CHP Kurmayı Bülent Öz, önceki gün ki TBMM Oturumunda, Türkiye’ de gün geçmiyor ki haklarında haberler çıkmasın ‘o’ konuya dair dikkat çeken sözler etmiş.
CHP Kurmayı Bülent Öz, önceki gün ki TBMM Oturumunda, Türkiye’ de gün geçmiyor ki haklarında haberler çıkmasın ‘o’ konuya dair dikkat çeken sözler etmiş.
“Sorum İçişleri Bakanınadır” vurgusu ile sayın Soylu’ yu hedefine alıp;
“Ülkemizde her geçen gün sayısı artan Suriyeliler sosyolojik yaralar açmaktadır” tespiti ile vermiş veriştirmiş.
CHP’ li Çanakkale milletvekili sayın Öz, “Medyadan takip ettiğimiz üzere Suriyelilerin kızlarımızı taciz etmeleri, kendi aralarında ettikleri kavgayı ayırmaya çalışan polisimize saldırmaları, Gaziantep'te evleri ve arabaları taşlamaları, Mersin'de "Gürültü yapmayın." diye uyaran vatandaşımızı bıçaklayarak öldürmeleri, iş yerlerine saldırmaları yaşattıkları zulmün sadece birkaçıdır. Davranışlarının getirdiği sonuç ise vatanımızda bizleri endişeyle yaşamaya mahkûm etmektir” diye konuşurken, Türk medyasının haberleştiği yaşanmışlıkları örnek göstermiş.
Bu haliyle diyecek söz bulamıyorum. Lakin, bu gün yarın, yaşanılanlar üzerine bizlere de yasak kapıda hali oluşabilir mi acaba?
Yani, vurdulu kırdılı haberleri kaleme almamıza engel bir karar alınsa, ne diyebiliriz ki?
Bir çok konuda, basının işi zora düşmüş iken, kaleme alınıp yayına verilen haberlerin, infial’ e yol açacağı düşünülerek alınacak tedbirler ile Suriyelilerin adı geçen haberleri kaleme alamayabilir miyiz?
Olur mu olur. Gerekçesi bana da doğru gelen bahsettiğim şekliyle alınırsa bir karar, uymamak olur mu hiç?
Neyse ben denilenlere döneyim.
Sayın vekil Öz; “Suriyeliler mağdur olmaktan ve ülkemize sığınan mülteciler olmaktan çıkmıştır.
Zorbalıkları yüzünden vatandaşımız isyan etmektedir” diyerek ardından da sayın bakanın ifadesi ile olduğunu ileri sürerek;
“Sizin ifadenizle 25 milyar dolar harcadığınız Suriyelileri başımızın üstüne çıkarmak için gerekçeniz nedir? “ diye de soruvermiş.
Bu denilenlere katılırız, katılmayız…
Doğrudur tespit, ya da değil.
Aklın yolu bir ise, düşündüren sözler olmuş bence…
Yorumlayarak devam etsem, çok da söz ederim fakat, korku dağları sarar anları çok yaşadığımdan, kısa kesip yine; ‘Aydın havasını tercih ediyorum’
Bu gün Pazar değil mi? Pazar diye açıyorum zaten bu denilenleri.
Sakin kafa ile olayı değerlendirebilmemiz için.
Şimdi bir söze takılmadım değil. Sayın vekil diyor ki;
“Yaptığınız, yardımseverliği aşmıştır.”hadi gel de ‘hoppala’ deme…
“İyilikten maraz doğar” sözünü de aklıma getiren, Sayın Vekil Öz’ ün bu çıkışına, ne diyebilirim ki?
Gerçi hoş, ben bir şey diyeyim diye söylememiş sayınv ekil…
Ben niye üstüme alınıyorsam artık….
Dönelim sözlerinin devamına.
Meclis çatısı altında konuşurken sayın vekil, konuşmasının devamında;
“Biraz olsun vatandaşımızın isyanına ve haykırışına kulak verin.
Kim için, ne için bu kadar göz yumuyorsunuz bilmiyoruz ama bilesiniz ki toplumumuzun takati kalmamıştır…” diyerek, topluma tercüman mı olmuş ne?
