OKUYUP HABERDAR OLUNCA BU ANLATIMDAN, BİR ANDA İÇİMDEN GELDİ 'TÖVBE' ÇEKMEK...
Bir gizemli kitaptan bahsediliyordu kaleme alınanlarda.. Başlık da, bendenize 'Tövbe' çektirmeye yetti..
Anlatımın başında, İfade şöyle idi; "Şeytanın İncili Olarak Anılan Gizemli Kitap 'Codex Gigas' "
Ve ayrıntılarda sözediliyordu yazının devamında; "Dünyanın en büyük tarihi kitabı olan Codex Gigas namı diğer Şeytanın İncili, tarih boyunca gizemini koruyan ve dünya üzerinde bulunan en büyük ortaçağ elyazmasıdır." denilerek.
Bu tür bilglier, durumu anlatır paylaşılar internette öyle çok ki, kitaptan öszedilir iken, aırılğı içinde tam 75 kilogram deniliyordu.
Bu türden detaylarda gizli belki de kitabın gizemi.. Öyle ya, 75 kilogram ne..?
Kitaba ait detaylardan söz edeyim birazcık.. 75 kg ağırlığında, 22 cm kalınlığında, 92 cm genişliğinde, toplamda 624 sayfa bu katip..
Bu kitabın ciltlenmesi için yaklaşık olarak 160 tane hayvanın derisinin kullanıldığı da söylenilenler arasında.
Kim gördü, kim tanık oldu ise atık, ciltleme çalışmalarına..!!!
Gelelik, içinde ne yazdığına? İçinde ne yazdığı hakkında neredeyse hiçbir bilgi geçmiyor birçok anlatımad.
Bu ahli ile de tam bir gizem.. Bu koonuda kaleme alınanlar içinde, şöyle bir cçümle kurulmuş; "En çok göze çarpan şey bir sayfadaki şeytan tasviridir."
Hayal et, tasvirle durumu.. BLirçok flimde de şeytan için benzetmeler yapılır.. Ürkütücü görünüm çıkar ortaya..
Neyse, ben yazılanlara döneyim yeniden.. Kitabın nasıl yazıldığı bilinmiyormuş..
Bui anlatımnın yanınad; "çünkü böyle bir kitabı yazmak tam 20 yıl sürüyor." kesin hükmü de yer buluyordu.
Tamamen, hayal edilip, verilen rakamlar mıdır bu rakamlar, valalhi bilemedim..
Bu arada, "Tabi bu bilinmezlik de beraberinde efsaneleri getiriyor." vurgusu yapılıyordu, kitaptan söz edilen bir anlatımda.,.
Gelelim, kitap üzerine dillenen efsanelerden biine..
Efsaneye göre, Orta Çağ’da Bohemya’daki Pozlazice Manastırı’nda yaşayan bir rahip, işlediği ağır bir suçtan ötürü ölüm cezasına çarptırılmış..
Efsane işte..kim bilir ne suç işmledi, kör olası rahip..!
Bu rahip, yine efsaneye göre; Duvarın içine diri diri gömülme cezası alan rahipmiş..
Ceza bayağı ağır mış canım.. Açılan çukura atılıp, üzerine beton dökme gibi..
Efsane işte, davarın içine gömeceklermiş sözüm ona rahibi.. Cezanın kaldırılması durumunda, Hristiyan dünyasının göreceği en büyük el yazması İncil’i yazacağını söylemiş, duvarın içine canlı carlı gömülmekten korkan rahip..
Ölüm korkusu, ne sözler verdirmiş rahibe.. Yetinmemiş; Bir tek İncil değil, Benedik tarikatındaki rahiplerin hayata bakışını, azizlerin listesini, Josephus Flavius’un Yahudiler tarihini, Çek tarihini, Hristiyanlar’ın en önemli bayramlarından olan paskalya bayramının nasıl hesaplanması gerektiğini de kitaba yazacağını söylemiş..
