İlkeli adamların ülkesinde huzurlu olmak, huzurlu olmak için kendini tanımak, kendini bilmek, bilenleri çoğaltmak, toplumsal huzura kavuşmak, insanları mutlu kılmak...
İlkeli adamların ülkesinde huzurlu olmak, huzurlu olmak için kendini tanımak, kendini bilmek, bilenleri çoğaltmak, toplumsal huzura kavuşmak, insanları mutlu kılmak...
Savaştırmak için önce SAV-LAR oluşturmak, doldurmak, soldurmak, sövdürmek- dövdürmek, öldürmek, sonra da barıştırıp güldürmek ve sonunda ağabey-abla olup övdürmek; bu fiillerle yaşamayı-yaşatmayı âdet haline getirenlerin DİNÎ AYLARI olur mu, olursa da insanlar bu kadar ACIMAZSIZ-İŞGALCİ olur mu ?!... Soykırım yapan potinli PUT-İN oturur mu ?!..
Tüm dinlerde ORUÇ kavramı var, kökeni ne diye bakarsak;
“Farsça "Oruç" kelimesi tıpkı "namaz" sözcüğü gibi Türkçe'ye Farsça'dan alınmış ???? (roza veya roji) kelimesinin türevi" ???? rôcik" kelimesinin Türkçe'deki söylenişidir. Anadolu da Amasya gibi yerlerde hâlâ rocik veya orucik derler.
– Elazığ’da kullanılan üzüm veya dut pekmezine batırılarak kurutulan cevizli-bademli orcik kelimesine de bakmak gerek--
oruç (belirtme hâli orucu, çoğulu oruçlar)
ORUÇ kavramı, yalnız bizde değil, tüm kitabi dinlerde vardır.
Müslümanların genelde yılda bir ay süresince (Ramazan) niyetlenip, tan yeri ağarmaya başlamasından, günbatımına değin günahlardan uzak durarak hiçbir şey yemeden, içmeden, kumar oynamadan, kötü söz söylemeden ,harama nazar etmeden (bakmadan) yaptığı ve farz olan ibadet türüdür.” https://tr.wiktionary.org/wiki/oru%C3%A7#:
“Ramazan” kelimesi;
“ yaz sonunda yağıp yeryüzünü tozlardan temizleyen yağmur” mânâsında “er-ramza” kelimesinden veya “Güneş ışınlarından yanıp kızması” anlamına olan “er-ramaz” kelimesinden alınmıştır. Bu yağmur, yeryüzünü nasıl tertemiz yıkarsa, kızgın yer, orada yürüyenlerin ayaklarını nasıl yakarsa, Ramazan ayı da, bu ayda yapılan dinin kurallarına uygun işlerle inanmış kişileri günah kirlerinden öylece temizler,” https://www.huzursayfasi.com/faydali-bilgiler-sayfasi/17526-rahmet-ibadet-bereket-medeniyet-ve-kuran-ayi-ramazan-
Ramazan ayı ve insanımız
Dünyanın yaratılışıyla eş değer olan inanma fiili, insanların mutlu olmalarında etken olan bazı değerler sistemiyle bütünleşir. İnsanın fiziki yapısını oluşturan, bilim; ruhi yapısını oluşturan ise, dindir. Tüm dinler, geldikleri topluma ahlâki değerler içinde mutluluk vaat etmişlerdir. Yeter ki, dini inançlar sömürülmesin, yeter ki, çıkarcı, bencil, ham sofu adamların, bu adamlardan oluşan milletlerde insanların Allah ile aldatmalarına fırsat verilmesin, yeter ki, tüm dinlerde dini inançlar yoz ellerden kurtarılsın.
İnsanı, insan yapan unsurların başında “doğruluk, dürüstlük kadar, kişilik” de önem taşır. Bu unsurlar, tüm dinlerde toplum düzeni açısından esas kabul edilmiş, kurallar getirilmiş, bu kurallarla da hem insani hem İslâmi yaşama biçimi bütünleştirilmeye çalışılmıştır.
