Bu kadarı da fazla ama. HİT siniz anladık
Ya da, şöyle mi diyeyim? ‘Kötü örnek olduğunuzun farkında mısınız?’
Şaka yapıyorum elbette. Ne var ki her şakanın da yanı başında mutlak bir ciddiyet vardır. İşte bu yüzden, şaka bir yana olayın ciddiyetine de iyice bakmak gerek.
Bu kentin öğrencileri, farkındalık yaratma adına, ne gece ne gündüz dinler halde.
On binlerce öğrencisi ile kentin hem ekonomisine hem de kültürüne katma değer olan Çanakkale Onsekiz Mart Üniversitesi (ÇOMÜ) ‘nin, her biri bize emanet gençleri, huzur ve güvenin marka kenti Çanakkale’ de, nefes aldıkları ortamı sağlayan başta güvenlik güçleri, sonrasında sağlık veren eller doktor ve diğer sağlık neferleri ile toplumun sağlıklı beslenmesinde önemli rol oynayan aktörleri zabıtalara yönelik de anlam yüklü adımlar atıp, bence bir kez daha alkışlanmayı hak ettiler.
Üniversite bünyesinde bir çok öğrenci topluluğu var. Her biri de birbirinden güzel düşüncelerle hareket etmeyi şiar edinen ÇOMÜ’ nün gençlerinden sadece birileri olan Halkla İlişkiler Topluluğu, yani kısa adı ile HİT, hakikaten ‘hit’ olmayı hak etmiş bir topluluk.
Onlar için, “NAZİK ÖĞRENCİLER” de diyebiliriz. Nazikler. Kadını erkeği ile oldukça nazikler. Anne babalarından aldıkları eğitim yanı sıra, sosyal yaşamdan edindikleri hayata dair olması gerekenlerden oldukça etkilendiğini gözlemlediğim bu Hit bir ayrı alem.
Belki de aralarından bazılarının babası, ağabeyi, annesi polis. Ya da zabıta. Hat ta hemşire ve ya Doktor.
İşte bu noktada, anne, baba, ağabey, abla, kardeş, hala, dayı gibi yaklaştıkları meslek dallarındaki çalışanlara, bir tatlı ikramı ile şükran sunmuş HİT’ i oluşturan isimler.
San ki, ‘bu kentte bize sağlık verdiğiniz için, huzur kattığınız ve güven hissettirdiğiniz için teşekkürler’ deyi vermiş HİT’ liler.
Gece çalışıp; kışın ayazında, yaz’ ın bunaltan anlarında dahi, kendilerinin de yaşam sürdükleri Çanakkale’ de, ‘Bizim için varsınız ya. Biz de sizin kıymetinizi biliyoruz’ dercesine bir mesai ortaklığı etmiş, alkışladığım bu gençler.
Belki de çok sıradan bir hareket gibi görülse de yaptıkları, bence oldukça anlamlı.
Gece mesaisinde, ansızın tepsi elde yanlarına gelen, yüzlerinde gülümseme hakim, baklava ikramında bulunan bu gençlere kim hayır diyebilir ki?
Bu ziyarete bir isim versek, sadece ; ‘TATLI ZİYARET’ desek belli ki az gelecek….
ÇOMÜ, Halkla İlişkiler Topluluğu’ nun bu gencecik neferleri ; polis, doktor, bekçi, zabıta gibi gece mesai yapanları ziyaret ederek baklava ikram etmekle, kısacası ‘Kıymetinizi biliyoruz. Siz de bunu bilin’ de demişler.
Ne güzel bir şey değil mi hatırlanmak. Belki o gece, bir gece mesaisi yapan çalışanın doğum günüydü. Bel ki evlilik yıl dönümü.
Tam da bu anda gelen bir tutam tatlı ikramı, gecenin karanlığına ayrı bir ambiyans katıp, geçmek bilmez nöbet saatinin su gibi akıp geçmesine yol açtı. Kim bilir?
Ya da kan şekerinin düştüğü o anlarda, uykunun bastırdığı sırada şekeri yükseltip bir canlılık getirdi gece çalışanına. Kim bilir?
Halkla İlişkiler Topluluğu öğrencileri, önceki akşamlarda Kepez’de belirivermiş gece yarısı ansızın.
Gece mesaisi yapanlara gelen bu ziyaret, SGK İl Müdürlüğü, Kepez Diş Hastanesi, ÇOMÜ Araştırma ve Uygulama Hastanesi, Kepez Belediyesi, Dardanel Fabrikası ve nöbetçi eczane çalışanlarıyla bir araya gelinmesini sağlamış.
Elde baklava sinisi, Ziyaret edilen yerlerde güvenlik görevlileri, doktorlar, bekçiler, polisler, eczacılar ile bir araya gelen HİT mensupları, elbette ki takdir görmüşler.
Birçok kez düzenledikleri etkinlikleri ile kendilerinden övgü ile söz ettiğim bu gençler, olasılığı yüksek harçlıklarından almış baklavaları.
İyi de, kıt kanaat halde öğrenci hayatı yaşayan bu gençler sizce de bu kadar mı çılgın?
Benim bir yanıtım olacak; ‘Kesinlikle…’
Bu gün yine bu çılgın gençlerden bahsederken, kötü örnek olduklarından söz ettim ya.O gece mesaisi yapan olmazsa olmazlar, kendi kurumlarının ilgili ve yetkililerinden de benzer bir ziyareti hak etmezler mi?
Nöbette uyuyor mu diye değil de, ağızlarımız tatlansın diye çat kapı gelinse, fena mı olur yani?
Umarım bunlar da olur. Bizde dilimiz döndüğünce, klavye yazdığınca aktarırız o anların güzelliğini.
Neyse sözü çok da uzatmamak gerek. Nasıl bir fincan kahvenin kırk yıl hatırı var ise, kısa kesip Aydın havası etmek gerek…