Hakikaten, Suriyeli sığınmacıların, büyük şehirlerdeki çokluklarına ilişkin çok şey duyduğum doğrudur.
Sığınmacı Suriyeliler için, büyük kentlerde yaşam süren tanıdıklarım neler neler anlatıyorlar. Neler neler anlattıkları da doğrudur.
Doğrudur da, ben diyorum ki; Allahtan, Çanakkale’ ye bu denli sayıda ulaşan yok da, biz büyük kentlerde yaşanılanları sadece TV ve gazete haberlerinden okuyup, değerlendirme yapabiliyoruz.
Değerlendirmemiz, doğru, ya da yanlış. Yapıyoruz işte. Kafamıza göre takılarak hem de…
Şimdi özetlemeye çalışsam denilmek istenileni, sayın vekil’ in de üzerine basa basa dediğini diyerek, yapabilirim belki.
Büyük harflerle dikkat çekip söylediklerine, diyor ki aslında sayın Milletvekili;
“ZORBALIKLARI CANIMIZA YETTİ !”
Aynen böyle diyor sayın vekil Öz. Sayın vekilin dilinden aktarılan ve dikkat çeken diğer bir söz daha var ki; tıp kı bu ifadesi gibi.
“Suriyeliler ülkesine dönmeli….”
Bu söz, geçenlerde okuduğum bir anıyı aklıma getirdi.
Sosyal medyadan belki sizlerde okumuş olabilirsiniz.
Güya, ODTÜ’ lü gençler, ABD’ ye gitmişler, ne var ki İngilizce konuşmuyorlarmış.
İngilizce konuşmayan bu gençlerin, ODTÜ’ de eğitim aldıkların öğrenen bir Amerikalı, “ODTÜ’ de öğrenim görüyorsunuz, ama hiç İngilizce konuşamıyorsunuz öyle mi?” demiş.
Gelen yanıt, beni çok güldürmüştü.
Demiş ki ODTÜ’ lü gençler, “Biliyoruz İngilizce. Fakat, üç kelime bize yeter”
Ardından da; İngilizce anlamı; “Yanki Evine Dön…” olan üç kelimeyi İngilizce olarak dile getirmişler.
Nereden geldi bu örnek aklıma şimdi?
Benim ne alakam var ki ODTÜ ile?
Ben aslen Eceabat lisesinde lise eğitimi almış, sonrasında Açık Öğretim lisesi kanalıyla liseyi bitirmiştim.
İçinde Kasım Paşa geçen bir İngilizce anlatımı ezber etmiş, çoğu durumda da, bu da bana yetiyordu.
Belki de ezber ettiğim ve bana yeten İngilizce sözler aklıma gelince, bundan ötürü, bu bahsettiğim ODTÜ anısı aklıma düştü.
Ben de, bu günler de, ‘ne tuhaf oldum böyle …?’
Sanırım, tuhaflığımı arttıran sürekli konuşulanlar oluyor.
Neden mi; Bakın ne diyor CHP’ li sayın vekil;
“Suriyeliler Mağdur Olmaktan, Ülkemize Sığınan Mülteciler Olmaktan Çıkmıştır
Hayatın zorluklarıyla mücadele eden vatandaşlarımız, birde Suriyelilerin zorbalıklarıyla mücadele etmektedir. Her geçen gün bir başka vukuatlarını medyadan takip eder olduk. Mağdur oldukları için Mülteci olarak geldikleri ülkemizde, vatandaşımızın canına, malına ve namusuna kast ederek mağdur etmektedirler”
Sayın vekil Öz’ ün, bu son sözlerini biraz düşününce, “doğru” diye geçmiyor da değil şu an içimden.
Ha bir de; “Zorbalıklar neden?” sorusu da düşüveriyor aklıma.
Sonra tuhaf oluyor aklım. Tuhaf bir kafa karışıklığıyla, tuhaflığım da artıyor mu ne?
Neyse neyse. Herkese iyi Pazarlar. Haydin hoşça kalın….