Ne olursan ol, ister fakir,ister zengin.. İster kral, ister kraliçe.. Ölüm anı geldiğinde, şusu busu yok, gelen emre uyacaksın..
Nasıl ki, ikinci dünya savaşı sırasında. Orduda Tamirci olarak görev almış bir isim olmuş, ebediyete göçen Kraliçe, aldığı son emir ile terki diyar etti fani dünyayı.. Hayat bu kadar net işte.
Yıllardır, o yaşıyor diye tahta çıkamamış bir aile. Bun hep konu edildi İngliizlerin dilinde.. Dahası, dünya kamuoyunda da zaman zaman akla geldiğinde bu konu, üzerine türlü söylemler..
peki ya, kim di bu kraliçe..? Bir üstat, Kraliçeye ilişkin bilindik bilglieri derlemiş..
Merak ettim, ben de bu bilgliere şöyle bir göz attım, yaşama veda etitği günde.
Hep öyle olur, bir ünlü isim terki diyar ettiğinde dünyayı, hep geçimişinden söz edilir.. Buna verilecek o kadar çok örnek var ki, hiç bahsetmeyeyim, gün biter.
Kraliçe Elizabeth ile İngiltere Kraliyet ailesinin gelmişi geçmişi üzerine bilindikleri derleyen bir üstadın kaleme aldıkalrı, tam da gününde , yani ölüm geldiğinde akla geldi yeniden.
Dile kolay, 96 yıllık bir ömür.. Bir asır nerede ise.. Ve, çok öneli tarilerde, alınmış çok önemli kararların içinde bir isim.
Kısacası, tarihe tanıklık etmiş bir kraliçe..
Böyle olunca bilindik isim, elbet bir meraktır başlıyor, kim dir, kimlerden dir?
Dünyanın pekçok ülkesinde, bilindik ve dile getirilen türlü bilgiler..
Bir Prenses olarak Kraliyet ailesinde II.Elizabeth adıyla dünyaya gözlerini açmak, bayşlı başına bir olay zaten.
Ve bu ismin, hayattaki en büyük şansı, ya da kimilerine göre şanssızlığı olabilir mi..? Olur, elbet, olmaz mı, sonuçta bir insan.. Üstelik, ölümlü bir insan..
Bu araa, böyle bir insanın, dünyanın merkezinde hep oluşu, enteresan ve bir o kadar da zor bir hayat olmalı...
Kraliçeden söz edili iken; Elizabeth henüz 11 yaşında küçük bir Prenses iken, dönemin İngiltere Kralı olan amcası VIII. Edward 4 Eylül 1936'daTürkiye Cumhuriyeti'ne resmi ziyarette bulunmuştu şeklinde bir bilgiye rastlamak mümkün.
Bu bilginin geçtiği birçokyerde, 'Eğer Prenses de o dönemde amcası ile Türkiye'ye gelseydi Atatürk'le de tanışma şerefine nail olacaktı." vurgusu geçer ki, gayet doğru.. Ne olursan ol, kraliçede olsan, ATATÜRK gibi bir deha ile tanışmış olmak, bir ayrıcalık, bir şeref sayılır.
Neyse, dönelim konumuza,Kim dir, kimlerden dir' e..!
O vakitler bir çocuk denilebilece yaşta.. Ve bu hali ile, Kraliçelik henüz bu çocuğun kaderi değil..
İşte bu yüzden resmi seyahatler listesinde adı geçmiyor.
Okuduğum derlenmiş bilglierde; "fakat üç ay sonra VIII.Edward 'ın tahttan çekilmesinin ardından Elizabeth'in babası Kral VI. George hükümdar ve Elizabeth de onun varisi oldu.." şeklinde bir ifada geçiyor.. Üç ay la kaçırılmış bir şereften, ATATÜRK ile tanışamamaktan oluyor anlayacağnıız koca kraliçe..
Avrupa Devletlerini yöneten Kralların aynı Hanedandan kişiler ile evlenmeleri konusu var.. Asla Hanedan dışından evlilik söz konusu değil. Böyle birn adet işte..
Gönül kimi sevmiş, kime kapqtırmış kendini, önemli değil.. Aklıma birden, dünyanın sevdiği prenses geldi.. rahmetli Diana..
Konuya döneyim tekrar. araya laf sıkıştırmadan edemiyorum, benim de huyum bu, ne yapayım.
Okuduğum derlemede, Elizabeth'in amcası Edward' ın da, Hanedan dışı bir evlilik yaptığı için tacından ve tahtından feragat etmek durumunda bırakıldığı bilgisi yer alıyordu.
Ve hatta ülkesinden kovulup, sınır dışı edilmiş, İngiltere'ye girmesi bile yasaklanmış koca adamın.
Bu anlamda, Kral olmak da güçlü olmayı gerektirmiyor denilebilir.. Gönlünü kaptırmayacan hanedan dışına.. NOKTA...
Tarihe geçen bilglierde; Edward tahttan feragat etmek zorunda kalınca, yerine hayatta olan Elizabeth'in babası VI. George geçer ve yaşarken tahtın kendinden sonra gelen ilk varisi kızı Elizabeth Alexandra Mary Windsor için uygun damat adayı araştırmaya başlanır diye, yorumsal detaylar yer buluyor.
Hanedan bu.. bu durumda, ne oldu..? Prenses'e damat adayı olarak kim seçildi...
100 yıl önce d gün... Yani 9 Eylül 1922'de; İzmir'den denize döktüğümüz Yunan ordularının komutanlarından Prens Andrew'un oğlu Prens Philip.
Bu bilgi karşısında, ofiste bağırıverdim kardeşim; "Vay arkadaş.. Entrikaya bak.." diye..
Herkes oldu sus pus..
Ben, yanlış okumumuş olabilirim diye, yeniden okudum bahsettiğim dizeleri.. Doğru okumuşum iyi mi..
Kısacası, İngiltere Kralı olan III. Charles Yunan orduları komutanlarından Prens Andrew'un torunu çıktı..
Benim naçizane yorumum; Elizabeth' ten önce, eşinin kim olduğu konusu önemli..
Kimdir bu Prens...? Andrew kimdir?
Yunan Kralı Konstantin'in kardeşi... Avrupanın şımarık çocuğu nasıl olmasın bu durumda, komşu..
"Anadolu'yu işgal eden Yunan ordularının komutanlarından biri ve Yunan Krallığının varislerindendir"bilgisine, pekçok kaynakta rastladım..
Kadere bakın ki; tam 100 yıl önce o büyük gün, yani 9 Eylül 1922'de, İzmirden denize dökülen Yunan ordularının başarısızlığı yüzünden, ailesi iktidardan indirilmiş ve Yunanistan'dan kovulmuş...
Kısacası azizim; Türk Kurtuluş savaşı sırasında her şeylerini kaybetmiş ve yurtsuz kalmışlar... Tarih işte, tekerrür ediyor bir şekilde..