Ha işte tam da bunu demek istemiştim aslında bayramdan önce.. Arife günü biraz bahsetmiştim..

Fakat bu da ne..! Meslek hayatım boyunca, tanımaktan onur duyduğum ‘iyi ki tanıdım..’ dediğim bir isim.. ALİ KAYADİBİ… (ADAMIN DİBİ…)
‘Adamın dibi’ diye da bahsettiğim Ali ağabeyim, bir şeyler karalamış okurlarımız için..
Okudukça, keyif alınması gereken son derece önemli hassas konuya ilişkin vurgular yapmış akıcı yazı diliyle..
Onun bu yazısı ile düşüncelerini de böylelikle  konuk edeceğim bu gün sayfamıza..
Diyordu ki Ali ağabey;
“Kentini ziyaret değil,  kendini göstermek…”
Anlayana Sivrisinek sazdır ya, bu noktada Davul zurnadan hiç söz etmeyeceğim artık..
Mesleki büyüğüm, Hürriyet’ li yıllarımın efsanesi bakın ne de güzel bahsetmiş her yıl iki kez yaşadığımız Bayram ve anlamından..
‘Kentini ziyaret değil, kendini göstermek’ diye başlar iken konuya, şöyle devam ediyordu satırları;
“Bayramların ‘hatıra galerimizde’ bıraktığı izleri takip ederseniz bütün olağanüstülük ve harikaların orada kaldığı düşüncesine kapılırsınız.
Her şey orada, o zamanda yaşanmış ve geçmiştir. Bugüne ve yarına artık önümüze çıkabilecek daha üstün zevk kalmamıştır. Hatta yaşanmaya değer bir şey kalmamıştır.
Bir de orta yaşın başucu sözü, değişmeyen teranesi: Nerede o eski bayramlar!
Bunun gibi düşünüp konuşuyorsanız; orta yaşı geçmiş olmalısınız.
Sözü dolandırmadan, bayram telaşında uzun yazı okumaya zaman ayıramayacağınızı da düşünerek doğrudan söylüyorum: Yaşlanmışsınız…”
Güzel tespit.. ben mesela, o yaşlılardan sadece biri olarak görüyorum kendimi.. Bana göre; Ne güzel bir his bunu hissedebilmek..
(Ali ağabey, sana bir kez daha teşekkür..)
Ve devam edeyim, muhteşem satırlar ile;
 
 
“Fiziksel gücünüz yerinde ve henüz 50’sini geçmediyseniz bile böyle düşünüyorsanız daha da kötü…
Mental yaşlanmanın çaresi daha zor,
Köy ve kasabadan bugünün büyük şehirlerine göç edenler iyi bilir. Bayramlar aynı zamanda kavuşma, uzun zamandan beri görüşülmeyenlerle kucaklaşma zamanıydı.
O sevinç bile yıllar sonra hafıza arşivimizin tek bayram sevinci olarak kalabilir.
Çünkü o insanlar köyünü, köyünde yaşayanları görmek için gelirdi.
Şimdi kentini, köyünü, kasabasını ve içindekileri görmek için değil, kendini göstermek için gelenlerin zamanını yaşıyoruz.
Bayramı, bayram gibi yaşamanın imkânı var mı?
İşte kişisel düzeyde alabileceğiniz önlemler...
BAYRAMI İÇSELLEŞTİRİN
Bir daha bayram yok gibi yaşayın.
Nasıl olsa yıllar yılı içinde hep mutluluk ve huzur vaat eden cümleler kurarak bayramları kutlamadınız mı?
Yıllarca bugünden daha iyisini istemediniz mi?
Niye o zaman bugün olanı beğenmeyip de geçmişteki bayramlara özlem…
Ya da bugünü atlayıp geleceğe umut bağlamak…
Çünkü geçmiş zamanla sorunumuz var.
Sevdiklerimizin eksilmesi, hayatımızdan çıkması… Kayıplarımızın içinde olmadığı zamanı kabullenmeme var.
Hayatın son anına kadar en sevdiğimiz aile bireylerinin içinde olmadığı bayramları, bayram olarak kabullenmemek çocuksu bir tavırdır.
Onların eksikliğinden duyulan boşluğu, birlikte yaşanan güzel anlarını unutmadan, iyi hatıraları konuşarak doldurmalıyız.
Bugün elimizde olanlara şükrederek, sevdiklerimize ve sevenlerimize değer vererek bayramı kutlayabiliriz.
Geçmişte yaşanan hüzünlü olayları değiştiremeyeceğimize göre, “olumlu geçmiş zaman perspektifi” geliştirerek daha az üzüntü duyabiliriz. Geleceğe daha umutlu bakabilmenin imkânını ele geçirmiş oluruz.
Bayramı içinizde ve içinizden gelerek yaşayın. İçselleştiremediğiniz bayram, bayram olamaz. Kimse size bayram coşkusu yaşatamaz.
Sevdiklerinizde tam olarak bulmayı umut ettiğiniz karşılığın geçici olduğunu fark ettiğinizde çok geç olabilir.
Elimizde tek şey var bugünün bayramın sevincini yaşamak için… Tek şey içimizden gelen sevinç.
İçinizde var mı?
Var mı içten gelen bayram coşkusu ya da yaşama sevinci…
İşte sizin bayramınız içinizde açtığınız yer kadardır.
Daha nice mutlu ve huzurlu bayramlar, sadece bayram mesajlarının cümlesi ve temennisi olmaktan öteye geçmeyecektir.
Bayramınız kutlu olsun!”
Senin de ağabey senin de.. Bu ve bundan sonra inşallah hep birlikte erişmeyi nasip etsin Rabbim Bayramlarımıza…