Ölüm korkusu , insana neler yaptırıyor.. Rahibe bak sen..!
Rahibin teklifi kabul edilmiş güya.. Çünkü, manastır için de, büyük bir övgü kaynağı olacak diye düyünülmüş olsa gerek..
Rahibi almışlar, kütüphaneye götürmüşler efsaneye göre..
Uzuhca ve hayli büyükçe bir masanın özerine, renk renk mürekkep koymuşlar, yazması için eşek derileri sermişler önüne..
Neden eşek derisi ki acaba.. Bunda da vardır bir muamma bana göre.
Rahibin üzerine, kapıları kapatmışlar.. İçeride bir tek rahip, tek başına..
Günler gibi, aftalar da geçmiş o ara.. Kitabı bitiremeyeceğini anlayan rahip şeytandan yardım istemiş.. Uyanık rahip işbirilği yapmış kasıcası, kim le, Şeytan ile...!.
Efsanenin devamı, daha da gülünç. Şeytan, rahibe yardım etmeyi kabul etmiş güya..
Şeytan ile işbirilğiyapılır mı yahu..! Şeytan bu...
Şeytanlığını yapmış zaten Şeytan da.. iki şartı olduğunu söylemiş güya..
İlk şartı, rahibin ruhunu kendisine satması olmuş.. Rahip, işbirliği ister iken, zaten satmamış mıdır ruhunu Şeytan'a..! Ne komik efsane..Ü!
İkinci şartı ise kitabın sayfalarından birine kendinin resmedilmesi olmuş Şeytanın..
Ruhunu satmış rahip, hayatta kalma isteği ile, iki şartı da kabul etmiş efsaneye göre..
Efsane işte.. Bu nedenle de; böylece şeytanın İncil’i ortaya çıkmış mış..
Sonra neler olmuş..? Diğer rahipler kitaba hayran kalmışlar...
Efsane, budrurumdan söz eder iken şöyle diyor: "Ta ki şeytanın resmedildiği sayfaya gelene kadar..."
Tüm hayranlık son bulmuş o sayfada.. Dürnya güzeli resmedilecek değildi ya o sayfada..
Çekler açısından büyük bir önem taşıyan bu kitabın, yüzyıllarca en iyi şekilde korunduğu da söyleniyor bazı kaynaklarda.
Orlara göre, en değerli hazineleri olarak anılmış bu kitap..
Demeden edemeyeecğim, kitap 30 Yıl Savaşları’nda İsveç Krallığı’nın galip gelmesi üzerine, İsveç tarafından ganimet sayılmış.. Ganimete bakarmısınız..!
Ve bözsde Şeytanın kitabı, 1648 yılında alınıp İsveç’e götürülmüşş.. Bence; ganimet değil,y bir gudubet bu ya..
Benim de düşündüğüm gibi: Gudubet olarak değerlendirilmiş olmalı ki bu kitap, İsveç' de, sadece iki kere halkın görebilmesi için sergilenmiş...
Ve bu sergilme esnasında, anlatılana göre, sziyaretçiler onar kişilik gruplar halinde özel bir odaya alınmış ve sadece on dakika kitaba bakılmasına izin verilmiş.
O kitabı görenlerin akibeti ne oldu acaba..! Ben bunu hayli merak ettim..
Şeytanın işbirlikçileri olarak anılmalarında bir mahsur var mıdır, bunu da bilemedim..
Kimileri için Şeytanın avukatı tabiri de kullanılır günümüzde. En çok da, edilen bir Şeytanlık için; "Şeytanın aklına gelmez" ifadesi ilgimi çekmiştir hep..
Sanki, şeytanı tanıyor da, onun aklına gelmez kesin hükmünü verebiliyor kişi.. Bu da, ayrıca düşündürücü bir durumn...
Ne Şeytanı görelim, ne de boş yere Selavat getirelim.. Haydin hoşça kalın..