Çok anlamlı ve birbiriyle ilişki içinde işteşlik “Ş” eki (işte ortak olanlar-karşılıklı) bulunan üç önemli kelimeyi kullanarak; bunda bilinçli olmayı, bugün yaşanan ortamda ülkemizi korumak..



Çok anlamlı ve birbiriyle ilişki içinde işteşlik “Ş” eki (işte ortak olanlar-karşılıklı) bulunan üç önemli kelimeyi kullanarak; bunda bilinçli olmayı, bugün yaşanan ortamda  ülkemizi korumak, bu coğrafyada, bu tarihte birliğimizi devam ettirme görevimiz, hatırlatılıyor.  Bu görevi,  önemli bir bilgi akışı içinde vurgulayan bir bilim adamı, bir yönetici ve bir Çanakkale âşığı,   Atatürk  Dil ve Tarih Yüksek Kurumu eski başkanı Prof. Dr. Sadık K. Tural’ın çok anlamlı ve üslubu çok farklı, güncel, düşündürücü yazısında sizleri buluşturmak istedim…

“ İnsan, kendisinin dışındaki -ilişki kurduğu ve / veya kurabilme imkânı bulunan- her varlığa şefkat, merhamet, sevgi, güven ve samimiyet gösteren ve gösterilmesini bekleyen bir canlıdır. İnsandaki bu beş temel özelliğe bağışlama ve akıl adlı özellikler de eklenmelidir.
 
Şefkat, merhamet, sevgi, güvenç, bağışlama ve samimiyet denilen kavramlar, öncelikle birer duygu adıdır. Duygu ise, olumlu veya olumsuz sonuçlara yol açabilen biyo-psikolojik yönelişler ve sarsılışlardır. Şefkat merhamet, sevgi, güven, bağışlama ve samimiyet, insandaki binlerce duygunun önde gelenleridir. Bu duyguların yokluğu veya azlığı da, aşırılığı da, hem bunların sahibi, hem de yöneltilen varlıklar için, olumsuzluklar zincirine yol açacaktır. İlahî yaratmanın sırlarından biri, bu noktada ortaya çıkıyor: İnsanı her türden sapma ve sapıtmalardan, aşırılık ve yoksunluklardan koruyan, denge / itidal ölçüsüne çağıran a k ı l sahipliği…
 
 Akıl, duyguların ve davranışların ölçüsünü ve yönünü; farklı durumların ayrıntılarını ve yeni durumlar karşısında uyumlanmayı belirleyen, yol gösteren bir işlevdir.
 
İnsan, öncelikle kendi içses / benlik yönelişlerinden doğan duygu ayarsızlıklarının sıkıntılarını yaşar. Diğer yandan, onu doğru yola eriştireceğini iddia eden, birlikte hareket etmeyi tek yol olarak sunan kişi ve grupların etkileriyle karşı karşıya kalır. Bu kişi ve grupların etkisi, güç birliği ve örgütlenmek de olabilir. Bu etkilerden en yaygını ve akıl çalıştırmazlık isteyeni, inançlara ilişkin olanlardır. İnsanın, bir kişi veya gruptan aşırı etkilenmesi, kendi aklını işletebilmesini, yetenek ve farklılıklarını gösterebilmesini engelleyecektir.
 
İnsanoğlu, ailesi dışında kalan sosyal gruplar tarafından kabullenilmek, değerinin bilindiğini düşünmek, grup enerjisinin parçası olmak isteği ile farklı birlikteliklerin ve örgütlenmelerin üyesi oluyor. Duygularına bağlı tercih ve eylemleri yüzünden, insanların bir insana, bir gruba (yol, parti, dernek, tarikat, cemaat, cemiyet, ideoloji vb.) bağlanması, reddedilecek bir durum değildir. Özellikle, toplum içinde kendisi için yer ve yar arayan insanlar, arkasız, çaresiz kimsesiz oldukları duygusunu gidermek üzere, bir kişiye veya gruba iradesini teslim edebilmektedir.
 