İnsanların zaman içinde manevi sığınakları vardır. Bu sığınaklardan biri de DÜN başlamış olan Ramazan ayıdır.
Her ayda yapılabilen yanlışlıklar, Ramazan ayında yapılmamaya çalışılır, çünkü, bu konuda toplumsal hassasiyet had safhaya gelir. Toplumsal değerlerimizin içinde yer alan ahlâki değerler sisteminden biri olan, toplumu yönlendiren Ramazan ayı, dini inanışımızın farklı boyutlarından biridir.
Ramazan ayının dini ve sosyal hayatımızda silinmez damgaları vardır. O, kültürümüzün önemli bir parçasıdır. Her Ramazanda güzel vatanımızın bütün ufkunu dini, (manevi) bir atmosfer kuşatır. Bu, herhangi bir zorlamayla değil, kendiliğinden oluşur. Sanki bir Ramazan maneviyatı her yerde hissedilir.
Kültürün oluşmasında dinin yeri ve ağırlığı büyük önem taşır, bu sosyolojik bir gerçektir. Bizim kültürümüz de geniş şekilde İslâm dininden etkilenmiştir. Ramazan ayı dini atmosferin en yoğun biçimde hissedildiği zaman dilimidir.
“ Ramazan, kutsal kitabımız Kur’an’ın indirildiği, zulümlerin dindirildiği, zalimlerin ve şeytanların sindirildiği, sabrın ve mücadelenin sınava çekildiği dua ve yalvarma ” ayıdır.
Ramazan ayının önemli bir boyutu da lâiklik anlayışını ve davranışını toplum açısından etkin kılmak; “ hoşgörünün, dostluğun, güvenirliğin ” bireysellikten kurtarılarak, toplumsallığa yönlendirilmesi olmalıdır.
Ramazan ayı için, Mevlâna şöyle düşünür:
“ Oruç, ağzı bağlamaya karşı gönül gözünün açılmasına yarar. Can gözünün açılması, bedeni güçleri etkisiz hale getirmekle mümkün olur. Gönül gözü kör olanları hiçbir ibadet aydınlatamaz.” der.
Orucun da, niyetle başladığını da unutmamak gerekir.
İnancımızdan hareketle; dini, sosyal ve aile hayatımızda, medeniyetimizde, kültürümüzde Ramazan ayının kutsiyetini iyi kavrar ve kavratırsak, kendimizi ve toplumsal hayatımızı da anlamlı hale getirmiş oluruz…
Ramazan ayında oruç tutanın, tutmayana; oruç tutamayanın, tutana saygısı mutlaka olmalıdır. Ramazana lâyık olmanın, lâiklikten geçtiğini unutmamak gerekir.
Nefs denen “beni” günlük yaşantılarından atamayanlar, hiç olmazsa Ramazan ayında atarak, bireysellikten kurtulup toplumla kuçaklaşması, olur…
Kendi özünü bilen, koruyan kişi başkalarının da özünü bilmesine, korumasına yardımcı olursa; yaşantımızın anlam bulması, toplumsal barışın etkin olması açısından önemlidir.
İşte,bayram burada başlar Ramazan boyu tutulan oruçlar ve yapılan ibadetlerle ben kavramından uzaklaşıp fitre, fidye ve zekât-larla halkla, yoksullarla bütünleşenler, insanı, insan olduğu için sevenler, ben kavramının dışında kalarak, geleceğin mutlu insan tipleriyle buluşmaları başlamış demektir…
Ramazan ayımızın; KKTC’ye, Çanakkale’mize,ülkemize ve tüm insanlara güzellikler içinde, SEVGİYİ ve saygıyı anlamlı hale getirmesi dileğiyle;
Girne’den SEVGİLER…
03.04.2022
Dr. Hayrettin Parlakyıldız
Kıbrıs İlim Üniversitesi
E-posta: hparlakyildiz@mynet.com