Bilmem kaç bin yıl öncesine ışık tutanlardır buluntular..

Arkeolojik kazılar sonucu ulaşılan bu tarihi kalıntılar, o dönemin yaşam şekli başta, kullanılan teknolojiye dair izleri de  az çok günümüze taşır.
Mikrondan da mikron ölçülerde, taç ve benzeri süs eşyalarında var olduğu gözlenen Altın işçiliğinin, o vakitler nasıl yapıldığı, benim halen merak ettiğimdir.
Mesele sadece bu değil elbet.
Tarihsel süreç  incelendiği vakit, tıp alanında Eski Mısır medeniyetinin ciddi bir yere sahip olduğunun görüldüğüne ilişkin iddialı bir söyleme işittim geçenlerde.
Aklıma birden, Troya kazılarında ulaşılan bir buluntu üzerine edilen sözler geldi aklıma.
90 küsürlü yıllar. Rahmetli kazı başkanı diyeceğim, çünkü o isminin önündeki Korfman’ a,  ‘Osman’ ekleyip, Türkiye kamuoyuna yakınlığını tescillemişti.. Hak bu anlamda ediyor, rahmetle anılmayı.
Buluntu bir kafatası idi. Ve görülen bu buluntuya ilişkin dile gelen yorum: “Muhtemelen, bu kişi bir beyin ameliyatı geçirmiş..” şeklinde idi.. Hatta, espri olsun diye bir söz de eklemişti Manfred Osman Korfman: “Bu kişi, belki de; diş ağrısından öldü..” der iken..
Dedim ya, Troya kazı dönemi sonrası, buluntular üzerine açıklamalar…
Arkeoloji uzmanları, hep yorumlar.. Bazen gülümsetir o yorumlar,  bazen de düşündürür.
Düşündürecek yorumlara bir örnek daha diyerek, Mısır’ da Uygulanan tedavi yöntemleri, keşfedilen ilginç tıbbi veriler, peşinden gidilen farklı inançlar başta, bu medeniyetin tıp alanının geniş yelpazesi içerisinde olduğunu savunulması, bence düşünmeyi çok hak ediyor.
Bundan, yaklaşık 3000 yıl öncesine ait kalıntılar, dönemin yaşam şekline ısık tutuyor bilim insanlarına göre .. Peki ya nasıl..?
Yanıtı oldukça basıt bir dille geliyor;  Hiyerogliflerden söz ediliyor, Firavun’ un burnuna uygulanan bir tedavide adı geçene de vurgu yapılıyor.. misal;  “Sekhet-Eanach”
Bu isim, iski Mısır’ın ilk doktoru olarak kayıtlara geçmiş… Tahmin edilen bu..
En eski tıbbi bilgilerin merkezinde olan dönem deniliyor Antik Mısır'dan bahsedilir iken.
Ve dahası, bu dönemden kalma hiyerogliflerden bahisle, ilaçların karışımlarının nasıl yapıldığı, hapların nasıl kalıp haline getirildiğine de izah geliyor.
Buluntular kalıntılar yorumlanıyor ve deniliiyor ki ayrıca; sadece ilaç yapımını içermez bu bilgiler.
Eski insanlar hep söyler.. Büyü..
Büyü, o vaktiler de varmış. Eski Mısır’da, tılsımlara ve psişik tedavilere de yer verilmiş güya.
Bunu da buluntulardan yola çıkılarak yorumluyor bilim.
Mevzuu derin. Tıp önemli konu. Ve bu önemli konu için, eski Msır’ dan söz edilir iken;
“Mısır'da tıbbi konularda bulunan bir dizi papirüste en ilginç olanı;1898 yılında Sir Flinder Petrie adlı bilim insanının ortaya çıkarttığı ‘Kahoun Papirüsü’ ile 1862 yılında bulunan ‘Smith Papirüsü’ ve 1873 yılında bulunan ‘Ebers Papirüsü’ nde yer alan, gebelik, idrar hastalıkları, varisler ve gebelik testleriyle ilgili bilgilerdir.” denildiğine rastladım.
Böylelikle; “Konu daha da derinleşti vesselam..” diyebiliyorum şu an.
Bir küçük not daha. Antik Mısır’ ın izlerine rastlanılan Müzelerde sergilenen papirüslerde yer aldığına dikkat çekilen birçok bilgi, bu aktardıklarımı anlatıyor.
Bu bilgiler arasında; Hamile şüphesi olan bir kadının her gün sabah idrarıyla biri buğday, diğeri arpa dolu iki torbayı suladığından da söz ediliyor mesela..
Bu da çok ilginç.. Hadi gel de düşünme şimdi.. Neden böyle yapılıyor diye.
Bu aktaracağım da çok ilginç. Hamilelik şüphesi olmayan bir başka kadın da, yine ayrı ayrı buğday ve arpa torbalarını idrarıyla sularmış. Hamilelik şüphesi olan kadının idrarla suladığı buğday ve arpa dolu torbalar, diğer kadının suladığı torbalardan daha önce çimlenirse, hamile olduğu anlaşılırmış.
İki kadının suladığı buğday ve arpalar aynı anda çimlenirse hamilelik olmadığı ortaya çıkarmış.
Antik Mısır ve Antin yöntemler.. Bu ve benzeri anlatımlar, Eski Mısır’a olan merakı nasıl da arttırıyor değil mi?-
Doğacak bebeğin cinsiyetini de önceden tespit edilebiliyorlarmış Mısırlılar.
Nasıl mı?  Hamile kadının idrarıyla sulanan tohumlardan, buğday taneleri daha önce filizlenirse bebeğin erkek, arpa taneleri daha önce filizlenirse bebeğin kız olacağını anlıyorlarmış.
Bilim insanları, Antik Mısır'da halk arasında yaygın olarak kullanılan ve hiyerogliflerde bulunan bu yöntemin işlevselliğini, 1963 yılında test etmişler.  Ve ne mi olmuş?
Erkeklerden veya hamile olmayan kadınlardan alınan idrarlarla arpa ya da buğdaylarda çimlenme olmamış.
Tahıllarda büyüme sadece hamile kadınların idrarı ile gerçekleşmiş. Dahası,  %70 oranında yöntemin doğruluğu kanıtlanmış…
 
Geçmişte oldukça işlevsel bulunan bu yöntemin, 1699 yılına kadar yaygın olarak kullanıldığı bir takım kayıtlarla kanıtlanmış, hatta Anadolu topraklarında 1960'lara kadar, yani modern Türkiye Cumhuriyeti tarihinde bile kullanıldığını gösteren kaynakların varlığından da söz etmem mümkün.