Üzeri Ay yıldızlı Şanlı bayrakla örtülü, minik bir tabut…
Ve içinde, yüreği dünyalar kadar büyük, Vatan sevgisi ile dolu bir yiğit Asker..
Prof. Dr. Ömer Özkan’ ın paylaşımı ekinde bir de soru: ‘Fotora1ta gördüğünüz minik tabutta yatan kişi kimdir, biliyor musunuz?’
Paylaşımı sosyal medyada gördüğümde, o çarpıcı soruya ve minik tabuta odakladım bir anda.
Ne yalan söyleyeyim ki.. ilk kez edindiğim bilgiler karşısında, sicim gibi katı gözümden yaşlar..
Paylaşıma döneyim, yürek dağlayan anlatımdan söz edeyim..
Prof. Dr. Özkan, şu ifadeleri paylaşıyordu, şanlı bayrağın sardığı o minik tabuttan bahseder iken;
“Gözükara bir subay, idealist bir memleket sevdalısı.
Hayatı silahlarla geçmiş, gerçek bir silahşor, Türk savunma sanayisinin temellerini atan, itilmiş, horlanmış ve unutulmuş, unutturulmuş bir kahraman:
Enver Paşa'nın öz kardeşi Nuri Killigil Paşa… Henüz 29 yaşındayken Kafkas İslam Ordusu Komutanı olarak, Ermenilerin ve Rusların işgalindeki Bakü’yü kurtardı.
ÇIRPINIRDI KARADENİZ, ONA İTHAFEN…
Bu zaferden sonra Azerbaycanlılar tarafından adına destanlar yazıldı, şarkılar bestelendi (Çırpınırdı karadeniz ona yazılmıştır) ve ‘Bakü Fatihi’ olarak tanınmaya başladı.
1925 yılında Atatürk’ün imzasıyla Yarbay rütbesiyle emekliliği onaylandı.
1929’da devlet tarafından İstiklal Madalyası’na layık görüldü.
Silah imal etmek en büyük hayaliydi. Gençliğinde ağabeyi Enver Paşa'ya, ‘Ağabey bırak beni silah imal edeyim.’ demişti.
Açtığı fabrikada silahlar üretmeye başlıyor. Tabancaları (Killigil) dünyanın en iyi 20 silahı arasında sayılıyor.
Gidip Sütlüce’de muhteşem bir fabrika kuruyor. Yeni tezgâhlarla hızına hız katıyor.
Nuri Killigil’in bu başarıları, Türkiye’nin milli ve yerli bir savunma sanayisi olmasını istemeyenleri rahatsız etti.
Bir süre sonra Killigil, baskılardan dolayı fabrikasında silah üretilmeyeceğini açıkladı.
Fakat üretim gizlice devam ediyordu.
O kara tarih…
2 Mart 1949... Saat 17.10... Killigil tesislerinde artarda üç patlama yaşanıyor.
Sabotajcılar önce kimyahaneyi uçuruyor…
Ardından cephane parlıyor…
Bu menfur saldırıda 27 kardeşimiz şehit oluyor.
Nuri Paşa’nın naaşı 20 gün sonra Haliç’te su yüzüne çıkıyor.
Patlamadan sonra Nuri Paşa’nın yanmış birkaç parça el, ayak ve giysisi bulunur ancak.
Ve bunlar bir tabuta konarak toprağa verilir. Minik tabutta yatan büyük, idealist ve gözükara bir paşadır.
‘Ceset noksan’ diyerek namazı kıldırmıyor, kılınmasına da izin vermiyor. Hâlbuki gıyabında bile kılınabilir. Hadise Meclis’te (23 Mart) kapalı celsede ele alınıyor.
Bazı mebusların; ‘Örtbas etmeye çalışmayın!’ diye bağırdıkları işitiliyor. Meclis, tutanaklarını kilitliyor.
Kafkas İslam Ordusu Komutanı olarak şanlı zaferler kazanmış bir savaş kahramanı, Azerbaycan Türklerini, Rus-Ermeni zulmünden kurtaran ‘Bakü Fatihi’, Türkiye’nin ilk yerli ve milli silah üreticisi, savunma sanayinin kurucusu, ömrünü memleketine adamış bu Müslüman Türk evladına bir cenaze namazı bile çok görülmüştü.
Ömürleri boyunca kendilerinden çok ülkeleri için çalışan bu aziz insanlara vefa borcu olarak bizlere düşen; onları iyi anlayıp, değerlendirmek, emanetlerine sahip çıkmak, onların kaldıkları yoldan devam etmektir. Ve onları unutturanları asla unutmamaktır. Vatan savunması için Trablusgarp’tan Bakü’ye birçok toprakta korkusuzca savaşan bir kahraman olduğu gibi, bir mühendislik dehası da olan Nuri Paşamızın ruhu şad, mekanı cennet olsun.”
Aynen böyle idi paylaşımda geçen ifadeler.. Kopyala yapıştır yaptım.. İçim öyle bir titredi ki, okduğum son satırlarda, anlatamam..
Silah sanayi, kısacası savunma sanayi Ülkemizin en gereklilerinden bana göre.. Nasıl ki, İHA ve SİHA’ larımız ile övünüyorsak şu sıralar, Akıncı ile, Bayraktar ile ve dahası ile, gurur duyuyorsak mesela, Killigil paşanın adı ile anılır tabancası da gurur kaynaklarımızdan olmuştu bir aralar..
Paylaşımda da altı çizilen o satırı aktararak nokta diyeyim bu güne;
‘VATANA ADANMIŞ KOCA YÜREKLER!! HEP VAR OLUN SİZLER…”