Pazar ertesine bize Pazartesi derler uzmanlar ise bizim tabirimize şöyle bir isim bulmuş: Pazartesi Sendromu
Size de oluyor mu bilmem ama zaman zaman ben her haftaya başlarken çok zorlanıyorum. Arkadaşlarımla ofiste konuşurken birde isim bulduk bu zorlandığımız hafta başına. Bizi yoran hafta başımızın adı Pazartesi Sendromu oluverdi birden.. Sonra merakıma yenilerek yine bir araştırmacı gazeteci olarak pazartesi sendromu adını verdiğimiz hafta başı yorgunluğumuzu araştırmaya koyuldum. Hadi gelin araştırıp bulduklarımı birlikte öğrenelim.
Sahi neymiş ki bu Pazartesi Sendromu?
Pazartesi Sendromu dediğimiz şey aslında bir tanı kriteri olmaksızın tamamen bizlerin adını koyduğu bir olgudur. Bütün bir hafta çalışılan iş günleri sonrasında iki günlük veya çoğu kişinin bir – bir buçuk günlük olan tatil hakkının kişiye yetmemesi sonucunda pazartesi gününe atfedilen sosyal medyada ve günlük hayatta sıkça dillendirilen bir rahatsızlık tablosudur.
Genel olarak haftalık işe başlamanın ilk günü olması sebebiyle pazartesi sendromu adını verdiğimiz bu olgu en az 2-3 günlük tatil dönüşlerinde de önümüze çıkmaktadır. Çünkü bize neşe veren, keyif veren bir tatil elimizden alınmıştır ve sorumluluk duygusuyla, hataya yer vermek istemediğimiz, kendimizi sıkıntıya soktuğumuz işler tekrar başlamaktadır. Hele ki iş yerinde gerek amirlerimizle gerek iş arkadaşlarımızla aramız çok iyi değilse bu konuda daha da zorlanırız.
Freud pazartesi sendromunu değil ancak depresyonu tanımlarken şöyle demiştir “sevilen, değer verilen bir nesnenin kaybı depresyondur” yani bu sendromda da tatilin, keyfin kaybı sonucunda her hafta özellikle pazar ve pazartesi günleri kısa bir depresif dönem geçirmekteyiz. Ancak bilinçaltımız “bu acı çok uzun sürmeyecek, neyse ki Cuma-cumartesi sonrası yine tatilim var” deyip bilincimizi uyarmakla rahatlarız. Tanımlama yapacak olursak pazartesi sendromuna kısa süreli olan bir depresyon hali denilebilir.
Bu olgu Pazartesi sendromu adını aldığı için genellikle pazartesi gününün daha sıkıcı, zor geçtiğini düşünsekte aslında baktığımızda son tatil günü olması ve “yarın iş olacak” düşüncesi ile Pazar gününün daha huzursuz geçtiğini farketmekteyiz. Ne dersiniz belki de bu sendromun adını Pazar sendromu olarak değiştirmemiz gerekiyor?
Gelelim pazartesi sendromu yaşamamak için neler yapmamız gerektiğine öncelikle söylediğimiz gibi küçüklükte okul çağından beri alışılageldiği üzere Pazar günleri ödevlerimizin yetişmesi gerektiği, banyo yapmamız, öz bakımımızı sağlamamız, oda düzenlemesi vs. gibi haftaya hazırlık aşamasının hem düşüncede hem de davranış anlamında yoğun geçtiği bir gündür. Yetişkinlikte de bu değişmez çünkü Pazar günü pazartesiye yetişmesi gereken çamaşırlar, ütüler, iş sunumları, çocukların işleri vs. gibi bir çok şey vardır. Bu nedenle kısa bir travma yaşadığımız bu Pazar günü yapılan işleri eğer diğer günlere de yayabilir, beklenti kaygısı yaşamayacak duruma gelirsek hem Pazar günü hem de ilk iş günü olan pazartesi günü daha rahat, mutlu ve huzurlu geçirilebilir. Ancak pazartesi sendromu sadece tek bir değişkene bağlı olmayıp kişilik özellikleri, iletişim, iş yerindeki arkadaşlıklar, amirler ile ilişki vs. gibi birçok faktöre dayanan bir durumdur. Sendromsuz haftalar diliyorum herkeze.