Bu ifadeyi kullanmayanımız yoktur bazı durumlar karşısında. Oysa ki her insanda vardır yürek.. Ne demekti peki, 'biraz yürekli ol'
Yok sa, 'kalp' ten ol’ mu denilmek isteniyor?!... Öyle ya, ‘Yürek’ aynı zamanda ‘Kalp’ anlamı taşıyor..
Yürekli olmak, Kalp taşımak anlamına gelir ki, kalp aynı zamanda vicdanlı olmanın da vurgulu biçimde anlatımında hep dile getirilendir.
Bir kalbi olmalı insanın, içi sevgi dolu hem de.. Belki o vakit, yürekli de olur insanın kalbi… Pek çok anlamda yüreklilik…
Sosyal medya turandayım, gözüme bir anda takılan bir başlık; “KANUNİ'NİN KALBİ...”
‘Hoppala Paşam, Malkara Keşan’ halindeyim elbet şuan.. Yüreklilik ve Kalplilik der iken, akıllı telefonum gelen bildirim uyarısı veriyor, haliyle bakıyorum bildirimin içeriğine. Ne tesadüftür bu.. Kanu; ‘Kanuni’ nin Kalbi’
Merak içinde okuyorum bildirime konu paylaşımı.. Osmanlı İmparatorluğu'nun onuncu padişahı ve 89. İslam halifesinden söz ediliyor.
Ve dahası anlatım; “Batı'da Muhteşem Süleyman, Doğu'da ise adaletli yönetimine atfen Kanunî Sultan Süleyman”
Böyle bilinendi Sultan Kanuni… Muhteşem Süleyman dizisi ile pek çoğumuzun ayrıca araştırdığı isme donuştu Sultan Süleyman..
Çoğumuz, aklındaki bilgileri tekrarladı bu sayede. Orta öğretimde öğrendik oysa ki biz Kanuni’ nin, 46 yıl boyunca Padişahlık yaptığını, Tahtta kaldığını.
Aldığımı bildirim ile bir anda dikkat kesildiğim paylaşımda, Sultan Süleyman için; “Padişahlığı sürecinde, toplam 10 yıl 1 ayını seferlerde geçirmiş olan I. Süleyman'ın kalbinden bahsediyorum...” vurgusu yapılıyordu.
Devam edeyim şimdi, severek okuduğum satırların devamını aktarayım sizlere.
Paylaşımda; “Avusturya Arşidükü Maksimilyan kendisinden istenilen vergiyi İstanbul a gönderip barış antlaşmasını yenilerken, diğer taraftan Erdel beyi Sigusmund ile savaşmaktaydı.
Osmanlı himayesindeki Erdel beyi Sigusmund’ un Habsburg topraklarına girerek Zatmar ya da Çatmar’ı ele geçirmesi üzerine, Kutsal Roma İmparatoru II. Maximilian, Osmanlı’dan buranın geri verilmesini ister. İster ama cevabı beklemeden Erdel topraklarına saldırıp Tokay ve Serenç taraflarını ele geçirerek Osmanlı ile aralarındaki barış şartlarını ihlal eder.” Denilerek, tarihe geçmiş bilgi tekrarlanıyordu.
Sonrası mühim elbet.. Sonrası şöyle dile getiriliyordu; “Bunun üzerine Budin beylerbeyi Yahyapaşazade Arslan Paşa’nın Erdel beyine yardıma kalkışması ve yeni sadrazam Sokullu Mehmet Paşa’nın da savaşa taraftar olması üzerine, 1566 yılı Nisan ayı sonunda Avusturya’ ya karşı savaş ilan edilir.
Bu sefer önemli bir seferdir. Neden derseniz; Kanuni Sultan Süleyman’ın ordusunun başında bizzat bulunduğu seferlerin on üçüncüsü ve sonuncusudur da ondan.” Vurgusu yapılıyordu.
Ve o sefer sırasındaki i yaşı dile geliyordu Sultan Süleyman ın, “Üstelik 71 yaşındadır ve sağlığı da iyi değildir...” delinir iken..
Küçük bir not ekleyeceğim şimdi. . 70, iş bitmiş desek de, 70 yaş’tan söz edilir iken, bu bence doğru bir tespit değildir.. Nokta..
Neyse, kendimce fikirleri, kendime saklayayım iyisi mi.. Döneyim bahsettiğim paylaşıma..
Bu seferde asıl hedefin Viyana olduğunun vurgulanışına.,. Anlatımın devamında; “ Ancak Zigetvar zor alınır ve dönemin sadrazamı Sokullu Mehmet Paşa orduyu yetersiz gör düğü için, kaleyi aldıktan sonra tası tarağı toplayıp İstanbul'a dönülmüştür...” denilmesine..
Bu durumda, tek sebep ordunun zayıf düşmesi değildi diyor tarihi yorumlayanlar..
Dahası, şöyle bir cümle; “Kanuni son nefesini bu sefer sırasında vermiştir. Sokullu Mehmet Paşa, ordunun morali bozulmasın diye bu ölümü saklamayı uygun görür.”
O durumda, nasıl bir strateji.. Yüce Devletin geleceği düşünülüp, an itibari ile alınan ve uygulamaya konulan bir karar.. yüreklilik denildi mi, hep aklıma gelen tek örnek olmuştur bu yaşanılan.
Tarihi çok severim yalan yok.. Tarihe geçen yaşanılmışlar, ayrı bir diken diken eder tüylerimi
Şu ifadeye baksanıza hele; “Kale alınacak, Padişah'a son görevden bir önceki görev yerine getirilecek, sonra ölüm haberi duyurulacak.”
Yüreklilik örneği değil de, nedir bu?!:::
Bahsettiğim paylaşımda, süreçten söz edilir iken, şöyle de bir ifade: “Bu arada geçen süre içerisinde ve İstanbul'a dönüşte, kaç gün yol gidileceği düşünülünce naaş' ın kokabileceği ihtimali ile işlem yapmaya karar verilir.
Böylece naaş' ı tahnit edilir, yani kalbi ve iç organları çıkarılır, misk ve amberle yıkanıp altın bir leğenle, Padişah çadırının olduğu yere, Zigetvar' da gömülür...”
Bu durumda, anlaşıyor ki; Kanunu’ nin Kalbi naaş ile birlikte İstanbul’a gelmemiştir..
Kanuni'nin naaş'ı İstanbul'a zarar görmeden getirilir, Süleymaniye Camii’nin avlusuna defnedilir, ama kalbi Macaristan'da kalır...
Dahasını merak buyuranlar, sonrasını araştırır, olanı da bilir.. Yürek ve Kalp üzerine diyeceğim şimdilik bu..
Bilmem anlatabildim mi. Kapiş…?!…
Güne özel NOT: Bahsetitğim paylaşımın detayları, _Bilinmeyene Yolculuk / Kanuni'nin Kalbi...Tarih Perisi... isimli eserde mevcut..