ÖNCE, 'SICAK... DAHA DA SICAK OLACAK...' DİYEYİM...
Havaların ısınıp, insanı bulanttığı şxu günlerde, gece uykusuz kalanlarımızın sayısı da bir hayli arttı.. Kiliması olanlar, elektirk faturası dapa da şişmesin diye, elini uzak tutuyor kumandadan.
Vantilatörler haliyle revaçta bu arada.. Bizde de durum farksız değil yani..
Bir anda, buz kesitiren bir isim var.. Onu dile getirerek, sıcaktan bunaldığını söyleyenleri bir anlığına serinletiyorum.. Buz kesiyor hava.. Şaka, ağır kaçıyor lakin, yapacak da bir şey yok.
Konu başlığımızın adıni zikretmeyeyip hemen.. Çünkü, dile geldiği anda; "Soğak Hayvan" diye yorumlanan tek canlıdır Yılan..
Bu sıcakta, ençok ihtiyaç duyduğumuz 'su' Su fiyatları hayli yşükselişte.. Bir küçük şişe su için ödenen miktar bile cep yakarn oldu.. Hava zaten sıcak, bir de cepler tutuştu..
Su içeyikm der iken, ekonomi şaşıyşor sanki.. Zaten hesap kitaba dahil onlarca kalem var iken, bir de su eklendi..
Oysa ki, 'SU İÇENE YILAN BİLE DOKUNMAZ...' sözümüz vardır, etmek gerektiği anda, ettiğimiz çok bilindik bir söz..
Bu söz, Yüzyıllardır kültürümüzde var.. Bir tür atasözü... Ve ne kadar basit gibi duruyor değil mi?
Oysa ki ağırılığı var bu sözün.. Anlayana tabii.
Biraz daha açacak olur isek konuyu, durum hiçte öyle değil,bu sözün arkasında derin manalar yatar..
Büyüklerimizden işitirdik bazen, zihnimizde halen var olan okkalı mesajları geçerli kılan ifadeleri..
Bahsedeyim mi azıcık; Eskilerin ne kadar bilge insanlar olduklarını göz önüne seren ifadeleri diyeyim mi..!
Bin yılık Türk tarihimiz var..Bilinen şimdilik bu.. Eskisi de var da, kimi anlatayayım ki..
Bira daha yakınlara geleyim geçmiş tarih içinde.. Eski kültürlerin tamamında yapılan resimlerde yılan sembolleri hep var.. Peki ya, neden vardır.. Böymesi soğuk bir canlı, neden hep resmedilmiştir..
Sembol ilan edilmiştir hep yılan.. Başka canlı mı yok..!
Bu konuda kaleme alınan bir edğerlendirmeye rastladım gçeende.. şöyle diyordu, konuya vurgu yapan bir kişi;
"Ense kökümüzden, kuyruk sokumumuza kadar olan bölgede yerleşmiş bir omuriliğimiz var.
Temel yaşam enerjimiz burada yatar.. Her canlının mutlak tadacağı ölüm birn yana, Ölüm ve ölümsüzlük enerjisini ve insanın kendi kendini tedavi edebileceği enerjiyi saklayan yeridir burası.."
Bu görüşü savunanların, "omuriliğimizin uzun ve ince olmasından ötürü, eski zamanlarda onu bir yılan sembolü olarak tarif ettiler ve çizimlerine ancak onu bilenlerin anlayacağı şekilde yerleştirdiler." şeklinde bir de iddiaları var.
Düşününce mantıklı gelse de, ben gibi mantıklı bulmayanlar da olabalir. Diyecek sözüm yok..
Cananı yakar isen yılanın sokar.Sonuç ölümdür.. Genel alamda, 'yılan' ölümcül etkilere neden bir canlıdır.
sSu içmenin önemi, düşünülene göre, tam da bu noktada devreye giriyor.'
Su içene yılan(ölüm) bile dokunmaz!' derken atamlar, fiziksel anlamından bahsetmemişler büyük olasılıkla..
Düzenli su içip vücudun su seviyesini hep yüksek tutmanın, sağlığın temel kurtarıcısı olduğuna dikkat çekmişler..
Su hayatır demek kadar kesin bir hüküm çıkmıyştır bu sayede ortaya..
Kısacası azizim; eskiler sandığımızdan çok fazla şey biliyorlardı ve bilgelikleri muhteşemdi NOKTA....
Su’ ya muhtaç tüm canlıları aklımızdan ne olur hiç çıkarmayalım..
Kediler, köpekler, kuşlar ve dahası..
Sokakta yaşam süren, yaşam ortaklarımızın ihtiyaç duyduğu bir yudum suyu, onlara çok görmeyelim..
Su hayattır, biz de hayat sunmaya yardım eli olalım. Sevabı da var ayrıca.. Hatırlatayım istedim..
Hoşça kalın.. Evimizin, işyerimizin, sokak başında , park ortasında, hemen her gün rastladığımız can’ lar için, bir kap suyu hazır edelim..