Çok sevdiğim sessiz kulların günüydü dün.. 'Hayvan hakları Günü...'
Her sabah, kavaltıda buluştuğumuz Tekir, yoktu dün.. Muhtemelen gününü kutluyordu...
Bugüne kaldı artik, günlük rutin buluşmamız.. Tekir'den bahsetmeyeceğim sadece, tüm sessiz kullardan söz edeceğim.. Misal, evdeki yaşam ortağımız 'Pati' bey.. Ya da, akşam üsleri müdavimi olduğum 'Sözde Kafe' deki 'Minnak'
Hepsinin hakkı var, hepsi şefkatle yaklaşmayı hak ediyor.. Vicdanla hemde, hem de hepsi diyorum hepsi...
Biraz geçmişe dönelim mi..? Biraz da sanatsal diyelim mi hikayeyi..? Osman Hamdi Bey diyeyim mi mesela?!..
Osma Hamdi Bey ismini işitince iNsan, aklına ilk gelen şey: "Eğitim ŞART...!"
KAPLUMBAĞA TERBİYECİSİ diyeceğim, sanata düşkünler hemen anlayacak.
Bu konunun da var bir hikayesi.. Zetan her şeyin başında var bir hakiye..
Bir araştırma sonucuinda kaleme alınanlardan bahsedeyim önce..
1959 yılı, Şişli' deki bir köşk, polis ekiplerince mühürleniyor hikayeye göre..
Ve de, bu evde ünlü bir armatör yaşıyormuş o günlerde..
Hayatı boyunca hiç evlenmemiş bir isim.. Saim Birkök.. Askerlik arkadaşının kendi adını verdiği oğlunu evlat edinmiş muhteşem adam..
Onu yetiştirmeye çalışmış, eğtiim her daim şart elbet.. Dahası, okuması için İsviçre 'ye göndermiş oğulcağızını..
Bütün servetini ve sahip olduğu tersaneyi ona bırakmayı düşünüyormuş ayrıca da..
Ancak Balat' taki tersanede çıkan bir tartışmada, manevi oğlunu tek kurşunla rahmete uğurluyor.
O vakit, 76 yaşında ünlü armatr.. Ölen manevi oğlu Saim Gökoğlu ise 45' inde..
Ve takvimler şu tarihi gösteriyor; 1960 yılının ilk ayları.
Prof Mustafa Cezar, bir araştırma sırasında, Şişli 'de mühürlü bir evde, sanatsal değerinin yanında tarihi değeri de yüksek olan, kırktan fazla tablonun varlığını öğreniyor.
Köşkün sahibi Saim Birkök, resme meraklı bir sanat sever, öyle biliniyor.
İşlediği cinayetten dolayı Sultanahmet Cezaevinde yatmakta o tarihte. Profesör, tabloların fotoğrafını çekmek için köşkün sahibinden izin almak zorunda yani.
Cezaevini ziyaret edip, Birkök 'ten izin alıyor.. Mühürlü kapı, hakim eşliğinde açılıyor.
Kapı aralanıp ışıklar yanınca, bir anda toz duman etraf.. Ve bu atmosfer arasında, ortaya çıkan tam bir hazine..
Kaplumbağa terbiyecisi başta olmak üzere beş tanesi Osman Hamdi Bey' e ait kırk tablo gün yüzüne çıkıyor..
Tabloların fotoğrafları çekiliyor, ardında da köşkün kapısı tekrar mühürleniyor..
Şimdi dönelim düne.. Günün önemine.. Kaplumbağayı, insan ne den terbiye etmek ister?!..
Hadi ister.. İster de, niye resmeder... Ve o resim, bir hazine değerine kavuşur..?
Kaplumbağa da bir hayvan.. O da sessiz kullandandır üstelik.. Martı gibi mesela..
Martılar çığlık atıyor diye, rahatsızlık yaratıyorlar sayılır mı?
Dahası terbiye edilirler mi.. Eğitim şart mı onlar için de..
Sokakta köpek havlıyor diye rahatsız oluyoruz bazen, hatta bazen ötesi, öyle değil mi..?
Hatırlar mısınız 1999'u?!... Hani enkazda canlı can arayanları..
Her biri, bu konuda eğitilmiş can dostlar.. hani havlıyor diye rahatsız olduğumuz türden köpekler..
Arama Kurtarma Köpekleri.. Koklayıp, tespit ettiği canlı için havaayan, dahası molozlaşmış binayı patileri ile kazmaya başlayan ve canlı cana ulaşıldığında, atılan sevinç çığlıkları..
Onlara,onların her türüne can borcumuz var..
Kedi, Nankör Kedi diye isimlendirdiklerimiz var bir de.. Bazılarımızın çok smevidği, bazılarımızın ise sevmediği.. dahası, gördüklerinde bir kediyi, ya da kendilerine yaklaştıkları anda Kedi, çğlık çığlığa olanlarımız.
Sevgi üzerine eğitim mi alsak acaba diyorum içimden?!...
Sevgiye kavuşturulmak adına, eğitim almak...
Eğitim anını düşünsek mesela.. Ve bu an, resmedilse ünlü bir ressam tarafından..
O resim de, para eder mi sonra ki yıllarda. Bir hazine bir şahaser sayılır mı yıllar sonra?!..
Aklımda bu gün yine deli sorular.. Eğitim şart yahu.. Herkes için eğitim gerek.. yanlış mıyım!...
Ve o resme dönüyorum hemen.. Çok paraya giden o kıymetli esere.
Bilir miydiniz, Kaplumbağa terbiyecisinin, köşkte tespit edildikten 20 yıl kadar sonra, açık artırmayla bir sanat severle buluştuğunu..
Erol Aksoy' un olan o resmin, sahibi olduğu İktisat Bankası'nın koleksiyonuna eklediğini..
12 Aralık 2004 Pazar. İktisat Bankası' nın koleksiyonunda bulunan Kaplumbağa Terbiyecisi isimli tabloya, bankanın batması nedeniyle TMSF tarafından el konuluyor.
Müzayede başladığında, çekişme iki müze arasında geçiyor... Ne büyük uıraş o esere sahip olma uğraşı..
Kısacası azizim, Kaplumbağa Terbiyecisi 'nin yeni sahibi Pera Müzesi oluyor o tarihte.. Ödenen miktar, tamı tamına 5 trilyon.. O günün parası.
Ve bu bir rekor.. Türk resim sanatı için bir rekor sayılıyor sahiplenme bedeli.
Sonrasına gelmeyeecğim.. Ne oldu o tablo diye söz etmeyeceğim..
Sevgi kazandırmak için kalbe, terbiye olanın bir insan olduğunu düşünelim şimdi..
Ve o anın resmedildiğini.. Ve belki de insan üstü bir canlı türününün, o resim çizildikten yıllar sonra, o resmi edinmek için çok para ödedeğini.. Eğitim şart yahu..