SADECE BİR GÜN ANILMAYI, HAK ETMİYORSUN ÖĞRETMENİM...!
İçtenlikle söylüyorum, ebediyete göçmüş tüm öğretmenlerimizi her gün dualarımızda analım.. 24 Kasım'dan, 24 Kasıma, düşmesiler aklımıza.
Öğretmenlerimi her gün aklıma düşürenlerdenim. Bunu yapar iken, hayır dualırımı da eksik etmiyorum onlardan.. İlkokul öğretmenlerim benim için hep kımetli oldular. Orta ve lise' deki öğretmelerim de öyleler..
Yitirdiklerim oldu, ebediyete göçenler var öğretmenlerimden.. Yaşamda kalanları, iki günde bir arasak, nasıl olur.. 24 kasıma bırakmasak mesela...
Bir paylaşıma rastladım sosyal medyada.. Altını çizerek, bu çağrıları yapayıp dedim bugün.. Hadi hemen şimdi arayalım hayattaki öğretmenlerimizi.. Yacrın, çok geç olmadan.. Gidenleri de dualarımızda her gün analım.. Bugün var isek, yaşıyorsak insanca, emekleri çok büyük onları üzerimizde.. Anne, baba, abla, abi gibi oldular hep bize, hatırladınız mı..!
Bahsettiğim paylaşımda;
"AYNI ANNEM GİBİ KOKUYORSUNUZ ÖĞRETMENİM..." vurgusu yapılıyordu..
Sonra da, anlatılıyordu yaşanılanlar, kaleme alınıyordu.. Öyle ya, söz uçar, yazı kalır..
Bir öğrencisi yazıyordu, ismini de veriyordu örğtemeninin.
-Mediha Öğretmen, İl merkezine oldukça uzak kasabanın tek okuluna atanmıştı. Bu okulda 2.Yılıydı.
Bu Eğitim - Öğretim Yılınında ise, 5.Sınıf Öğretmeni olduğu, kendisine tebliğ edildi.
Okulun ilk günü, öğrencileri ile birlikte sınıfına yerleşti.
Kısa bir tanışma konuşması yapıp, Çoğu öğretmen gibi,sıralarında oturup, kendisini merakla izleyen öğrencilerine baktı.
Hepsini göz teması ile takip ederek tanımaya çalışırken, bir taraftan da gülümseyerek, isimlerini öğrenip, hepsine de aynı derecede sevdiğini söyledi.
Şimdi sıkı durun, kimimize göre geçek şu;
"Ancak bu imkânsız bir beyaz yalandı...."Değil bedostum, öyle edğil işet.. Kesin hükümlü olmamak gerek bence..
Döneyim, o yazıya..
-Çünkü ön sırada oturduğu yerde, bir yana kaykılmış ismi Mustafa olan bir erkek çocuk vardı.
Mediha Öğretmen bir yıl önce, nöbet günlerinde... Mustafa'yı izlemişti ve diğer çocuklarla iyi oynamadığını, elbiselerinin kirli olduğunu ve sürekli olarak kirli dolaştığını gözlemlemişti. İlave olarak Mustafa, arkadaşları ile uyumu, sorun olabiliyordu.
Zaman ilerledikçe, bu öyle bir noktaya geldi ki, Mediha Hanım öfkesi ve tepki ile, onun sınav kağıtlarını büyük bir kırmızı kalemle işaretlemekten, kalın çarpılar (x ) yapmaktan ve kâğıdın üstüne büyük? F? (en düşük derece) koymaktan zevk alır oldu.
Mediha Öğretmeninin okulun teftiş öncesinde, her çocuğun geçmiş kayıtlarını incelemesi gerekiyordu.
Mustafa'nın kayıtlarını en sona bıraktı.
Ancak, onun hayatını gözden geçirdiğinde, bir sürpriz ile karşılaştı.
Mustafa nın birinci sınıf öğretmeni şöyle yazmıştı: "Mustafa gülmeye hazır parlak bir çocuk...
Ödevlerini derli toplu ve temiz yapıyor ve çok terbiyeli. Onun etrafta olması çok eğlenceli?"
İkinci sınıf öğretmeni şöyle yazmıştı: "Mustafa mükemmel bir öğrenci...
Sınıf arkadaşları tarafından çok seviliyor ama annesinin ölümcül bir hastalığı olduğu için sıkıntı içinde... Evdeki yaşamı mücadele içinde geçiyor !..."
Üçüncü sınıf öğretmeni şöyle yazmıştı: "Mustafa'nın annesinin ölümü onun için çok zor oldu.
Mustafa elinden gelenin en iyisini yapmaya çalışıyor ama babası ona ilgi göstermiyor.
Eğer bazı adımlar atılmazsa, evdeki olumsuz yaşamı yakında onu etkileyecek. "
Mustafa nın dördüncü sınıf öğretmeni şöyle yazmıştı: "Mustafa içine kapanık...
