Bu gün, güvenli yaşamın olmazsa olmazı, Polis teşkilatının kuruluşunun 172. Yıl dönümü.

Bu gün, günün 24 saati, mesai gözetmeksizin görev başında, daimi huzur için gerektiğinde ölüme kafa atan bir meslek dalının onur günü.
Polis için, ne dense azdır elbet. Çoğumuz için olmazsa olmaz bu teşkilat, zor nedir, yenilgi de neymiş düşüncesini şiar edinmiş mensupları ile yeni yaş gününü kutlayacak.
İnsanın aklından geçen iyi dilekler bir yana, süslü cümlelerle de bu güne özel konuşmalar elbet yapılacak.
Yapılamayacak tek şey ise, bu milletin huzuru ve güveni için canını feda edip, Toprağa düşen Polis şehitlerini asla geriye getirememek olacak.
Çoğu kez, Terör diye geçiştirilen hainliklerin her daim hedefindeki cefakar isimler için; 10 Nisan’ ın önemi senede bir gün değil elbet.
Polis; gece, gündüz. Bayramda, seyranda her daim görevde olan ve Türkiye’ nin enlerinden, gözdelerinden olmasının haklı gururunu, keşke bu gün bir fraklı yaşıyor olabilseydi.
Mesela, Çanakkale içi konuşacak olursam; şu bir türlü normale dönemeyen aşırı mesai takviminden uzaklaşabilseydi keşke Çanakkale polisi.
Nasıl derler onlar; 12/24…
Aslına bakacak olursak, Polis her daim, 24/24 ve hatta 365/365…
İyi de hiç mi bitmeyecek bu amansız çalışma. Bitecek bitmesine de, ne lanet terör bitiyor, ne de terörden fraksız canilikler.
Ya adam öldürme, ya hırsızlık. Ya da kafayı bulmuş bir günün adamının icrai rezaleti. Bitmedi, intihar teşebbüsleri. O da ne: Üstünü üstelik maç görevleri.
Zordur vesselam Polislik… Bu denli pislik karşısında, her daim ölesiye mesai. Hem de gözünü kırpmadan,  ölüme kafa atarcasına.
172 yıllık köklü bir mazi ve teşkilat yapısına sahip Türk polisinin; asayişin, huzurun, güvenliğin, hak ve özgürlüklerin korunması için fedakârca faaliyet gösteren gözde bir teşkilat olduğunu vurgulamayan olmayacak bu gün.
Bu gün, ne dertlerine köklü çözüm. Ne de mesaiye son denmeyecek polis için.
Deriz ya genellikle; ‘Asker uyumaz. Asker üşümez. Asker acıkmaz….’
Askerden de Ne farkı var ki polisin? O’ nlarda üşümüyor, acıkmıyor, uyumuyor. Hat ta günün birinde, biri çıkıyor;
‘Ver hele yaka numaranı…’
Olmaz denilenlerin olduğu bir ülkede, Türk polisi olmak güç elbet.
25 küsür senelik meslek hayatımda, mesaimin büyük bölümünü karakolda, Emniyet Müdürlüğünde geçiren bir gazeteci olarak, en iyi anladıklarımdandır Polis.
Varlığın da aranır, yokluğun da. Her daim var ol,  emi Polisim…
Herkesin polisi kendi vicdanıdır ya, iyi de vicdansızlıkların Polisi?
“Türk Polisi bu köklü yapısıyla milletin asayişini, huzurunu temin, mal, can ve namus güvenliğini sağlamak, hak ve özgürlükleri korumak için fedakârca faaliyet gösteren, bu gayret ve fedakârlığıyla da milletin gözdesi haline gelmiş bir teşkilattır” anlatımlarını bu gün kesinlikle bir çok kez duyacaklardanım.
İyi de hiç mi üşümez bu polis. Hiç mi acıkmaz?
Pille mi çalışır bu polis?
Uyumaz da hiç… Öylemi?
Polis teşkilatımız, huzur ve güvenliği sağlamak uğrunda canlarını tehlikeye atarak özveri ve cesaretle bu görevi yerine getirirken;
Bilir ki şehit olsa, tüm yürekler yanar. Bilir ki Tüm Türkiye, bir ağız sloganlar atar.
