Neyin mi önemi bu kadar büyük? Elbet de dünyayı görmeyi sağlayan, etrafımızdaki güzellikler kadar çirkinlikleri de algılamamıza yardımcı olan gözlerimiz.
Gözler öyle önemli ki, şarkısı bile var;
‘Gözler kalbin aynasıdır…’
Öyle ki, ilk bakışta ‘Aşk’ ı da sağlayandır gözler.
İşte belki de bu nedenledir; Gözler üzerine bir sürü de şarkı bestelenmiştir. İlk akla geleni söyle deseniz, ‘Mavi mavi’ derim de, gerisine getiremem ne yazık ki…
Yine gözlerle alakalıdır bir anlatım. ‘Görülen köy klavuz istemez’ ata sözünde olduğu gibi.
‘Bak yeşil yeşil’ diye şarkıya başlamadan önce, en önemlisi geldi birden aklıma gözler üzerine; ‘SARI SAÇLIM, MAVİ GÖZLÜM’ diye …
Anladınız siz beni. Atam’ dan, Atatürk’ümden bahsediyorum. Mavi gözlü devden…
Gözler üzerinedir çoğu zaman, kalbimiz çarpar anlarda dilimizden dökülüverenler. Gözler deriz de, peki ne kadar biliriz kıymetini?
Sanırım bizler pek bilmesek de, birileri var ki, daha yeni doğanlar için gözlerin önemine değiniyorlar.
Dün, e-posta adresime düşen bilgi notunda bir başka dikkat çekiliyordu gözlere.
Deniliyordu ki; “ÇOCUKLAR GÖZ HASTALIKLARIYLA DOĞABİLİR!
TEDAVİDE GEÇ KALMAYIN” uyarısıyla hem de…
Bendeniz de göz rahatsızlığı bulunan bir isim olarak, diyebilirim ki 80’ li yıllarda başlamıştı, göz sağlığı mücadelem.
O yıllarda bu kadar fen ilerlememiş, göz hastalıklarının teşhisi ve tedavisi de ne yazık ki şimdiki kadar ileri safhada değildi.
Allah rahmet eylesin diyorum. Bir Avukat Lale teyzem vardı. Eşi de, aynı zamanda meslektaşıydı. Yani merhum Av. Nuri Aksoy’ un zevceleri merhum Av. Lale teyzemden bahsediyorum.
Ne alaka demeyiniz lütfen. Çünkü, 90 yıllara sayılı günler kala, Lale teyzem beni Başkentlere göndermiş, o yıllar Göz Bankasından emekli bir uzman isme muayene olmama yardımcı olmuştu kendileri.
Kimin aklına gelir di? Bir Avukat hanımefendinin gösterdiği yol sayesinde, bende doğuştan Katarakt teşhisinin konacağı. Tam da böyle olmuştu. Bir hukuk kadın sayesinde, teşhisin konmasında bir tık ilerlenmiş ve tanım konulmuştu.
Sonraki süreç, modernleşen tıp ile geçti gitti. O yıllardan bahsederken, bugünün Türkiye’ sinden bahsetmemek olmaz vesselam.
Bu günün Çanakkale’ sinde, en kıymetlilerimiz için, çocuklarımızın sağlığı için kolları sıvayan Beyaz melekler öyle bir açıklama yapıp, benim de e-posta adresime ulaştırmışlar ki, bundan bahsetmeden geçemeyeceğim.
Ondan ötürü yani, bu kadar laf salatası yapmam. Yok efendim gözler üzerine edebiyat parçalamam.
Şaka bir yana, yazdıklarımız sanırım böyle çok da akıcı oluyor diye, konuşur yazım şeklini tercih ediyorum.
Bu denli laf salatasından sıkılanlarınız var ise, bu günkü konu mühim bunu okuyunuz, sonraki günlerde yazacaklarımı okumazsınız olur biter.
Neyse. Uzatmayayım, geleyim hemencecik konuya.
Çanakkale Kamu Hastaneleri Birliği Genel Sekreterliği; Bebekler ve 7 yaşına kadar olan çocukların çoğu zaman görme ile ilgili şikâyetlerini bildiremediklerine dikkat çekip, gözler üzerine başlatılan ve bence kesinlikle de alkışlanması gereken o muhteşem çalışmadan bahsetmiş.
Çocuklarda göz muayenesi rutin tarama ve kontrol muayeneleri kapsamında, biricik evlatlarımızın anlatamayacakları göz şikayetlerinin tespit edilebileceğinin altını çizen Kamu Hastaneleri Birliği Genel Sekreterliği, önce geleceğimizin güvencesi yarının büyüğü çocuklarımız için konuşmuş.
Hem de ne konuşma. Çocuğun gelişiminde büyük rol oynayan, sağlıklı ve iyi gören gözlerin, şikayet olmasa da değerlendirilmesi gerektiğine vurgu yaparak.
Genel Sekreter Uzm. Dr. Kerim Yeşildağ, çocukların göz bozukluğu ya da göz hastalıkları ile doğabileceğini anımsattığı konuşmasının, yazıya dökülmüş halinde şöyle demiş;
“Yenidoğan bebeklerde görülebilen göz hastalıklarında, erken tanı ve tedavi büyük önem taşır.
