Kim istemez ki..? Yaş ilerleyecek, sevdiklerin hep yanında olacak..
Kim istemez ki..? Yaş ilerleyecek, sevdiklerin hep yanında olacak..
Birlikte yaşlanmak.. Bunu sağlayacak bir iksir olsa; güzül ommaz mıydı..!
Düşünsenize; Yaş sabitleyen bir ilaç üretildiğini..
Pahalı da olsa, satın alınması güç bile olsa, insan oğlu, ne yapar ne eder, o ilacı edinmeyi başarırdı.
Geçende, hangi kanal hatırlamıyorum, bir haber: "20 yıl gençleştiren formül..."
Başlık tam da böyle idi..Gençleştiren bir şey bulmuş bilim insanları.. Heyecanlanmamak ne mümkün..
Gün gelecek, bir mucize gibi görülen organ nakli dahi, sıradan olacak bizler için..
Belki de yapay organ çalışmaları daha da artacak, bilim insanları göz nakli, beyin nakli gibi, olanaksız gibi görülenlere de çare geliştirecek.
Yapay beyin var ve size entegre edilmiş.. Dil, istemediğinikadar. Hangi dilde konuşmak ve anlamak istiyorsan, bir tıklıyorsun, hop konuşuyor ve anlıyorsun...
Uçuk ne kadar düşünce var ise, yıllar içinde hep hayata geçti diye biliyorum.. Yeter ki kafa yorsun insan.. yapamayacağı yok bence.
Bir tek, ölüme çare bulamayabiliriz.. Gerçi, bu konuda da denilenler var. Lokman Hekimin, kayıp olan notlarında, güye o da varmış.. Hep öyle derdi büyükler..
Gökyüzüne baka baka, Ay'a gitmeyi kafaya takanlar, başardı ve o uzun yolculuğu yaşadı..
İnsanoğlu, hakikaten tuhaf bir canlı türü.. Kazanma hırsı gibi, başarma hırsı.. Keafaya takmaya görsün, ne yapıyor ediyor, başarıyor bi şeyleri..
Yağmur yağdırabiliyor mesela, güneşli bir havada.. Uçak ile, biraz yoğunlaşmış bulutların üzerine attılan bi şey varmış.. Ardından geliyormuş yağmur..
Doğanın dengesini de bozanlarız.. Küresel ısınma denilen şey, tam da buna örnek olmalı..
Pusula türü, zehirli deniz analarının boğazımıza dayanmasına ne demeli bu arada!..
Çanakkale Geçilmez'dir, bu tartışmasız söze inat mı gelmiştir bu deniz anaları boğazımıza..!
Şaka bir yana, benim denizle işim yok.. Hava kaynatan sıcaklıkta olsa bile, hiç içimden gelmiyor denize girmek.. Şöyle koyu bir gölgede, bir incebellide, tavşan kanı çay yudumlamak gibisi var iken, deniz bana ters..
Balık tutmaya gelince, bak ona hep varım.. Kasım lodoslarında, Şakirin sahilinde, Lüfer avlamak mesela..
Denizin bereketi de kaçtı,müsilaj sonrası durum ortada..
Bilim insanları, buna da bir çare arıyorlar mı, merak ediyorum..
Bu konuda da, Osmanlı dönemi uygulamalar devreye girse, fena olmaz ya neyse..
Örneğin, denizleri kirletmeye doymayanlara, herkese örnek olacak cezalar verilebilir.. Nasıl fikir..!
Geleceği çalmamak gerek insanlıktan.. Gelecek, bir gün mutlaka gelecek.. Geldiğinde gelecek, belki de pişman olup, geçmişe dönecek..
"Ne işim var benim, bu gelecekte" diye, geleceği bile deli deli düşündüreceğimzden şahsen eminim..
Onca uyarı, onca öngörü ve dahi yaşanılanlara, yetmedi hepimizin gözlediklerine rağmen, ne de ısrarcıyız hataları sürdürmede..
Yaşanılası dünyayı, yaşanmaz hale getirmek için verilen bu uğraşın,nedeni acaba ne olsa gerek..
Fıkrada geçen hikaye; 'oturduğu dalı kesmeyi' tüm insanlık yanlış anlamış olsa gerek..
Ömür kimimize göre, gelip geçti.. Ömrü hiç bitmeyecek gibi davrananlara edecek söz elbette ki yok.. Varsa yoksa, kendi yaşamları, lüks hayatları..
Bu mübarek günlerde, komşusu aç iken tok yatanlar var mı..? bence, rakam vermek yanlış olur, çünkü o sayıyı anlatacak rakam yok.. Hal böyle iken, yaşam birilerimize çoktan geldi geçti, ömür bitti.. Peki ya diğerleri..!
Nisan yağmurları için, 'altın değerinde dir' denir.. Öyle bildik, öyle öğrendik..
Bu altın değerindeki Nisan yağmurları, ekilmiş ise şayet, Domatese, bibere , patlıcana ve dahası, fiyatı son gün ve aylarda çok artan, tüm ürünlerin tarlada bulunan fidelerine yarasın..
Yaz sebze ve meyvelerine iyi gelsin.. Bolluk olsun.. Olsun ki, yine doyalım sebze meyveye..
Börülce zamanı börülce, Üzün zamanı gelince üzüm..
Erik demeyeceğim hiç.. Maazallah canımız çeker, tanesine servet öderiz..
Kuru soğan fiyatları da uçmuş.. Geçende, bir Melemen yapalım dedim, zengin yemeği olmuş Melemen.. Kıl biberin kilosu, 60 lira dedi pazarcı, “KIL OLDUM”
Domates demeyeceğim hiç..Hele yumurta.. Gezen tavuk dedi pazarcı, tezgaha yakın bir noktada duran, alış verişteki hanım abla işitti o bu sözleri ve patlattı espriyi; “Tavuklar son model arabayla mı geziyor, yakıt pahalı da ondan mı bu fiyatlar...”
Yaz gelsin artık iple çekiyorum.. Olduğu kadar artık, Allah ne verdi ise, yaz sebze meyvesi, onunla artık idare..
Taze bakla zamanı geldi.. Biraz peynir, bir dilim ekmek, şöyle bolca iç taze bakla.. Diyorum ya, her şey zamanında, mevsiminde..