Şehitler ölmez. Şehitler ölmez. Şehitler ölmez….
İyi de, ‘Hep ölüyorlar, hep Şehit olup toprağa düşüyorlar’ nice anaların evlatları. Kadın ve erkek olanları.
Hepsi bizim içimizden çıkan aslan yürekler.
Ne bilmem bela karşısında, bıkmadan, usanmadan. Ölüme kafa atıp duruyorlar.
Çanakkale’ inn bir huzur kenti olmasında, emniyet personelinin katkısı elbette ki büyüktür.
Polisimiz bir taraftan halkın can ve mal güvenliğinin sağlanması gibi asli görevlerini yaparken, bir taraftan da sosyal sorumluluk anlayışı ile sayılamayacak kadar alanda, top bile koşturmuştur.
Bir gün, sosyal kazanımları, Amerikan polisinden, Alman Polisinden, ya da İngiliz polisinden geriye kalmadığında, 12/24, 24/24 ve hattı zatında her daim 365/365 gerçeğinden uzaklaştığında, hakları ödenesi polisimiz. Gününüz kutlu olsun.
xxxxxxxxxxxxx
BENDEN SÖYLEMESİ…
Bahar geldi. Alerji de kapıda. Yani Çanakkalem; gözünü açık tut. Yaz nezlesi burnun dibinde.
Bahar aylarının gelmesi ile mevsimin doğal şartlarından ortaya çıkan polenlerin, alerjik bünyesi olan insanlara sıkıntılı anlar yaşattığı bilinen bir gerçek.
Uzmanlar da bu konuda sürekli bir şeyler söyler dururlar.
Mesela Çanakkale’ de, poleni bol ağaç türleri ve bitkiler hemen her sokak ve köşe başında iken, uyarılar neye çare?
Çanakkale Kamu Hastaneleri Birliği Genel Sekreteri olan, Göğüs Hastalıkları Uzmanı Dr. Kerim Yeşildağ’ da alerjik bünyelere seslendi.
Hatırlatması polenler üzerine. Özellikle, Bahar döneminde sık görülen polen alerjisinden korunmanın en kolay yolunun, alerjenlerden uzak durmak olduğunu söylese de kendileri
‘Bu durum, Çanakkale’ de ne mümkün bir durum?’
Bahar döneminde polen alerjisinin çok sık görüldüğüne dikkat çeken uzman isim;
Halk arasında bahar  alerjisi, saman nezlesi veya yaz gribi olarak bilinen alerjik rinite karşı vatandaşları uyara dursun.
Bendeniz diyorum ki, yeşillenmiş ağaçlardan ve sokaklardan uzak durun yeter…
Uzman olmadan verdiğim bu öneri için özür dileyerek, konunun uzmanına kulak verelim.
Bakınız ne diyor kendileri;
Alerjik rinitinin, duyarlı olunan alerjik madde ile temasından sonra ortaya çıkan bir hastalık olduğunu belirtip; Aerjik sorunların önemsenmesi gerektiğini, önemsenmemesi halinde beraberinde başka rahatsızlıkların da baş göstereceğini dile getiriyor özetle.
Ve de hatırlatma var elbet; ‘Polen Alerjisi Nasıl Oluşuyor?’ sorusuna da yanıt vererek.
Ve diyorlar ki; “Polen alerjisi, polen gibi çevrede bulunan alerjik maddelerin burun içyüzüne yapışmasıyla oluşur”

Yani nasıl diye soracak olursak. Tam da şöyle;
“Burun duvarına yapışan polen maddeleri mikrobik olmayan iltihaba, o da alerjiye yol açıyor. Vücut bu alerjiye karşı vücut direncini arttırmak için bir madde salgılar. Histamin ismi verilen bu madde de vücutta çeşitli rahatsızlıkların görülmesine neden olur”
Şimdi aklıma gelen bir soru: Hiç mi nefes almayacağız peki?
Elbette alacağız. Ama tehlikenin farkında olup, uzman görüşü alarak….