Bahsedilen anı, benim doğduğum yıla ait.. Ailemin nerede ise, tüm fertleri denizci olduğundan, denizciye ait anılar hep ilgimi çekmiştir..
Bahsedilen anı, benim doğduğum yıla ait.. Ailemin nerede ise, tüm fertleri denizci olduğundan, denizciye ait anılar hep ilgimi çekmiştir..
Ben ve yeğenlerden üçü beşi hariç, denizci bir aileyiz.. Babam, amca çocuklarım.. Ve abim diye sayıdğım rahmetli eniştem..
Başka başka ülkelerin limanları ve o limanlarda geçen anılar.. Okyanus maceralarından da önemli sayılan anılar.
Uzatmayayım, yıla döneyim.. Yıl 1971...
Bir denizcimizin kalema aldığı anısı; "Fırat adlı gemiyle, Amerika’nın Phıladelphia limanına 10 bin ton tütün götürmüştük.
Şehri dolaşmış gemiye dönüyorduk.
Yanımıza bir araba yaklaştı ve nereye gittiğimizi sordu.
'Limana' deyince bizi götürebileceğini söyledi. 3 arkadaş bindik ve geminin bordasına kadar getirdi bizi.
Bu kibar Amerikalıyı ‘Türk kahvesi’ ikram etmek için gemiye davet ettim.
Zabitan salonuna geçtik. Kaptanımız da oradaydı."
Buraya kadar her şey normal.. İlgimi çeken, ABD limanına götürülen, yani ihraç edilen tütün..
Bir aralar, şimdi logoso du değşien Camel' in üzerinde yazardı.. Türk tütünü ibaresi geçerdi.. Nereden nereye..
Neyse, ben anıya döneyim..
Mürettebat anlatıyor devamını.. "Misafirimiz salonu inceledıkten sonra;
'Bu geminin Türk gemisi olduğunu söylediniz. Ancak, salonda Atatürk resmi yok' şeklindeki o tespiti..
Ve hemen ilave etti; 'Önce Atatürk’ün resmini koymalıydınız' deyip kahveyi içmeden gemiden ayrıldı."
Yıl 1971..Paşa öleli, çok uzun olmasa da, yenie de uzun sayılır.. 30 küsür yıl..
Ve, bu anıda yer tutan bir Amerikalının kişise tespiti.
Türk denizci, sonrasından da behsediyor anısında; "Hepimiz şaşırıp kalmıştık.
Karşılaştığımız olaya bir anlam veremiyorduk. Bu olayı çok düşündüm.
Sanırım bu kibar Amerikalı, varlık nedenimiz olan Atatürk’e kayıtsız kaldığımızı düşünmüş ve tavrımızı vefasızlık olarak değerlendirerek bizi protesto etmişti.
Karşılaştığımız bu sıradışı olaya başka açıklama bulamamıştım…" tespitini de kaleme alarak..
Yıllar geçmiş.. Sene, 1985 olmuş.. Olmuş da, 85' de ne olmuş?
İşte bir anı daha.. "Yıl 1985 ..." denilerek kaleme alınan anı..
"İzmir’e yük getiren Yunan bandralı gemide baş mühendis mide kanaması geçirdiği için hastahaneye kaldırılmış.
İşe davet ettikleri için görev aldım. Gemide tek Türk, baş mühendis olarak benim.
Bir sohbet esnasında, gemi kaptanı (adı Kosta’ydı) gümrükte fotoğraf makinesinin mühürlü kamaraya kilitlendiğini ve bu duruma çok üzüldüğünü söyledi.
Makine yanında olsaydı ne yapacaktın diye sordum.
Oğlu istediği için, Kordon’daki Atatürk Anıtı’nın resmini çekeceğini söyledi. Şaşırmıştım.
'Atatürk size tarihinizin en büyük darbesini vuran komutandı, neden onun resmini çekmeyi düşünüyorsunuz' dedim.
Şu cevabı verdi; 'Biz, emperyalizmin emrinde haksız ve işgalci olarak Anadolu’ya geldik.
Uçurumdan aşağı yuvarlanırken Atatürk sizi uçurumun kenarından alıp, özgür uluslar arasına modern bir ulus olarak kattı. Bunu yaparken, insanlık tarihine ezilen ulusların kurtuluşuna örnek olan, yeni bir deneyim kazandırdı.
Onlara, özgürlükleri için mücadele ederlerse kazanacaklarını öğretti. Atatürk, bu nedenle bizim için de değerlidir..'
Bu cevap nedeniyle, etkisini hayatım boyunca taşıdığım bir duygu yoğunlaşması yaşamıştım…"
Anılar bitmez denizcide.. Nasıl betsin ki ayrıca.. Bimem kaç millet ile muhatap olandır denizci..
"Yıl 1988 ..." denilerek gelen bir diğer anıda da., mesaj okkalı olmuş aslında..Ya da, bana öyle geldi..
"Ekvador’un Guayaquil şehri. Gemideki işim bitince, çevreyi tanımak için dolaşmaya çıktım.
Bir okula rastladım. okulun girişindeki alanda 5 tane büst gördüm.
Birinci büst Simon Bolivar’a aitti.
İkincisi Che Guavera,
üçüncüsü Fidel Castro,
Dördüncüsü Emiliyano Zapata
Ve Beşinci büst Mustafa Kemal Atatürk’e aitti.
Büstleri inceleyip İspanyolca açıklamaları anlamaya çalışırken, öğretmen olduğunu düzgün İngilizcesi ile söyleyen bir kişi geldi.
Nereli olduğumu sordu.
Türk olduğumu söyleyince, içtenlikli bir ilgi gösterdi.
Atatürk hakkında konuşmaya başladık. Türk devrimi konusundaki bilgisi yüksekti.
Atatürk’ü, saygı duyduğu diğer 4 devrimciden ayrı tuttuğunu söyledi. 'O yalnızca ülkesini kurtarıp modern bir ulus yaratmakla kalmadı, ezilen uluslara evrensel bir örnek yarattı. İnsanlık tarihinde hiçbir lider bunu başaramamıştır' dedi.
O an duyduğum övünç ve mutluluğu unutmam mümkün değildir."
Böyle anılar, böyle anlatımlar çoktur.. İşitmişizdir sıklıkla.. Ben mesela, ne anılar işittim birebir yaşayanlarından..
Yadelli Yadelli diyerek, sözüm ona Türkçe şarkı söyleyip, limana getirdiği gemiciden astronomik rakamlar talep eden, taksici..
Gün geçmiyor ki, TV haberlerinde izlemeyelim.. Büyük köy, mega kent İstanbul' da, benzeri vakaların haberleri.. Taksici, başka tür entrika peşinde.. yolu uzatıyor, fazlasından para kazanmak için.
Bu mudur, kazancın artması için izlenen yol.. Dünya bize hayran, biz dünyaya türlü kötü reklam peşinde.. Pes yani..