Düşününce, ben de hak vermedim değil.. Yezitlerin soyu tükenmedikçe, dahası hep gelcek başa.. Tarihi bir vaka.. Üstelik tarihi de bilinen.
Bir yorumda geçiyordu, şimdi nerede ne zaman okudum, tam hatırlayamayacağım.. Zaten, bu konu üzerine başladı, üstat ile sohbetimiz.
Bir bilen kendisi. Zaman zaman fikir alış verişinde bulunduğum isim..
Ay gün ve yıl verileek kaleme alınan yorumda;
"10 Ekim 680'de Irak toprakları içinde bulunan, Kerbela Şehrinde Hz. Muhammed'in torunu Hüseyin bin Aliye bağlı küçük bir grup (sayı net değil 70 yada 72) ile Emevi Halifesi l. Yezid'in ordusu arasında cereyan etmiştir." bilgisini okumuştum..
İşte tam da buradan hareketle bayşladı bizde sohbet.. 'İlk bela kerbela' tanımı da tak diye geliverde o anda..
Kerbelayı anlatan , bahsetitğim o çalışmada geçen; "Hz. Hüseyin ve yanında bulunan dava arkadaşlarının tamamı öldürülmüştür." bilgisi, insanın içini nasıl da cız etriyor.. Değil mi..!
Kerbela olayı üzerine, çok söz edildi.. Yezit ise, her defasında misliyle gördü, yol açtığı katliam nedeni ile ona olan nefretin karşılığını.
Kerbela üzerine okudğum o anlatmda; "İslam Peygamberi Hz. Muhammed öldükten sonra ki dönem çok sıkıntılı geçmiştir.
Halifelerin seçilmeleri ve görev yapmaları çok güç olmuştur.
Bu nedenie dört halifenin üç'ü feci şekilde öldürülmüştür.
Dört Halifeden yalnızca Ebubekir eceliyle rahmete kavuşmuştur" denhiliyordu.
Yezitler oldukça, yaşadıkça bu dünyada, Ne belalar biter, Ümmeti Müslüm-ün üzerinde, ne de Kerbela zihniyeti son bulur, dünya yüzeyinde..
Kerbela' da geleneksel İslamı savunan Hz. Hüseyin ile, Saltanatı savunan Muaviye'nin oğlu Yezit savaşmış deniliyor birçok kaynakta.
Neden ve niçinlere elişkin, sözler de pek ediliyor aslında..
Binlerce yıl öncesine ait medeniyetlere beşiklik etmiş Coğrafyamızda, Çanakkalemizde yani.. Din, dil, ırk düşmanlığına ilişkin, arkeolojik bir buluntu olmayışı, ne kadar da güzel değil mi..!
"Savaşlar hariç, bile bile kan dökülmemiş bu topraklarda, Zenginlik, refah ve ferah hüküm sürmüş yüzyıllarca." dedi bir bilen..
Ve ekledi ardından; "Mesela, Parion antik kenti bunun bir göstergesi" diye..
Mitolojide, 'Mermer Sütunlu Parion’ diye geçen bu şehir, hakikaten zenginliğin, refahın ve ferahın izlerini taşıyor muş halen bağrında..
Seavcenleri de çokmuş Prion’ un, sevilenleri de.. Hatırladınız mı, bir kazı yılı sırasında, iki sevgili sarmaş dolaş çıkmıştı karşımızda, açılan mezarlarında..