dizeler.. Ara ra, Kaleliler paylaşıyor sosyal medya hesaplarında.. Önceki gün, yine paylaşıldı, ve yine pür dikkat kesildim, keyifle okudum..
Çanakkaleliliğin farkını anlatır şu dizeleri, ben de paylaşmadan edemeyeceğim.
Deniz kıyısı bir şehrin, denize hem çok yakın, hem de çok uzak kalan insanlarıyız biz..
Bu aralar kordona çıkmak da istemiyor içim..
Eskiden, selam vermekten boynum ağrır, el kaldırmaktan kolum yorulurdu.. Çünkü; tanıdık çoktu..
Ya eksildik birer birer, ya da ben gibi oldu herkes..
Yorgun ve de dalgın..
Kordonu da istemiyor görsün sanki bu gözler..
Satır arası, tuvalet eksikliğinden de söz etmeden duramayacağım..
Sıkışma halinde, bir kafeye gitmek, WC yi kullanabilir miyim? diye sormak dahi, insana bir ayrı zulüm geliyor..
Neyse, kafa yine gitti bende.. Ne diyecektim, nerelere geldim yine..
ÇANAKKALE GİBİYİM' i nasıl oldu da sona attım..
Şimdi sıra da o dizeler;
Çanakkale gibiyim artık; gülmeyi Şakir'de, coşkuyu Lodos' da, İçmeyi kayalıklarda, Aşkı değil ama tüm anılarımı Aşıklar tepesin de bıraktım...
Yalı Hanı kadar eski, Hayal Kahve si kadar yıkık, Fevzi Paşa kadar neşeli, İskele kadar vedalara alışık, Kordon kadar kalabalık....
Çanakkale Gibiyim yani uzaktan ışıl ışıl ama aslında yorgun..
Biraz kırgın biraz baygın.. Ve her şeye rağmen SAAT KULESİ gibi dimdik ayakta..... VESSELAM!!!!!!!!!
Çanakkaleli olmak, Çanakkale gibi olmaktır.. Geçilmezlik, o kutsal ruhumuzda var..
Ruh önemli.. Ruh olacak ki, Çanakkale olasın..
Şehrin kimi yerde sokakları dardır, evleri ise sırt sırta..
Bir duvar, bir diğerini destekleyen türdendir..
"Yaslan bana, ben buradayım" diyendir aslında duvar.,.
Duvar önemli.. Duvar, araya çekilen bir sınır, bir engel değil, destek veren, ayrı bir güvendir..
Kimimiz duvarları süsledik, kiremitle çizdik harfleri, kiremit çizdi kalpleri..
Çizmek için bazen; ne kiremit gerekti, ne de tebeşir..
Hayal ettik, yazdık çizdik duvarlara, gözümüzü kapadık, kalplere gömdük güzel anıları.
Çanakkale gibiyim der iken, bir Çanakkaleli.. Çanakkale' yi bilmeli ve anlamalı bir dinleyen..
Bir pazar günü daha. Şehrin tadını çıkarmaya yetecek sınırlı saatler..
Kordonda yine tur atmak var da, selam verecekler çoktan gitmiş.. Bir bir eksildik, birer birer göçtük gtitik.. İsimler düşüyor aklıma, kiminin de yüzü geliyor gözümün önüne.. Çoğu gideli yıllar olmuş, kalanlar da güzelim kordona bien gibi çıkmaz olmuş..
Deniz mi küstü bize, yoksa kordon mu dar geliyor, hadi gel de şimdi bul buna cevabı.
Kimimiz yaralı, kimimiz vurdumduymaz.. Çanakkale, Çanakkale olalı diyeceğim de, Çanakkale küsecek, bir ondan korkarım..