Bebeklerde göz muayenesi, gözbebeği genişletilerek cihazlar yardımı ile ön ve arka göz bölümlerinin incelenmesi şeklinde yapılır.
Tedavide geç kalmamak için bebeklerin doğduktan sonraki ilk üç ay içerisinde özellikle prematüre doğumların ilk ayda mutlaka göz hekimi muayenesinden geçmesini öneriyoruz"
Ebeveynler daha da anlasın diye, konu tekrarlanıp;
‘Vaktinden erken doğan bebeklerin en önemli göz sorunlarından biri "prematüre retinopatisi"dir.
Prematüre Retinopatisi; bebeklerde retina hasarı yapan ve körlükle sonuçlanabilen bir göz hastalığıdır” bilgisi de paylaşılmış.
Azıcık daha açalım bu önemli konuyu. Bebeklerin gözlerindeki damarlar, doğuncaya kadar gelişirmiş.
Erken doğan bebeklerde bu gelişme tamamlanmadığı için, doğduktan sonra da gelişme devam edermiş.
Prematüre bebekleri yaşatmak için yüksek konsantrasyonlarda verilen oksijen, gözdeki damarların anormal gelişmesine sebep olacağından ve de bunun sonucunda damarlanması tamamlanmamış bebeklerin retinalarında kısaca ROP olarak tabir edilen, Prematüre Retinopatisi hastalığı meydana gelirmiş.
Yani konunun özü şu; beyler bayanlar…
Diyelim ki bu hal, en kıymetlimizin başına geldi. Allah korusun da, diyelim ki oldu.
Erken dönemde tedavi edilmezse, her iki gözde de körlüğe neden olan bir durum oluşuyormuş.
Şimdi gelelim en önemli kısma; Bu nedenle erken doğan bebeklerin muhakkak göz doktoru kontrolünden geçmesi gerekiyormuş.
“Prematüre bebeklerde ilk ROP muayenesi doğumdan 4-6 hafta sonra mutlaka yapılmalıdır”
Uyarısını yapan Uzm. Dr. Yeşildağ; “Daha sonra hastalığın varlığına ve seviyesine göre 1 ya da 2 hafta aralarla bebek term (doğması gereken zaman) oluncaya kadar muayene tekrarlanır” diyerek bu oldukça önemli konuya ilişkin, kıymetli bir takım bilgileri de sıralıyordu.
Bence, bu bilgileri aktarmadaki amaç, en kıymetlilerimiz için yapılacak muayenenin, bebeğimizin canına yakmayacağını dile getirmenin güzel bir yolu da olmuş.
Peki bu çok önemli muayene dahilinde neler yapılıyor? Gelin birlikte öğrenelim.
Soru şu olabilir; ‘ROP Muayenesi ve Takibi Nasıl Yapılır?’
Yanıt uzman isimden geliyor; “ROP muayenesi topikal anestezi altında bebeklerin göz bebekleri büyütülerek yapılan retina adını verdiğimiz gözün sinir tabakasının incelendiği bir muayenedir.
Prematüre retinopati en sık 1.000 gramın altında doğanlarda görülür. Bu nedenle 1500 gramın altında ve 32'inci haftadan önce doğmuş tüm bebeklerin mutlaka ROP muayenesinin yapılması gerekmektedir. 36 hafta ve 2000 gramın altındaki yoğun bakım desteği almış tüm bebekler en az bir kez kontrolden geçirilmelidir. Bebeklerde rastlanan akciğer, kalp damar rahatsızlıkları, ağır enfeksiyonlar ve beyinde yaşanabilecek problemler de retinopati riskini arttırmaktadır. Erken teşhiste tedavisi olup, geç kalındığı zaman her iki gözde de körlüğe yol açar.
ROP 'un tedavisinde en önemli aşama düzenli takiptir. ROP gelişen hastaların %80'i kendiliğinden geriler ve takip edilen bebeklerin %8 inde tedavi gerekir”
Bu anlatımlar dahilinde, ROP'u tedavi etmenin çeşitli yöntemleri olduğundan da söz ediliyor elbette.
Hafiften ağıra doğru beş evresi bulunan ROP tedavisinde başarının, hastalığın evresiyle ilintili olması mesela.
İlk iki evresinde takip yeterli olup, üçüncü evreden itibaren ise en sık uygulanan lazer tedavisiymiş. Bu da korkulmaması gereken bir tedavi biçimiymiş.
Laserfotokoagulasyonu ile retina dekolmanına sebep olmadan anormal damarlar ortadan kaldırılıp, zamanında tesbit edilemeyen ve laser tedavisine rağmen hastalığı ilerleyen olgularda ise vitrektomi ameliyatı uygulanmaktaymış.
Yeni doğan tüm bebeklerin ilk bir ay içinde göz muayenesinin yapılması sadece ROP değil, birçok göz hastalığı, göz tansiyonu, göz tembelliği, gözyaşı kanalı tıkanıklığı ve şaşılık gibi zamanında tanısının konması ve başarılı tedavi olanağını sağlaması açısından da önemliymiş.
Tıbbı terimleri anlamış olabilirsiniz lakin; ellerimizden düşmeyen akıllı telefonlardan yardım almanın tam da zamanı.
Yani en kıymetlilerimiz için çok önemli bu sürece dair, kalıcı bilgi edinmek için biraz uğraş gerek. Haydin hoş çakalın….