Okulda derslere çok fazla ilgi göstermiyor. Çok fazla arkadaşı yok ve bazen sınıfta uyuyor..."
Bunları okuyunca, Mediha Öğretmen problemi kavradı ve kendinden utandı.
Öğretmenler Günü'nde, Öğrencileri ona güzel kurdelelerle ve parlak kâğıtlara sarılmış hediyeleri getirdiğinde bile, kendini çok kötü hissediyordu.
Mustafa'nın hediyesini alıncaya kadar bu böyle devam etti.
Mustafa'nın hediyesi... Bir marketten aldığı kalın, kahverengi ambalaj kâğıdı ile beceriksizce sarılmıştı.
Mediha Hanim, onu diğer hediyelerin ortasında açmaktan hicap duydu.
Mediha Öğretme. Paketten: taşlarından bazıları düşmüş, yapma elmas taşlı bir bilezik ve çeyreği dolu olan bir parfüm şişesini çıkarınca... Çocuklardan bazıları gülmeye başladı.
O, bileziğin ne kadar güzel olduğunu haykırdığında, çocukların gülmesi kesildi.
Bileziği taktı ve parfümü bileklerine sürdü.
Mustafa, o gün okuldan sonra öğretmenine şunu söylemek için kaldı.
"Öğretmenim...Bugün aynı annem gibi kokuyordunuz...."
Çocuklar gittikten sonra, Mediha Hanım en az bir saat ağladı. O günden sonra, okuma, yazma ve aritmetik öğretmeyi bıraktı.
Bunun yerine, çocukları eğitmeye başladı. Mediha Öğretmen, Mustafa'ya özel ilgi gösterdi. Onunla çalışırken, zihninin canlanmaya başladığını görüyordu.
Onu daha fazla teşvik ettikçe, daha hızlı karşılık veriyordu.
Yılın sonuna kadar Mustafa sınıftaki en zeki çocuklardan biri oldu ve tüm çocukları aynı derecede sevdiğini söylemesine rağmen...Mustafa, O'nun gözdelerinden biriyidi artık...
Ve sıkı durun şimdi... Bir sene sonra,
Mediha Hanım kapısının altında Mustafa'dan bir not buldu, Ona hâlâ tüm yaşamında, sahip olduğu en iyi öğretmen olduğunu söylüyordu.
Altı yıl sonra Mustafa'dan bir not daha aldı. Liseyi bitirdiğini, sınıfında üçüncü olduğunu ve O'nun hala hayatındaki en iyi öğretmen olduğunu yazmıştı.
Bundan dört yıl sonra,bazı zamanlar zor geçmesine rağmen okulda kaldığını, sebatla çalışmaya devam ettiğini ve yakında akademik en yüksek derece ile mezun olacağını yazan başka bir mektup aldı.
Yine Mediha' nın tüm yaşamındaki en iyi ve ne favori öğretmen olduğunu yazmıştı.
Sonra dört yıl daha geçti ve başka bir mektup geldi. Bu kez fakülte diplomasını aldıktan sonra, biraz daha ilerlemeye karar verdiğini açıklıyordu.
Mektup onun hâlâ karşılaştığı en iyi ve en favori öğretmen olduğunu da bir kez daha vurguluyordu.
Şimdi ismi ise, biraz daha uzundu. Mektup söyle imzalanmıştı,
Prof. Dr. Mustafa Yılmaz ( Tıp Doktoru)
Öykü burada bitmiyor.. Çünkü zarfın içinden çıkan başka bir mektup daha vardı...
Mustafa bir kızla tanıştığını ve onunla evleneceğini söylüyordu. Babasının birkaç hafta önce vefat ettiğini açıklıyordu ve evlenme töreninde...
Mediha Öğretmeninin,Damadın annesine ayrılan yere oturup, oturamayacağını soruyordu.
Şüphesiz Mediha Öğretmenimiz bu teklifi onur duyarak kabul etti.
Veeee...Tahmin edin ne oldu? Taşları düşmüş olan, o bileziği taktı. Dahası, Mustafa nın annesinin süründüğü parfümden sürdü. Birbirlerini kucakladılar...
Dr. Mustafa,Mediha Öğretmenimizin kulağına şöyle fısıldadı,
"Bana inandığınız için teşekkür ederim, öğretmenim....
Bana önemli olduğumu hissettirdiğiniz...
Bir fark meydana getirebileceğimi gösterdiğiniz için... Çok teşekkür ederim"
Mediha öğretmen, gözlerinde biriken yaşlarla, şöyle fısıldadı,
"Mustafa !...Ben, bazı yanlış fikirlere sahiptim. Aslında, bir fark meydana getirebileceğimi bana öğreten sensin...
Seninle tanışıncaya dek, nasıl bir metotla öğreteceğimi, ben de bilmiyordum..."
Ve güne not düşeyim BENDENİZ, hayli kısaca: BİLMEM ANLATABİLDİM Mİ...!!!