Karşılığında bazı küçük mutluluklar edinmek için -bazen kendi gücüyle hazırlanmak yerine, gireceği sınavın sorularını alarak kazanmak türünden ahlaksızlık ve adaletsizlikler için- bir süre veya devamlı olarak, bir grubun üyeliğine teslim olmayı benimseyerek aklını yeterince işletmekten vazgeçenler çoktur. En iğrenci de, bu türden ahlâksızlıkları mübah sayan ‘grup mantığı’dır.
 
Militanlaşmış tezleri / iddiaları ile ortaya çıkan—genellikle inanç adına- bir sosyal grup, örtülü bir öfke ile taşıdığından, karşıt / düşman saydığı gruplarla arasındaki mutlak ayrışmalar ve düşmanlaşmalar kaçınılmaz olur.
 
Akıl, özgürlüklerin de, benzeşerek bütünleşmelerin de, adalet içinde bir aradalıkların da, düzenleyicisidir. Akıl, şefkat, merhamet, sevgi, güven, bağışlama, samimiyet ve inanma türünden duygulara ölçü ve ayar verebilen bir biçimlendiricidir. İnsan, şüphe ile vesveselerini, vehimlerini, korkularını ve aldanmalarını, aklının gücüyle etkisizleştirebilir.
 
 
Akıl; özgürlüklerin de, benzeşerek bütünleşmelerin de, adalet içinde bir aradalıkların da, düzenleyicisidir.
Akıl; şefkat, merhamet, sevgi, güven, bağışlama, samimiyet ve inanma türünden duygulara ölçü ve ayar verebilen bir biçimlendiricidir. İnsan, şüphe ile vesveselerini, vehimlerini, korkularını ve aldanmalarını, aklının gücüyle etkisizleştirebilir.
 
İnsanlık tarihi, ALLAH ve vatan kavramları dışında mutlak birleştirici, bütünleştirici bir
d e ğ e r bulunmadığını gösteriyor.
 
ALLAH, resuller aracılığıyla ilettiği vahiy / mesajlarında kendisinin gücünü ve konumunu belirtiyor, kendisine iman edilip kulluk edilmesini emrediyor. Allah, kendisine niçin ve nasıl inanılacağı konusu başta olmak üzere, birçok konuda, insanın aklını işletmesi için sert vurgular ve sert uyarılar yapıyor. ALLAH, olumsuz ve / veya aşırı duyguların dengesini bozarak yaratılış sebebine ve programına aykırı duruma düşebilenleri uyarıyor.
 
Allah kendi adını kullanarak insanları aldatanların ayrışmacı öfkelerine de, işaret ediyor, aklını kullanmayanları da, inanç baronlarını da, onlara kulluk edenleri de azarlıyor.
Bizi aşan hükümlere girmeden şu cümleleri paylaşalım: Hemen herkes bilir ve Hz. Peygamber’in hadisiyle sabittir ki, İslam’da ruhban sınıf da, ruhbanlık da yoktur.
 
Vatan, bağımsızlık ve emek kutsaldır. Bu üç kutsala sevgisi, saygısı, duyarlılığı olmayanlar, bunların aşağılanmasına, sömürülmesine veya yok olmasına razı olanlar, insan görünümlü yaratıklardır. İnsan görünümlü bu yaratıkların düşmanla işbirliği yapması için yüzbir sebebi, ruhundaki aymazlık, bedenindeki doymazlık için, bin bir gerekçesi vardır.
 
Dindarlığı veya milliyetçiliği, solculuğu veya sosyalistliği, özgürlükçülüğü veya liberalistliği nefsine hizmet etmek ve edilmesini sağlamak için savunanlar dışlanmalıdır. Hangi fikrin sahibi olursa olsun, vatanın, bağımsızlığın ve emeğin kutsallığı konusunda yoldaş olanlar güç birliği yapmalıdırlar. Bu gönül, dil ve güç birliği hareketini bilinçli aydınlar hazırlar, yönlendirir,
 
H e d e f:  Aklın önderliğinde benzeşerek, bütünleşmek; birleşerek, yıkılmaz olmak, tarih içinde varlığını sürdürmek…!
 
https://kemaladal.blogspot.com.tr/2016/10/benzeserek-birlesmek-bilincle.html